Sanatın içinde ne kadar çok olabiliyorsa insan, duyguları ve hayata bakışı iyi anlamda değişir. Yani bir anlamda yaşamın güzel yanlarını o kadar çok görebilir dersek yanlış olmaz.
Çünkü sanat, insanla büyüyen ve insanla çoğalabilen bir şey…
Kim olursanız olun, hangi masada oturursanız oturun hayatı bir sanatçının gözüyle asla göremezsiniz.
Bir sanatçının gözüyle insanın değeri, insana değer verebilmesi nasıl olur diye sorduğumuzda ise aşağıdaki olay soruyu çok güzel yanıtlıyor..
Dünyaca ünlü olan Meksikalı gitar virtüözü Carlos Santana her yerde konserler verir…
1989 yılında İstanbul konseri vardır sanatçının…
Carlos Santana geldiğinde karşılanır, kalacağı otele götürülür…
Zamanı vardır.
Otelde kalmak istemez..
Akşama doğru İstanbul’u dolaşmak ister.
Yanına bir rehber verilir, araç tahsis edilir.
Kapalıçarşı, Sultanahmet, Ayasofya’yı gezerken yorgunluklarını atmak için bir yerde oturmak isterler.
Yanındakiler sanatçıya bir Türk Kahvesi içirmek için bir çay bahçesinde otururlar.
Sanatçıyı kimse tanımaz, kimse imza istemez, fotoğraf çekelim demezler...
Sıkıntı yok, sanatçı bu durumdan memnun günün tadını çıkarır.
O sırada çay bahçesinin önünden geçmekte olan boyacı Roman çocuklar bağırmaya başlarlar: “Heyy, Hello Santana! Welcome İstanbul! I love you Santana!..”
Bahçenin garsonları çocukları tersler, “Gidin buradan, bağırmayın, içeri falan da girmeyin, dağılın buradan, müşteriyi rahatsız etmeyin!” diye boyacı çocuklara söylenirler..
Birden Santana irkilir adını duyunca, çocukların sevgisine şahit olunca hoşuna gider...
Rehberine der ki, “O çocukları buraya çağır, içeri gelmelerini istiyorum.”
Rehber kişi garsonlara durumu izah eder: “Adam dünya starı, boyacıları yanına istiyor, gelsinler.” der…
Garsonlar boyacı çocukları önce almak istemezler ama çaresiz izin verirler ve çocuklar içeri alınırlar.
Boyacı çocuklar sandıklarıyla beraber dalarlar çay bahçesine. Rehber söylediklerine tercüman olur, başlarlar koca Santana’yla sohbete.
Derler ki: “Sen dünyanın en büyük gitar ustalarındansın. Senin çizmelerini boyayalım, kıyağımız olsun, beş kuruş istemeyiz.”
Santana çok mutlu olur, hem de çok şaşırır.
Çocuklara bir şeyler ısmarlar.
Merakla sorar: “Geldiğimden beri beni İstanbul’da kimse tanımadı. Peki, bu çocuklar beni nasıl tanıdı?” der.
Çevirmen çocuklara sorar, nasıl tanıdınız?
Çocuklar, “Biz boya yaparken bazı müşteriler gazete okur. Fırça sallarken arada gazetelere de bakıyoruz tabii. Resmini orada gördük. ‘Dünya Yıldızı Santana İstanbul’a Geliyor’ yazıyordu, oradan tanıdık seni.” derler. Çizmelerine boya cila yaparlar. Santana para vermek ister ama çocuklar almazlar.
Çocukların samimi hallerini çok sever Santana…
“Peki,” der Santana, “yarın akşam konserim var, beni dinlemek ister misiniz?”
Çocuklar deli olurlar. “Hem de çok isteriz Santana. Sen delikanlı adamsın!”, derler.
Santana rehberden ikişer kişilik davetiyelerden alıp, çocuklara verir. Kardeşiniz varsa yanınızda getirebilirsiniz, der. Çocuklar çok mutlu olarak çıkarlar çay bahçesinden güle oynaya koşarlar caddeye doğru…
Ertesi akşam Açıkhava’da müthiş bir izdiham vardır.
Roman çocuklar ellerinde davetiyelerle konser alanına gelirler.
Ana kapıdan giremezler çünkü Santana misafirlerine VIP davetiye vermiş, çocuklar nereden bilsinler hangi kapıdan girecekler...
VIP kapısına giderler…
Görevliler inanmazlar, gülerler…
“Kimden çaldınız bu davetiyeleri ?” derler.
Çocuklar, “Biz kimseden çalmadık, biz Santana’nın misafirleriyiz, o verdi bunları bize…’’ deyince, ‘’Hadi ulan!’’ diyerek ve sille tokat tartaklayarak çocukların ellerinden davetiyeleri alıp kapıdan kovarlar.
Ama Santana’nın VIP misafirleri asla pes etmezler. Sanatçıların arka giriş kapısını bulurlar. Orada da aynı muamele tabii: “Hadi yürüyün! ”diye çocukları kovarlar..
Çocuklar asla pes etmez. “Santanaaa! Santanaaa!” diye hep bir ağızdan bağırmaya başlarlar.
Bir şekilde rehbere haber gider, rehber gidip durumu Santana’ya anlatır.
Santana çok kızar, onları odama getirin, der.
Sonra da rehber gidip, çocukları alıp kulise, Santana’nın yanına getirir. Çocuklar salya sümük, gözyaşları içinde başlarına geleni anlatırlar. Santana çok üzülür ve sinirlenir: “Misafirlerimi alın ve yerlerine oturtun.” der.
Boyacı çocuklar rehberle beraber sahne kenarından seyircinin arasına inerler. Büyük sorun vardır çünkü çocukların yerine çoktan birileri oturmuştur. Protokol şehrin önde gelenleriyle dolmuş ve boş yer yoktur. “Biz protokolüz, kalkmayız!” derler.
Görevliler de durumun farkındadırlar ama bir şey yapamazlar. Dakikalar geçer ama sorun çözülemez. Sonunda merdiven basamaklarına minder koyulup Santana’nın VIP misafirlerini oraya oturturlar. Rehber tekrar Santana’ya gider olanları anlatır.
Sanatçı der ki, “Git onlara söyle, benim misafirlerime kimse saygısızlık yapamaz. Eğer sahneye çıktığımda çocukları en ön sırada, koltuklarında görmezsem tek bir nota çalmam. Sahneye çıkarım, olayı anlatır, veda eder giderim. Tazminat falan da umurumda değil, bedeli ne olursa olsun öderim.”
Konserin başlaması lazım ama bir türlü başlayamaz. Alkışlar, ıslıklar başlar. Ve işler karışır. VIP bölümünde bir kargaşa vardır… Bu defa görevliler durumun vahametinin farkındadırlar. Çocukların koltuklarına çökenler tek tek koltuklardan kaldırılıp, en ön orta protokol koltuklarına Santana’nın VIP misafirleri olan Roman çocuklar otururlar…
Sanatçıya “tamam” diye haber gidince, ışıklar açılır, sahne aydınlanır ve Carlos Santana sahneye çıkar. Yer yerinden oynar. Sanatçı ilk iş olarak ön tarafa bakar, misafirleri yerinde mi diye kontrol eder, çocukları görünce mutlu olur ve VIP misafirlerine elleriyle selam gönderip o muhteşem konser başlar.
Her şey yolundadır.
İşte bu yüzden Santana gibi sanatçılara virtüöz, muhteşem, büyük star demeden önce ‘’Adam’’ derler.
Gerçekten muhteşem bir olay değil mi?
Bilgi için yazayım bu arada; Carlos Augusto Alves Santana, d. 20 Temmuz 1947- Meksikalı gitarist ve söz yazarıdır. Aldığı 10 Grammy ve 3 Latin Grammy Ödülü'nün yanı sıra, Rolling Stone Dergisi tarafından hazırlanan "Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi" anketinde 15. sırada yer almaktadır.
Muhteşem bir şey gerçekten…
“Adamlar” halkları tarafından çok sevilirler…
Bizim adamımız da Atatürk’tür…
Eminim ki Santana yaşadığı bu olayı ömrü boyunca unutmayacak ve her hatırladığında yüzüne tatlı bir tebessüm yayılacaktır…
Belki de o boyacı çocukları merak edecek, onları ziyaret etmek isteyecektir…
Büyüksün sen Viva Santana!..”
Adamsın……[Aşk Yazarı Mustafa Çifci®- İstanbul, Aralık 2023]