Başkanlık sistemine üniter bir devlet gözüyle bakarsak hiç de iyi bir sistem değildir. ABD gibi 50 ayrı devletin oluşturduğu federal devletler için ise iyi bir sistemdir. Oysa Türkiye gibi üniter devlette, devletin sorumluluğu halktır.
Amerika Birleşik Devletleri‘nde kanun yapılışı önce Senato‘dan sonra Temsilciler Meclisinden birbirine denk gelecek şekilde oylanarak çıkar. Daha sonra başkanının onayına gider. Onaylamaz, Başkan tasarıyı eğer veto ederse kongrenin gündemine girer. İlk aşamada Senato’dan ve Temsilciler Meclisinden geçmesi yeterli olan kanun, vetonun ardından bu sefer her iki meclisten en az üçte ikilik oranla geçme zorunluluğu alır.
Akabinde her iki meclisten hem senatodan hem Temsilciler Meclisinden çoğunlukla onay alırsa bu sefer başkana tekrar getirilir. Senato 100 kişiliktir. Temsilciler Meclisi işi ise 435 kişidir. Her iki meclisin de alt komisyonları vardır. Denge denetim sistemi Amerikan başkanlık sisteminde tek değildir. Sağlamalı kontrol edilir. ABD’de denge denetimin mükemmel işlemesinin sebebi de budur.
Seçimlere gelecek olursak; ABD’de seçim nasıl olur?
Pandemi sonrası Trump ve Joe Bıden için durum çok kötü. Ekonomik etki ve kriz yönetimindeki başarısızlığı seçime 160 gün kala yapılan kamuoyu yoklamalarına göre sadece %43 civarında Trump’ı onaylıyor. Amerika Birleşik Devletleri‘nde sağlık sigortaları devlette değil işverene ait. Dolayısı ile işsiz kalan yüzde yirmilik bir kesim var ve şu anda pandemi sonrası bu işsiz kesim sandığa olumsuz yansıyacak. Sağlık sigortası olmadan salgın ile mücadele eden halk, tarihinde ekonomik kriz sonrası hiçbir başkan adayının kazanmasına sebep olmamış. Ekonomik kriz sonrası yeniden aday olan hiç bir adayın kazandığı görülmemiş. Ulusal kamuoyu yoklamalarında Bıden’ın beş puan avantajlı olduğu görülüyor. Tabi bazı eyaletlerde. Anketler genellikle ulusal yapılmıyor eyaletler bazında yapılıyor. Dediğim gibi ekonomik kriz sonrası hiç bir iktidar sağ çıkmamış.
Amerika seçim kaybeden başkanlarla dolu. Ekonomik daralma ile popülarite karşılaştırılsa bile Trump’ın seçime başarısız bir şekilde gireceği görünüyor. Siyasi kutuplaşma Amerika Birleşik Devletleri‘nde de var. Tıpkı bizdeki duruma benzer takım tutar gibi Demokratlar ve Cumhuriyetçiler birbirlerinden oldukça uzaklar.
Senelerdir gayri resmî bir sistemleri var. Başkan adayları bu formül üzerinden seçilmiş... Ta ki son yıllara kadar.
WASP-M Sistemi.
W= WHİTE (Beyaz)
A.S = Anglo-Sakson (Britanya kökenli)
P= Protestan
M= MALE (Erkek)
Bu formüle göre sistemi delen Kennedy Katolik tek başkandı. Bir de bayan olarak şimdiye kadar hiçbir kadın başkan seçilmemiş. Sadece Hillary Clinton en çok yaklaşan aday. Hillary bu seçimde de Joe Biden’i destekliyor.
Başkan yardımcıları ise adaylarda seçilme hususunda Başkanlar kadar etken. Amerika’da şöyle bir sistem var başkan kuzeyden ise yardımcısı mutlaka güneyden oluyor. Başkan dış politikaya hakimse mesela yardımcısı senatodan seçiliyor. Yani birbirlerini dengeler şekilde aday ve başkanlar halkın önüne çıkıyor. Azınlıkların oy oranı da çok önemli. Ne kadar fazla azınlıktan oy alırsa o derece kazanma şansları var. Artı bizdeki gibi sandığa gitme oranları da çok yüksek değil. Bizde %88 oy kullanma oranı var iken Amerika Birleşik Devletleri‘nde %60 oranında olursa oy kullanma buna şükrediyorlar.
Trump, kurulu düzene karşı muhalefet ettiği için seçimi kazanmıştı. Fakat salgına sebep kriz yönetiminde başarısızdı. Her akşam televizyonlarda Beyaz Saray’dan halka seslendi. Fakat Amerikalılar Trump’dan ziyade kendi eyaletlerindeki valileri dinledi. Valilerine güvendi.
Halk kendisine seçim öncesi şu soruyu soruyor;
Dört yıl öncesine göre daha mı iyiyim, yoksa daha mı kötüyüm?
Bizde seçim öncesi kendisine bu soruyu soran oluyor mu? Başkanlık sistemi de bizimkine benziyor mu? Bende size soruyorum?
EVRİM ŞENER TOK