Siyasetin kendi içinde dönen ve döndükçe de sürekli insanı dişlilerinin arasına düşüren çok farklı çarkları var. Bu gerçek siyaseten tüm partileri kapsar. Bunun sağ- sol partisi de yok. Birbiriyle yarışan siyasi partiler ve siyasetçiler olduğu gibi, aynı siyasi parti çatısı altında olup da acımasızca birbirinin kuyusunu kazacak kadar ileri giden rekabetler de var. Şimdi yazının başlığında dile getirdiğim "Belediye Başkanlar yalnız insanlardır" kısmına gelelim.
30 yılda nelere şahit oldum bir bilseniz
Mesleki anlamda yaklaşık 30 yıldır İstanbul’da Gazetecilik yapmaktayım. Bir ömür denecek kadar uzun bir süre. Ve bu sürede onlarca belediye başkanıyla, siyasi partiyle iç içe oldum. Siyasi partilerin birbiriyle olan çekişmelerine ve yarışlarına şahit olduğum gibi, aynı partinin çatısı altında gerçekleşen mücadeleye de şaşırarak, hatta çok da garipseyerek şahit oldum. İşte tamda burada dile getirmek istediğim; aynı partiden belediye başkanı seçilen kişiye karşı, yine aynı parti çatısı altında olanların çaktırmadan sürdürdükleri düşmanlıktır.
Aynı siyasi çatı altında da siyasi rekabete tabi ki evet. Ancak, kendi partisinden seçilen bir belediye başkanının başına bir olay geldiğinde (doğru veya yanlış) sırf başkanı zayıflatmak ve bir sonraki seçim döneminde kendine zemin açmak adına yol ve dava arkadaşının kuyusunu kazmak hangi siyasetin ahlakıdır onu da anlamış değilim. Partisindeki potansiyel adaylardan tutun, başkan yardımcılarına, danışmanlardan tutun müdürlere kime güvensin de arkasını dönsün. Oysa belediye çalışmalarının yürümesi için bunların tamamına güvenmesi gerekiyor. Tüm bu gerçekleri göz önünde bulundurarak şu özeti çıkarıyorum, belediye başkanları yalnız insanlardır.
Düşmeye- tökezlemeye görsün, O kadar çok tekme atanı olur ki, bakmayın siz görevdeyken etrafında el-pençe divan duranlara…