Beylikdüzü Belediyesi de gazetecileri unutmadı. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kapsamında düzenlenen kahvaltı organizasyonunda Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, başladığı ikinci dönem görevinde Beylikdüzü’ndeki faaliyetler hakkında bilgilendirmeler yaparak gazetecilerin yaşadığı sorunları da dinledi. Çalık gazetecilere tasarruf tedbirlerine de uyumlu şekilde destek olacaklarını ifade etti.
Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın konuşmalarından öne çıkanlar şöyle;
ÇALIK: CESUR ADIMLARLA YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ
“Beylikdüzü’nde yaptığımız tüm işlerde, ister eleştirel gözle bakılsın, ister desteklensin, herkesin katkısı ve payı var. Çünkü bir eleştirinin içinden başka bir doğruyu yakalayıp çıkarabilirsiniz. Mümkün olduğu kadar, hakaret sınırlarına varmadığı sürece, her eleştiriye açığım. Hiç kimsenin başkasına hakaret etme özgürlüğü yok. Özgürlüğümüz sonsuz, ancak başkalarının özgürlük alanına geldiğimizde durmak zorundayız. Bu nedenle, gazetecilik mesleğinde gerçekler üzerinden her türlü eleştiriye açık olduğumu ifade etmek isterim.
Geçtiğimiz 5 yılda kıymetli ilçe başkanım, il başkan yardımcımız, meclis üyelerimiz, grup başkanvekilimiz, başkan yardımcılarımız, müdürlerimiz ve danışman arkadaşlarımızla birlikte çalıştık. Yerel yöneticilik nasıl yapılmalı, hangi hassasiyetlerle donatılmalı sorularına yanıt arayarak hareket ettik. Belediyecilik bizim işimiz dedik ve bundan sonra da cesur adımlarla bu anlayışı sürdürmeye devam edeceğiz.”
“HARAMIN HAKİKAT OLDUĞU DÖNEMDEN GEÇİYORUZ”
“Zor bir dönemden geçiyoruz. Gerçekten yalanın, dolanın ve haramın hakikat olarak kabul edildiği süreçlerin içindeyiz. Bu nedenle, herkesin bireysel olarak kendine çeki düzen vererek toplumu yeniden inşa etmesi gerekiyor. Şikâyet ettiğimiz birçok hususun temelinde bu yatıyor. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışı bir gün gelip hepimizin alanını daraltıyor. Keşke böyle düşünmeseydik dediğimiz zamanlar oluyor. “
“ÇOCUK ODAKLI YENİ PROJELERİMİZİN LANSMANLARINI YAPACAĞIZ”
“Beslenme Saati projemizi bu anlayışla hayata geçirdik ve yeni dönemde farklı bir yaklaşımla yeniden ele alacağız. Projelerimizi anlatıyoruz, çünkü başka yerlerde bu yaklaşımdan ilham alınsın istiyoruz. Çok fazla tevazu göstermek kibirdendir; bu yüzden yaptığımız işleri paylaşacağız. Yeni dönemde bir beslenme uzmanı eşliğinde daha sağlıklı menüler oluşturuyoruz. Maliyetler belki iki ya da üç katına çıkacak, ancak çocuklarımıza ulaşmaya devam edeceğiz. İhtiyaç sahibi ailelerin çocuklarına verdiğimiz gıdalar diyetisyenlerimizin kontrolünden geçiyor. Örneğin, "Kaju verecekseniz çiğ kaju verin; hem besin değeri daha yüksek hem de sağlıklı" şeklinde öneriler alıyoruz. Bu projelerin lansmanını hep birlikte yapacağız. Şu ana kadar Beylikdüzü Belediyesi olarak ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırdığımız paket sayısı 60 bini geçmiş durumda.”
“TOPLUM OLARAK AÇLIĞI VE YOKSULLUĞU HAK ETMİYORUZ”
Ancak bu işi sadece karın doyurmak olarak görmüyoruz. Bu projeler insanlara bir umut ışığı da sunuyor. Emin olun, bu durumu hak etmiyoruz. Asgari ücret açıklandı, hepinizin malumu. İstanbul Planlama Ajansı’nın verilerine göre, İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin yaşama maliyeti 75.714 TL. İki asgari ücret dahi kazansa insanlar yoksulluğa ve açlığa mahkûm oluyor. Toplum olarak bunu hak ettiğimizi düşünmüyorum.
ATATÜRK’ÜN ANISINI ANLATTI
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün İzmir'de vatandaşlarla bir araya geldiğinde yaptığı bir sohbetten bir alıntıyı paylaşacağım. Kıymetli dostum Murat Aksoy, Atatürk'ü ne kadar sevdiğimi bildiği için Atatürk'le ilgili bana bir kitap hediye etti. Kitap, Can Yayınları'ndan çıkan 100 sayfalık bir eserdi. Kitabın her yerini çizdim, emin olun.
Kıymetli dostlarım, yerelde ve ulusalda görev yapan gazeteci dostlarım, kitabın her yerini çizdim, altını çizdim, soru işareti koydum, yıldız koydum. Bir yer çok ilgimi çekti. Atatürk bir soruya şöyle cevap veriyor: İzmir'de diyor ki, "Milletimiz fakirdir." Mustafa Kemal Atatürk diyor ki, "Milletimizin zengin olma mecburiyeti vardır. Zengin olduğumuzda bütün toplumsal meseleleri çözeriz." Ama devamında ekliyor: "Bizde bir de kanaatkâr olma meselesi vardır." Gazi, kanaatkârlığı tarif ediyor ve şöyle diyor: "Kanaatkâr olmak demek asla yetinmek, fakir olmak anlamına gelmez."
Benim de zamanında kulağıma fısıldandı bu "kanaatkârlık meselesi." Atatürk diyor ki, "Bunu şiddetle reddedin. Eğer reddetmez, bu miskin duygunun içerisinde kalırsanız, gelişemezsiniz. Gelişemezseniz de gelişmiş topluluklar karşısında sadece uşak olursunuz." Tarih bu kadar net.
Sonra, İngiliz sefiri onuruna verdiği yemekte yaşanan o hepimizin bildiği hikâye geliyor. Garson, elindeki tabakları yere düşürüyor. Atatürk garsonu çağırıyor, ardından İngiliz temsilcisine dönüp diyor ki: "Ben bu millete her şeyi öğrettim, uşaklık yapmayı öğretemedim." İşte bu bir mesajdır. Bu bir vizyon, bu bir gelecek öngörüsüdür. “
ÇALIK’TAN TASARRUF TEDBİRLERİNE SERT ELEŞTİRİLER
Bugün, 2000'li yıllardayız. Cumhuriyetimizin 100 yılını kutladık, 100 yılını geride bıraktık. Fakat karşımızda başka bir vizyon var. Bugün "tasarruf et, sabret" söylemleri, "tasarruf tedbirleri, porsiyonları küçült, ekmek çok faydalıdır, ekmek yemek iyidir" gibi ifadelerle karşı karşıyayız. Ama şu anki ekmeklerin sağlıksız olduğunu biliyoruz. Hastalıkların belki de temelinde bu yatıyor.
Bizim çocukluğumuzda ekmekler doğal maya ile yapılırdı, sağlıklıydı. Şimdi ise paket mayalar, hazır mayalar kullanılıyor. Ve ne diyoruz? "Ekmek ye." Neden? Çünkü başka bir şey alamıyor ki! Bugün 22.104 TL asgari ücretle bir insan ne alabilir? Ancak ekmek alabilir. İnsanları bu yaşam koşullarına mahkûm ettik.
Bakın, biz bunu hak etmiyoruz. Veya yazılan bir metinle, gelen bir talimatla "tasarruf tedbirleri" kapsamında şunu yapamazsınız, bunu yapamazsınız deniyor. Mesela kreş yapamazsınız. Neden yapamayız? Eğer ben ayağımı yorganıma göre uzatıyorsam, bunu neden yapamayalım? Geçen dönem, şu an toplamda Beylikdüzü Belediyesi’nde 7 tane kreş açtık. Kamu kaynaklarını doğru kullanarak bunu başardık. Ama şimdi yapmak istiyorum, yapamıyorum.
Şimdi siz biliyorsunuz değil mi, hani tasarruf tedbirlerini? Herhalde kelime kelime biliyorsunuz. Beylikdüzü veya diğer belediyelere yazılan tasarruf tedbirlerini... Biz ne yapıyoruz? İşte, sağından, solundan, o tarafından, bu tarafından; yani kendimizi de riske etmeden, kurallar çerçevesinde hareket etmeye çalışıyoruz. Tasarrufun nerede yapılacağını burada bulunan herkes biliyor. Tasarrufu nerede yapacağımızı, yani hangi ışıkları kapatmamız gerektiğini hepiniz biliyorsunuz. Veya hangi konvoy araçlarının azalması gerektiğini de biliyorsunuz.
Ama hangi konvoyu yüzlerce araçla yapmamamız gerektiğini de biliyoruz, değil mi? Hepsi bizim paramız. Orada tasarruf yok. "İtibardan tasarruf olmaz." Ama 7 yaşındaki bir çocuk derste karnı aç kalabilir. Ama biz itibardan tasarruf etmeyeceğiz. İtibarın tasarrufu olmaz! Ama 7 yaşındaki çocuk, yanındaki çocuğun beslenmesine bakıp iç geçirebilir, yutkunabilir. Ama tasarruftan orada olmaz.
"İtibardan tasarruf olmaz, benim her odamın ışıkları yanacak." Ya olur mu öyle şey? Bir ampulü söndür, çocukların karnını doyururuz. Yıl boyunca çocukların karnı doyar. Şimdi böyle bir sistemle karşı karşıyayız. Neyin daha önemli olduğunu, neye öncelik vermemiz gerektiğini sorguluyoruz.
“6 ŞUBAT DEPREMLERİNİN ÜSTÜNDEN JEOLOJİK TAKVİMDE 1 SANİYE GEÇTİ”
Neredeyse 10-15 gün sonra 6 Şubat'ın 2. yılını bitirmiş olacağız. Emin olun, jeolojik olaylarda bu iki yıl bir saniye gibi geçti. Jeolojik takvimle bakarsanız, Marmara Depremi'nin üzerinden 10 saniye geçti diye düşünebilirsiniz. İşte, Hatay, Maraş, 11 ili etkileyen o büyük depremin üzerinden de bir saniye geçti. Jeolojik takvimle, insan ömrünün takvimini birbiriyle karıştırmayın.
Belki Trabzon Karadeniz Bölgesi'nde deprem olmaz diye düşünüyorduk. Ama Trabzon’da da deprem oldu. O kadar kötü yapılaşmalar yaptık ki, Türkiye’nin dört bir yanında aynı sorunlar var. Burada çok farklı memleketlerden dostlarımız var. Anadolu'nun her tarafında farklı yapılaşma karakterleri vardı. Amasya’nın ayrı bir tarzı, Diyarbakır’ın ayrı, Trabzon’un ayrı, Malatya’nın ayrı bir yapılaşma kültürü vardı. Herkesin kendine özgü bir kültür yansıması vardı. Ama şimdi bize her yer Bağcılar oldu.
Her yeri Bağcılar’a çevirdik. Bağcılar Belediye Başkanı’nı da çok severim. İl başkanı oldu, arayıp tebrik ettim. "Hayırlı olsun" da diledim. İnşallah siyasete güzel bir dil kazandırırız. Yeni jenerasyon siyasetin dili de yoruldu. İnsanlar siyasetin diliyle de yoruldu. Tabii ki biz siyasi münazara yapacağız, tartışmalarımız olacak. Ama bir sınırı, saygı çerçevesini geçmeden… Saygısızlık yapmadan birbirimize; o çerçeveyi doğru belirlemek lazım.
Ben tekrar söylüyorum, eğer sorularınız varsa onların üzerinden konuşmamıza devam ederiz. Ama aslında, hem gazetecilerimizin bize bakışını görmek istedim, hem de neler yapılabilir diye karşılıklı konuşalım istedim. Bu güzel davetimize icabet ettiğiniz için hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Arkadaşlarımın da emeklerine sağlık. Tekrar hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
“GAZETECİLERİMİZE DESTEĞİMİZ SÜRECEK”
31 Mart yerel seçimlerinden önce 6 aylık bir süre için anlaşmıştık yerel yayınlarımızla ama 1 yılı kapsayacak şekilde yaptık. 1 yılımız sona erdi ve tasarruf tedbirleri de üstüne gelince şu an belediyeler olarak yerel gazetelerimize destek olmakta zorlanıyoruz ancak biz hiçbir zaman zorda bırakmayız. Bir formül üzerine yaptığımız çalışmanın sonuna geldik bunu yakın zamanda duyuracağız.