Cerberus, Yunan Mitolojisi içinde yer alan Hades’in kontrol ettiği ölülerin bulunduğu yeraltında bekçilik yapan bir karakter. Bu üç başlı korkunç köpek, yeraltına gelen ölülerin bir daha yer yüzüne çıkmasına imkan tanımayan ve çok zor aşılan güçlü bir engel. Bu durumda İstanbul’un en büyük üç sorununu anlatmak için daha iyi bir metafor bulamadık.
Beklenen büyük Marmara depremine karşı yapı stoğu ve organizasyon açısından hazırlıksız oluşumuz, küresel iklim değişikliği, kurak geçen sezon ve israf nedeniyle su sıkıntısı da çekerken kayıtlı, kayıtsız her geçen gün artan sığınmacı sorunu da listeye eklendiğinde ‘cehennem bekçisi’ Cerberus’un pençesini megakentin üzerinde hissediyoruz.
DEPREM...
MARMARA’DA FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK
Daha önce yaptığımız birçok haberde olduğu gibi depremi gündemden düşürmemeyi gazetecilik mesleğinin ilkeleri doğrultusunda kamu hizmeti olarak görüyoruz. Marmara’da yaşanacak bir felaket, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş depremleriyle kıyaslanmayacak kadar ülkemize büyük bir darbe vurabilir. Zira ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 31’i bu bölgede yer alırken, Marmara’nın GSYİ (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla) içindeki payı yüzde 45.47.
200 BİNDEN FAZLA RİSKLİ BİNA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)'nin yaptığı çalışma kentte yaklaşık 207 bin riskli yapı olduğunu ortaya koydu. Tespit edilen riskli binaların yüzde 30’unun yapım yılı 2000 ve sonrası olduğu belirlenirken riskli binaların en fazla olduğu ilçeler ise Esenyurt, Büyükçekmece ve Küçükçekmece olduğu ifade ediliyor.
DÖNÜŞÜMÜN HIZLANMASI ŞART
Hükümet dönüşümün hızlanması için yüzde 50+1 kuralı gibi düzenlemeler yapmış olsa da artan maliyetler nedeniyle birçok riskli binada kat malikleri arasında salt çoğunluk sağlanamadığı için riskli binalarda oturulmaya devam ediliyor.
Maliyetlerin bir miktar sübvanse edilmesi ve kentsel dönüşümün hızlanması gerekiyor.
MARMARA’DA SÜRE DOLDU!
Geçmiş yüzyılların verileri de incelendiğinde Marmara Denizi’nde 250 yılda bir büyük depremin olduğu kayıtlarda mevcut. Son büyük deprem 1766’da Adalar Fayı’nda 7.1 olarak kaydedilmiş durumda.
Uzmanlar, Kumburgaz fayının uzun yıllardır kırılmadığı için daha çok burada ve ortalama 250 yıllık periyot dikkate alındığında 7 üzeri bir depremin her an olabileceğini ifade ediyorlar.
SIĞINMACILAR...
Sığınmacı sorunu Türkiye genelinde olduğu gibi İstanbul’da da büyümeye devam ediyor. Nüfus yoğunluğu bakımından ele alındığında sığınmacıların yaklaşık olarak yarısının İstanbul’da olduğu resmi sayılarla da sabit.
3 MİLYONA YAKIN
Türkiye’de Göç İdaresi Başkanlığı’nın sunduğu resmi sayılara göre Türkiye’nin tamamında, sığınmacı, göçmen, mülteci vb. gibi farklı hukuki statülerde 4 milyon 990 bin 663 yabancı bulunuyor. İstanbul’da ise bu sayı toplam yabancı sayısının yüzde 54’ü olan 2 milyon 694 bin 958’e denk geliyor.
KAYIT DIŞILIKLA BİRLİKTE NET SAYI BİLİNMİYOR
İstanbul’da kayıt dışı olan yabancıların da olduğu biliniyor ancak net sayı bilinmiyor. İstanbul Valiliği geçtiğimiz aylarda 20 Ağustos tarihine kadar süre vererek İstanbul dışında oturma izinleri olan ama İstanbul’da kalan Suriyelilerin izni olan yerlere geçmesi talimatı vermişti. Bu uygulamanın da sadece Suriyelilerle sınırlı kalması eleştiri konusu olurken, İstanbul’dan gözle görülür şekilde bir dışarıya göç olmadı.
SUÇ ORANLARI DA ARTIYOR
Özellikle son dönemde artan suç oranlarının bir bölümünü yabancılar oluştururken yabancılara yönelik işlenen suçlar da toplumsal bir tepki olarak artıyor.
Toplumda önemli bir kesimin, ekonomideki olumsuzlukların nedenlerinden biri olarak gördükleri yabancılara karşı agresifleşmesi, onlara karşı işlenen suçları da artırıyor.
SUSUZLUK...
Deprem tedirginliği ve güncel sığınmacılar sorununun ardından son yıllarda mevsimlerin kurak geçmesi ve küresel iklim değişikliğinin de etkileriyle birçok yerde olduğu gibi İstanbul’da da su sorunu baş gösterdi.
İstanbul’un barajlarındaki doluluk oranlarının anormal şekilde düşmesi son yıllarda sık sık yaşadığımız bir problem haline geldi.
İSKİ verilerine göre, bugün itibariyle barajların doluluk oranı yüzde 24.97 olarak ölçüldü, bu oran 2014 yılından bu yana kaydedilen en düşük değer olarak tarihe geçti. Örneğin Alibeyköy gibi bazı barajların doluluk oranları son 10 yılın en düşük seviyelerinde seyretti.
Susuzluktan en çok etkilenen barajlarından biri olan Büyükçekmece Barajı, bugün itibariyle yüzde 4.83 doluluk oranıyla büyük bir tehlike arz ediyor. Büyükçekmece Baraj Gölü havzasını besleyen dereler de tamamen kurumuş durumda ve üzerlerine inşa edilen köprülerin altındaki sular çekildi. Hatta suların çekilmesiyle yeni arkeolojik kalıntılar bile keşfedildi.
DAHA KURAK YILLAR KAPIDA
Bilim insanları ve çevre bilimciler, kurak mevsimlerin önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceğini öngören araştırmalar paylaşıyorlar. İstanbul’da yabancılarla birlikte nüfus artış hızı ve daha kurak mevsimlerin geleceği göz önünde bulundurulduğunda ciddi bir susuzluk sorunu megakenti bekliyor gibi görünüyor.
SU PROBLEMİ İÇİN ÇÖZÜM NEDİR?
Deprem ve sığınmacılar için alınan önlemler yüzde yüz olarak uygulanmasa da yönetmelik olarak varlar. Peki ya su problemi için çözüm var mı?
Dünyanın adım adım susuzluğa gittiği ve Türkiye’nin de su konusunda fakir bir ülke olması nedeniyle özellikle İstanbul gibi dünyanın sayılı metropollerinden olan kentte sürekli artan nüfusa doluluk oranları yıldan yıla azalan barajlarla nasıl bir çözüm getirilecek?
Üstelik bu barajlarda bazı teknik olarak sıkıntıların olduğu ve olası Marmara depreminde başka bir felakete sebep olabileceği görüşü de masada.
HALEN BİR ‘AFET BAKANLIĞI’ YOK!
Türkiye yazın orman yangınları, kış ve sonbaharda sel, çığ arada deprem ve heyelan gibi sayısız afeti sık sık yaşayan bir ülke ancak halen bir Afet Bakanlığı yok.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tüm sorunlara tek başına koşması belli ki yetersiz. Afetlerin öncesinde ve sonrasında aksiyon alacak kamu kurum ve kuruluşlarının sayılarının artması, birimlerinin çoğalması Türkiye’nin öncelikli ihtiyaçları arasında. Birimlerin genişlemesi ve denetimlerin caydırıcı cezalarla artırılması ülkemizi afetlere karşı daha dirençli hale getirecektir.
Kamu yararına çalışan basın emekçileri olarak ilk önce vatandaşlarımızın güvenliği ve sağlığı konusunda kurulan tüm hükümetlere çağrı yapmaya ve sorunları gündemde tutmaya devam edeceğiz. Fazıl Anıl Kılıçlı/KENT YAŞAM