Aynı filmi hep görüyor bu millet;
Parti merkezleri milletvekillerini seçtirir.
Milletvekilleri de merkezleri…
Bu durumda:
Demokratik yarışın eşit olmayan şartları, kendini demokrat görenlerin adresinde bile ortaya çıkıyor.
Tıpkı CHP’nin son kurultayında olduğu gibi.
Hangi haber kanalına baktıysak, orada merkezden biri konuşuyordu.
Hem de milletvekili olan birileri…
Hem de yönetimin içinden olanlar…
Elbette ki, bu ülkenin duyarlı insanları sormuştur:
‘’ Orada il başkanları var… Onlar niye çıkmıyor orta yere…
Orada delegeler var… Onlar niye konuşmuyor TV TV…
Neden bu milletvekilleri her yere el koymuş?
Neden her kanalda nöbetleşe aynı şeyleri söylüyorlar?
Muhalif aday Muharrem İnce’yi, inceden inceye perdelemek niye?
İnceden inceye eleştirip, genel kurulu etkilemek niye?
Hiç CHP’ye yakışıyor mu?’’ Diye.
Evet evet… Bu sorular muhakkak ki her adresten yükselmiştir.
Hem demokrasi adına haklı olarak…
Hem de CHP’nin işgüzar merkeziyetçi vekillerine bir tepki olarak yükselmiştir.
Şu bir gerçek ki, Muharrem ince:
CHP’ye gönül verip, ancak oy veremeyen herkesin sesi oldu!
Son yıllarda, ülke yönetiminin gidişatındaki tüm yanlışlara yeterli ses çıkaramayan CHP’nin…
En son çıkan en gür muhalif sesi oldu.
Salona az bir taraftarla giren İnce, yüzlerce taraftarı yanına çekerek zaten bunu orada kanıtladı.
Biz de 47 yıllık bir CHP üyesi olarak:
İnce’nin yönetime yaptığı tüm eleştirilere katılıyor…
Tüm söylemlerini yerinde buluyoruz elbette.
Bugün günlerden Salı; Az önce CHP Grup Toplantısı vardı.
Bu toplantıya 10 dakika geç gelen Kılıçdaroğlu, 10 Dakika da erken bitirip gitti.
Yani ülkenin en saygın TV kanallarından yayınlanan konuşmasını, 20 dakika eksik yaptı.
Evet, bir saatlik konuşmasının 20 dakikasını kullanmadı.
Tam da üç gön önce bağırıp eleştiren İnce’yi haklı çıkartarak.
Tam da CHP’ye gönül verenleri çileden çıkartarak erken bitirdi.
Tıpkı eski toplantılarda erken bitirdiği gibi...
Ah Kılıçdaroğlu… Vah Kılıçdaroğlu…
Ülkenin bunca sorunu varken…
Bildik medyada sesi kısılırken…
Her defasında konuşmasını 20, 30 dakika eksik yaparak, adeta kaçarak gidiyor.
Sahi, bu nasıl bir muhalefet anlayışıdır.
Bu nasıl iktidar arama anlayışıdır.
Bu olsa olsa bilinen bir memur anlayışı olsa gerek;
‘’Mesai bitse de gitsek’’ diyenlerin…
Bu ülkede bir yanlış iktidar; İki de yanlış muhalefet partisi vardır.
Biri CHP… Öteki de MHP…
İkisi de son yılların en tembel ve de en yetersiz muhalefetini yaptı.
Akıllarında sadece koltuk sayısı vardı. Biraz da fazla oy alma işi…
Çünkü sonuç ortada: 15 yıldır aynı partinin iktidarı ve dayanılmaz yanlışları…
Aynı muhalefetle dayanılmaz pasiflikleri var.
Çok yazık çok!.. Hem millete hem de devlete yazık!
Muhalefet dediğin, her yanlışa gerçekçi bir çıkışla karşı çıkar elbette.
Yoksa muhalefet, yönetim ve yandaş grubun, tekrar seçilmesi için yapılan bir koltuk siyaseti değildir.
Hele hele ülkenin içine düştüğü en bunalımlı zaman diliminde hiç değildir.
Biz son kurultayda elbette ki Muharrem İnce’ye hak verip haklı görenlerdeniz.
Ancak Muharrem İnce bilmeli ki, bu ülkenin başına ne geldiyse…
Bu millete getirisi olmayan, siyasal bağırıp çağırmaların yüzünden geldi!
Zaten bir bağırıp çağıranla geçiyor bu milletin tüm günleri…
Eğer yakın gelecekte seçilirse, kendisine inceden inceye ayar vermeli…
Çünkü yükselecek ikinci sesi, asla kaldıramaz milli moral değerler!
Kendisi Fizik Hocası ise…
Bizde İletişim Bilimleri Uzmanıyız!