Basın Platformu olarak, 3-6 Ekim tarihleri arasında Şanlıurfa, Mardin ve Siirt’te bir basın çalıştayı düzenledik. Bu çalıştayda, İstanbul, Ankara, Hatay ve Erzurum’dan katılan meslektaşlarımızla birlikte basının sorunlarını, yazılı medyanın geldiği noktayı ve dijital mecraların giderek hayatımızda daha büyük bir yer kapladığını ele aldık. Zaman zaman hüzünlenerek, basının karşı karşıya kaldığı zorluklara içimiz acıdı. Ancak bu çalıştay, sadece mesleki sorunları konuştuğumuz bir platform olmadı. Aynı zamanda, Güneydoğu’nun tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini keşfetme fırsatını da yakaladık.
Şanlıurfa: Tarih ve Doğanın Kesiştiği Nokta
Şanlıurfa’ya adım attığımızda, güne bölgenin eşsiz lezzetlerinden oluşan bir kahvaltıyla başladık. Yerel tatlar öylesine zengindi ki, damağımda bıraktığı izleri hala unutamıyorum.
Kahvaltının ardından rotamız, şehrin sembollerinden biri olan Balıklıgöl oldu. Hem manevi hem de tarihi açıdan önemli olan bu göl, huzur dolu atmosferiyle adeta geçmişin izlerini taşıyordu. Balıklıgöl’ü görüp de etkilenmemek imkansız.
Sonraki durağımız ise uzun zamandır merakla görmek istediğim Göbeklitepe oldu. Tarihin sıfır noktası olarak bilinen bu eşsiz arkeolojik alan, insanlık tarihine ışık tutan yapılarıyla beni derinden etkiledi. Atiye dizisiyle geniş bir kitle tarafından keşfedilen Göbeklitepe, diziyi izleyenler için belki de bir dizi sahnesi gibi görünse de, orada olmak, geçmişle bağ kurmanın tarif edilmez bir deneyimiydi. Her adımda binlerce yıl geriye gitmek ve bu mistik atmosferde kaybolmak insanı büyülüyor. Bu yüzden, herkesin bu büyüyü bizzat yaşaması gerektiğine inanıyorum.
Şanlıurfa’daki son durağımız ise Beyazsu oldu. Burada içtiğimiz çay, aslında basit bir içeceğin çok ötesine geçti. Ben kahve içmeyi tercih ederim; ancak Beyazsu’da, çayın yanında doğanın sunduğu sakinlik ve huzur birleşince, çayın lezzeti bir başka oldu. Bu eşsiz manzarayı izleyerek, şehrin karmaşasından uzaklaştığımız o an, zihnim de bir dinlenme durağına dönüştü.
Mardin: Kültür, Tarih ve Lezzetlerin Buluştuğu Şehir
Mardin’e geldiğimizde, Artuklu Belediye Başkanı Mehmet Ali Amak’ın misafirperverliğiyle karşılandık. Mardin’in tarihi ve kültürel dokusu, sokaklarına adım attığınız andan itibaren sizi sarıp sarmalıyor. Taş evleri, dar sokakları ve geçmişin izlerini her köşede hissetmek, adeta bir zaman yolculuğuna çıkmak gibiydi.
Bu şehirde bir diğer unutulmaz anımız ise Arura Mardin’in ünlü şefi Betül Abak’ın hazırladığı lezzetlerle buluşmamız oldu. Özellikle soğan dolması, bölgenin zengin mutfağının bir yansıması olarak hafızama kazındı. Her bir lokmada, binlerce yıllık bir kültürün izlerini tadıyordum. Mardin’de geçirdiğimiz her an, kültürel bir ziyafetti.
Siirt: Doğanın Büyüsü ve Botan Çayı
Siirt’e ulaştığımızda ise bizi karşılayan şey, doğanın eşsiz güzelliği oldu. Özellikle Botan Çayı ve Delikli Taş’ın nefes kesen manzarası, şehir hayatının monotonluğundan bir an olsun sıyrılmamı sağladı. İstanbul’da binaların arasında sıkışıp kalan bizler için, böylesine geniş ve doğal alanlar adeta birer kaçış noktasıydı.
Botan Çayı’nın dingin akışı, şehir hayatının hızından uzaklaşarak doğayla yeniden bağlantı kurmamı sağladı. Doğa yürüyüşü yaparken, insan ruhunu tazeleyen bu manzaralar, günlük hayatın stresinden uzaklaşmanın en güzel yoluydu.
Nusaybin: Elektronik Dünyasının Gizli Hazinesi
Çalıştayın bir başka ziyaret durağı olan Nusaybin’de kısa bir mola verip Kaçakçılar Çarşısı’na uğradık. Eğer uygun fiyatlı elektronik eşya arıyorsanız, burası tam da aradığınız yer olabilir. Kaçakçılar Çarşısı’nda gezinirken, her dükkan da farklı bir elektronik hazineye rastlamak mümkündü. Bu ziyaret, Güneydoğu’nun ticaret açısından da ne denli canlı olduğunu gösterdi. Satılan elektronik eşyaların tamamı yurt dışı ve vergi dışı olduğundan kredi kart geçerli olmuyor. Ne alırsan al ancak nakit ödersin.
Mesleki Tartışmalar ve Kültürel Keşiflerin Bir Arada Olduğu Bir Deneyim
Bu çalıştay, basının geleceği üzerine derinlemesine tartışmalar yaptığımız, zorluklar karşısında neler yapabileceğimizi düşündüğümüz verimli bir platformdu. Ancak bu etkinliğin en güzel yanlarından biri, Güneydoğu’nun kültürel ve doğal zenginliklerini de keşfetme fırsatı sunmasıydı. Tarihiyle, doğasıyla ve insanıyla bu bölge, ziyaretçilerine hem ruhsal hem de kültürel anlamda çok şey katıyor. Yaşadığımız her an, içimize işleyen izler bıraktı.
Güneydoğu’da geçirdiğimiz bu dolu dolu günler, sadece mesleki anlamda değil, kişisel olarak da bana çok şey kattı. Hem zihin hem de ruh anlamında yenilenmiş hissediyorum. Bu deneyimi herkesin yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Gidin, görün ve tarihin, kültürün ve doğanın kucakladığı bu toprakların güzelliklerini keşfedin.
Unuttuğum güzellikler varsa eğer kusuruma bakmasın diyorum :)
He bu arada hayatımın en uzun otobüs yolculuğuda çok sakin geçti belirtmeden edemeyeceğim :))) herkese sevgiler...
Sümeyra Duğan