24 Temmuz Basın Bayramı, çeşitli etkinliklerle kutlanmaya ve basın emekçileri özel davetlerle ağırlanmaya devam ediyor. Beylikdüzü Belediyesi de 24 Temmuz kapsamında başta yerel olmak üzere gazetecilerle bir araya geldi. Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık güncel durumlar hakkında bilgi verirken, medya sektörünü şu an en çok ilgilendiren ‘Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’ hakkında da önemli açıklamalar yaptı.

Kartal’ın Gelecek Bilimcileri Sertifikalarını Törenle Aldı Kartal’ın Gelecek Bilimcileri Sertifikalarını Törenle Aldı

ÇALIK: GENELGEDE SADECE ‘BASIN’ OLMASI ÖZEL MAKSATLI

Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nin icraat yapamasın diye getirilen tasarruf tedbirlerinde icraat yapsa bile bunu duyuramaması için özellikle basın meslek grubuna karşı kısıtlamalar var.’ yorumunu yaparak şunları söyledi;

Basın susamaz, basın susarsa memlekette demokrasiden bahsedemeyiz. İnsanca yaşamdan, adaletten bahsedemeyiz. Biz Beylikdüzü olarak basınla çalışıyoruz, çalışacağız. Zaman zaman şikayet ettiğimiz noktalar var ama olsun. Son zamanlarda biliyorsunuz Cumhurbaşkanı belediyelerin borçlarına takmış durumda. Tasarruf tedbirlerini hepiniz biliyorsunuz. Bize gönderilen genelgede başka meslek yok, sadece basın var. Çok değerlisiniz, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde. Zaten basın özgürlüğü konusunda dünyadaki sıramız da belli.” ifadelerini kullandı.

SORULARI CEVAPLADI

Ne kadar vergi borcunuz var?

800 milyon TL vergi SGK borcumuz var. Biz varlık gösterip vergi borcumuzu silmelerini talep ediyoruz ama yapmıyorlar. Bakın Kaymakamlık, emniyet, diş hastanesi binaları Beylikdüzü Belediyesi’nin. Her şey bizim ama kira gelirimiz var mı? Yok. Tadilat, personel gideri vs. gibi harcamalar yapıyoruz. Cumhurbaşkanı parayı istiyor ben de diyeceğim ki Kaymakamımız bu kadar kira ödemeli. Hükümetler gelir geçer. Kendilerini devlet gibi görmesinler.

Tasarruf tedbirleri genelgesini basına yardım etmemek için bahane olarak kullanacak mısınız?

Mesela tasarruf tedbirlerini söyledim ben size yardım etmemek için bahane mi buluyor gibi göründüm? Kreş de yapmayacaksın diyor tasarruf tedbirlerinde. Biz olmamız gereken yerde oluruz, gereğini yaparız. Depremde nasıl ortaya çıktıysak her yere yetiştiysek şimdi de yaparız. Tasarruf tedbirleri bizi yıldıramaz. Basına da yardım ederiz, kreşimizi de yaparız.

ÇALIK’IN KONUŞMASI

Hayatımızın merkezine oturmuş bir ekonomik gerçeklik var. Bu ekonomik gerçeklik aslında sizin kalemlerinizin veya hastalığınızın susmaması gerektiğini en yakından bilen insanlar olarak, bugün 24 Temmuz'u iki gün geçtik ama olsun. Ben 24 Temmuz Basın Bayramı'nı kutluyorum. İnşallah bayram kaldığında kutlayacağımız günleri hep birlikte yaşarız.

“24 TEMMUZ’UN BAYRAM GİBİ BAYRAM OLMASI DİLEĞİYLE”

Çünkü yaklaşık 20'ye yakın gazeteci arkadaşımız, meslektaşımız hapiste. Sadece insanlara bilgiyi, haberi ulaştırmak adına yaptıkları çalışmalar nedeniyle içerideler. Özgür basın ve haber alma özgürlüğü vatandaşlarımız açısından gerçekten çok ama çok kıymetli. Dolayısıyla bizim bu güzel topraklarda, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, herkesin çok güzel sözleri var. Dün hoşuma giden bir sözünü not ettim: "Basın bir milletin müşterek sesidir." Yani basın bir milletin müşterek sesidir. Dolayısıyla sizler ne kadar zorluklarla mücadele etmiş olsanız da, etmekte olsanız da bu milletin müşterek sesi olmaya devam etmelisiniz. Çünkü hepimizin bu güzel topraklara borcu var. Hepimizin borcu var. Bu güzel topraklar bizi yetiştirdi, büyüttü, destek sahibi etti ve bu güzel topraklara borcumuzu hep birlikte ödeyeceğiz.

“BUGÜN BAŞKANIM YARIN SIRADAN BİR ŞEHİR PLANLAYICISI OLABİLİRİM”

Ben bugün belediye başkanı olarak ödüyorum. Yarın belki düz bir şehir plancısı olarak ödeyeceğim. Oturduğumuz mevkinin makamının hiçbir kıymeti yok. Emin olun beni yakından tanıyan birçok dostumuz, arkadaşımız var aramızda. Belki on yıldır siyaset sahnesinde görüyorsunuz. Ben Mehmet Murat Çalık, belediye başkanımızın teknik koordinatörü olarak başladığım ve başlangıçta çok ciddi direnç gösterdiğim siyasetin göbeğindeyim. 2014'te bu sürece başlarken, hatta meclis üyesi arkadaşlarımız var o dönemlerde meclis üyeleri. Biz bir araya geldik, sohbet ederdik. Ben inceden siyaset yapardım, bürokrat olarak, çok ince. Sonra derdik ki, siz de siyasetçi değilsiniz, siyasetçi bu arkadaşlar. Bir gün bir arkadaşımız bana dedi ki, "Ya bize söz bırakmıyorsun, her şeyi söylüyorsun, siyasetin kralını yapıyorsun." Ondan sonra derdim ki, "Ben bürokratım, siyasetçi bu arkadaşlar." Demek ki o zamandan beri içimizde bir siyaset yapma arzusu olmuş olabilir.

Ben siyaseti şöyle görüyorum: siyaset üretme sanatıdır. Güzelliklerle insanlara hizmet ettiğimiz kurumları buluşturma sanatıdır. Ben bunu yapmaya gayret ediyorum. Meslek hayatım boyunca da bunu yaptım. Bundan sonra da hangi noktada olursam olayım, hangi konumda olursam olayım, aynı anlayışla görevimi yapmaya devam edeceğim.

ATATÜRK’ÜN AZ BİLİNEN BİR SÖZÜNÜ HATIRLATTI

Bir millet düşünün ki, kurtuluş mücadelesini çok yakın bir tarihte vermiş. Ve emin olun dönemin basın mensuplarına baktığınızda, ulusal kurtuluş mücadelesini örgütleyen, insanları bir arada tutan ve onlardaki devlet sevgisini ortaya koyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında basın emekçilerinin de çok büyük bir payı var. Ben size zaman zaman dostlarımla paylaştığım ama bugün burada yerel ve ulusal basın mensuplarının olduğu bir ortamda, kıymetli emekçilerle paylaşmak istiyorum.

Babamın rahmetli kütüphanesinden aldığım bir kitap vardır. Atatürk'ü anlatan bir kitap. Bu dönemin yine çok önemli basın kuruluşlarından biri olan Milliyet Gazetesi'nin kuponla verdiği kitaplardan bir tanesi. Babam yaşarken kütüphanesinden aldığım tek kitap. Diğerleri babamın kütüphanesinde. Zaman zaman tekrar okurum. Şöyle bir arka kapak sayfası var. Atatürk'ün burada söylediği üç cümle. Üç cümle ile bir lider hayatını özetlemiş. Üç cümle ile hayatını ve kurtuluş mücadelesini özetlemiş. O kadar güçlü cümleler kurmuş ki. Demiş ki, "Ulusal savaşa birlikte başlayan yolculardan kimileri giderek ulusal yaşamın bugünkü cumhuriyet yasalarına denk uzayan gelişmelerinde kendi ruh ve düşünce yeteneklerinin kavrama sınırları bittikçe bana direnmeye ve karşıda olmaya başladılar. Bu noktaları aydınlanmamız için, kamuoyunun aydınlanması için sırası geldikçe birer birer göstermeye çalışacağım."

Bu son cümle çok önemli. Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse, diyebilirim ki ben, "Ulusun vicdanında ve geleceğinde sevdiğim büyük gelişme yeteneğini bir ulusal iz gibi kendi vicdanımda taşıyarak yavaş yavaş bütün toplumumuza uygulatmak zorundayım." Biz öyle bir liderin kurtarmış olduğu memlekette görev yapıyoruz. Gazetecilik yapıyorsunuz, ben belediye başkanlığı yapıyorum. Hepimiz yaptığımız işi yaparken böyle bir liderin kurtarmış olduğu memlekette yaşadığımızı asla unutmayalım.

“ARTIK 10 YAŞINDA ÇOCUK DA EKONOMİ KONUŞUYOR”

Ben, Beylikdüzü'nü yönetirken emin olun sizin gibi kıymetli ve doğaya duyarlı gazetecilerimizle birlikte burada bir şeyler üretmekten, üretebilme ihtimalimizden dolayı çok mutlu olduğumu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Basın, insanı doğruya ve iyiye sevk eder. Gerçek basın. Sizin yapacağınız bir uygulamanın bu kente faydalı olup olmadığını belirlemek, emin olun o kenti yöneten insanı iyiye veya güzele sevk eder. Gazetecilerin, az önce söyledim, en önemli sorunlarının başında ekonomi geliyor. Bu sadece gazetecileri ilgilendiren bir problem değil. Aslında ekonomi, 6 yaşındaki çocuğumuzun dilinde de ekonomi var artık. Ben ileri gidiyorum, 10 yaşındaki bir çocuk yanıma geliyor, "Başkanım, bu kentin fiyatları ne olacak, ekonominin hali ne olacak?" diyor. Ben 10 yaşındayken hiç ekonomi konuşmazdım. Bugün evlatlarımıza ekonomi konuşturuyorsak, bu ülkeyi yönetenlerin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi lazım. 10 yaşındaki bir çocuk eğer ekonomi konuşuyorsa, bırakın gazetecileri, bırakın kağıt fiyatlarını, çalışanların sigorta fiyatlarını, onları bunları, ekonomik zorluğu. 10 yaşındaki bir çocuğa eğer biz bugün ekonomi konuşturuyorsak, hiç kimse bana ekonomi iyi falan diyemez. Rakamların şu an artık sadece adı var.

“EMEKLİLERİMİZİN HAYALLERİNİ BÜZÜŞTÜRDÜLER”

Hayallerimizi küçülttüler. Hiçbir emekli şu an 150 bin 200 bin lirayı bir arada göremiyor. 12 bin 500 alıyorsun neyine yetmiyor, Avrupa bizi kıskanıyor diyorlar. Bugün bir emekli ev araba vs. bir şey alabilir mi? Alım gücümüz ortada.

“ÇOCUĞUNA MUSLUK SUYU İÇİREN ANNELER VARDI”

Beslenme saati uygulamamızdan bahsetmek istiyorum. İnanın bazı aileler çocuklarına şişeyle musluk suyu veriyorlar okulda içsin diye. Ekmeğin arasına salça sürüp veriyor. 470 bin paket ulaştırdık ihtiyaç sahibi ailelerimizin evlatlarına. Evlere gönderiyoruz, okullarda yapmıyoruz bunu. Ve ürünlerimizin üzerinde Beylikdüzü Belediyesi, Murat Çalık vs. yazmaz.

Beylikdüzü Afet Bilgi Sistemi’ni oluşturduk. Biz olmasak bile bu kent yönetilebilir olsun istedim. Bunun hazırlığı içindeyiz. Sümeyra Duğan

Editör: Editör Yazar