Her gün gazetelerde, haberlerde, sosyal medyada aynı acı manzarayla karşılaşıyoruz: Çocuklarının gözü önünde şiddet gören anneler, annelerini yerden toplamaya çalışan minicik eller… Bir kadına her türlü işkenceyi yapmayı kendinde hak gören ataerkil zihniyet, hâlâ varlığını sürdürüyor.
Kadını çalıştırıp emeğinin karşılığını elinden alan, onu ekonomik şiddetle köleleştiren insan müsveddeleri, nasıl olur da hâlâ bu çağda yaşam alanı bulabiliyor?
Evlenirken söz verdiği kadın o değil mi? Sevdiğini söylediği, hayatını birlikte kuracağını vaat ettiği insanı şimdi köleleştirdiği farkında bile değil mi? Peki ya o kadın çocuğunun annesi değil mi? Kendi elleriyle hayatı zindan ettiği kişi, aslında ailesi değil mi? Bu durumda çocuğunu da bir mahkûm etmiyor mu? Onun travmalarla büyümesine sebep olup, karanlık bir geleceğe sürüklemiyor mu? Ya kız doğduğu için o çocuklara zulmetmeleri, bu zihniyetin hâlâ var oluşu, hangi vicdanın kabul edeceği bir şeydir?
Türkiye, ilerlemekte olan bir ülke olarak anılsa da, toplumsal olarak nasıl geriye gittiğimizi görmemek mümkün değil. Kadının çalışmasının, gülmesinin, hatta ses çıkarmasının bile ayıplandığı bir düzen mevcuttu dahada kötüye doğru sürükleniyoruz. Teknolojiyle iç içe büyüyen çocuklar, henüz konuşmadan telefon kullanmayı öğreniyor ama babaları ne kitap okuyor ne de gazete… Dahası, o babalar hem çocuklara hem kadınlara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamaktan geri durmuyor.
Peki, bu düzenin değişmesi için daha kaç kadının ölmesi, kaç çocuğun travmalarla büyümesi gerekiyor? Şiddete maruz kalan kadınların haykırışları, ne zaman mutluluğun sesiyle değişecek? Ne zaman kadınlar canı acıdığı için değil de mutluluktan ağlayacak? Ne zaman çocuklar, suç üyesi olarak yetişmek yerine, “Günaydın”, “Eline sağlık”, “Teşekkür ederim”, “Sana yardım edebilir miyim?” diyen bireyler olarak büyüyecek?
Üstelik suç üyesi yetişmek resmen günümüzde ödüllendirilmiş gibi görünüyor.
7’den 77’ye suç dosyası olanlar serbest bırakılıyor. Kadınlar devlet koruması altına girmeye çalışıyor. Sahi neden erkek barınma evi değil de neden kadın barınma evi?
Suç işleyenlerin cezalandırılmadığı, hatta çoğu zaman suçlarını bile kabul etmedikleri bir toplumda adaletin sağlanması mümkün mü? Cezasızlık, yeni suçların kapısını aralıyor. Şiddet uygulayan, yaptığı yanına kâr kaldıkça daha da cesaretleniyor. Doğrusu aklımdan çıkıyordu kravatın verdiği iyi hal indirimi. Böyle yetişen kişiler sadece kadınlar için mi tehlikeydi? Hayır değildi..
Ancak tüm bunları değiştirebiliriz. Bunu değiştirmek bizim elimizde. Sessiz kalmak, şiddete ortak olmaktır. Lütfen artık değiştirecek gücümüzün olduğunu gösterelim. Bir adım atalım, bir ses olalım. Kadınların, çocukların, insanlığın geleceği için susmayalım! Bakın tüm bunları yıllardır söylüyoruz ama tam olarak uyguladığımız bir yöntem mi? Hayır yine de geç kalmış sayılmayız demek istiyorum.
Bugün, şimdi, hemen… Bir adım atmanın tam zamanı!