2017 Temmuz ayı; Şanlıurfa Siverek ilçesinde Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Atatürk heykeline tahta ile vurarak zarar verilmeye çalışıldı.
2018 Kasım ayı;
Tekirdağ Çorlu İlçesi’nde kimliği belirlenemeyen biri tarafından Atatürk anıtına balta ile saldırıldı, görüntü bir vatandaş tarafından kaydedildi. Daha sonra gelen polis, anıt önünde saldırganın bıraktığı notu buldu. Notta ne yazdığı açıklanmadı.
2022 Şubat ayı;
Samsun’da Onur anıtına halatla çirkin saldırıda bulunuldu. Anıta saldıranlar hakkında sorgulama başlatıldı.
Şimdiiii…
Her geçen gün artarak Türk Milleti’nin kurtarıcısı Atatürk’ün hatıralarına yapılan bu çirkin ve haince saldırıların ne maksatla gerçekleştirilmeye çalışıldığını ve bu boşa çabalara gerekli cezaların ve yaptırımların uygulanmadığını üzülerek ve kahrolarak görüyoruz. Dünya var oldukça Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti, onun değerlerini korumaya ve sonsuza kadar yaşatmaya devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin tereddütü olmadığı gibi, en ufak bir şüphesi de yoktur. Bu gerçek bir tarafa ben farklı bir bakış açısı ile durumu yorumlamak istiyorum.
Doğrusu ben hayatın bütün anlarında ve yaşamın gerektirdiği her durum ve şartta sanatın etkin olduğunun savunucularındanım. Saatlerce konuşma yapalım, sayfalarca makale yazalım, yıllarca siyaset yapalım; bir sanatçının bir insanın aklında açtığı kilidi açamayız teorisi doğrudur. Farkında olun ya da olmayın , görsel zekanız neyi algılarsa, size onu düşündürür. Gördüğünüz, dokunduğunuz ve duyduğunuz her şey sizde olumlu ya da olumsuz etki bırakır. Dolayısı ile sanatçı sanatı kullanarak sizin bütün fikir, düşünce ve algınızı değiştirebilir. Sizi ikna edebilir ya da sizi vazgeçirebilir… Bu mantıkla sanatın ne kadar arka planda olduğu düşünülsede ,tarih boyunca özellikle siyasette sanat bir çok devrin, olayların ve kişilerin sürekliliğine , etken olmuştur.
Sanatçı tabloyu ya da heykeli sadece görsel amaçlı yapmaz. Amaç bir fikrin bir düşüncenin bir kişinin ya da bir ruh halinin ebedileşmesini sağlamak için yapar.
“ Ölmesinler diye çiçeklerin resmini yapıyorum “ diyen Frida gibi…
Sanat ölümsüzleştirir.
Bu açıdan bakarsak; Bir tablodan ya da heykelden hoşlanmamanın ya da hoşlanmanın sebebi onun anlattıklarıdır.
insanlar gerçek hayatta görmekten hoşlandıkları şeyleri tablolarda ya da heykellerde görmekten hoşlanırlar. Zira Atatürk’ün hatıraları bize bu hissi verir. Gördükçe saygı ,sevgi ile yad eder , minnetimizi evlatlarımıza aktararak bu düşünce ve fikri devam ettiririz.
Bir tabloyu ya da heykeli bize sevdiren veya bizi ondan uzaklaştıran şey resmin ya da heykelin ifadesidir. Resmin ya da heykelin neyi ifade ettiğini anlar ve bu nedenle bizi etkileyen bu ifadeden ruhen mutlu olur veya rahatsız oluruz. Yani sanat bize anlatmak istediğini çok net anlatır. Düşündürmek istediğini çok net düşündürür. Bunun bir süresi de yoktur. Eser durdukça anımsatmaya devam eder. Zira bu amaçla yapılmıştır.
Atatürk’e ait tabloların resimlerin ve heykellerin onun duruşundaki kararlılığını, amacını, fikirlerini ve düşüncelerini nasıl hatırlatmaya devam ettiğini sanat yoluyla görüyoruz. Hatıraların ebedileşmesini sağlamak amaçlıda üretmeye devam ediyoruz.
Samsun’daki Onur Anıtının üzerinde şu ifade yazar; “ Bu anıt Samsun Vilayeti halkı tarafından 1931 de dikildi” ve anıtın diğer tarafında; “ Vatanda Milli Mücadeleye başlamak için GAZİ 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı”
Yazı görselden anlamayanlara , yazılı şekli ile de ifade eder. BU ANIT TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN DİKİLDİ, MİLLİ MÜCADELEYİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BAŞLATTI!
Bu kıymetli hatıralara saldıranlar , Milli Mücadelenin başarılı olmasını hazmedemeyenlerdir. İşin yazılı açıklaması da budur.
Anıta saygısızca saldıranlara rahatsızlık veren aslen bu histir. Anıtta yazan ifadenin yanı sıra ; Atatürk’ün heykellerine ve resimlerine baktıklarında gördükleri ve anladıkları çok daha derindir.
İşte bu yüzden sanat bazılarını rahatsız ediyor…