GÜNCEL

Naci Görür: Aklın,bilimin ışığında yap Allah'ın takdirine bırak!

Abone Ol

İşbirliği ve Proje Platformu, 64’üncü programını Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür’ün, ‘İstanbul Deprem Analizi’ adlı sunumuyla gerçekleştirdi.  İBB Florya Sosyal  Tesisleri’nde geleneksel hale gelen toplantının moderatörlüğünü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanvekili de olan İnşaat Mühendisi Akın Gürkan yaptı.

ÖZENSOY: “ AKLIN, BİLİMİN, EĞİTİMİN IŞIĞINDA….”

Toplantının açılışında konuşan Platform Başkanı Gürkan Özensoy, yeni katılımcılar için platform hakkında bilgilendirme yaptı. Özensoy, “2019 yılında İşbirliği ve Proje Platformu kuruldu. İşbirliği ve Proje Platformu iş insanları, bürokrat ve akademisyenlerden oluşuyor. Yurt dışı ve yurtiçinde bazı yerlerde temsilcilikleri bulunuyor. Ülkenin en temel sorunlarını siyasetsiz bir şekilde konuşmak ve tartışmak amacıyla bu toplantıları düzenliyoruz. Bu toplantıyı önceden programlamıştık. Biz belirledikten bir hafta sonra Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem gerçekleşti. Büyük bir yıkıma şahit olduk. Kentsel dönüşüm konusunu Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür hocamızla birlikte masaya yatıracağız. Deprem dirençli binaların olması dileğiyle aklın, bilimin ve eğitimin ışığında yarınları inşa etmemiz gerekiyor.” dedi.

GÜRKAN: “SİLİVRİ’DEN TUZLA’YA YAPI DENETİMCİ ATANIYOR”

İBB Başkanvekili de olan program moderatörü  İnşaat Mühendisi Akın Gürkan; “İlk günden bugüne sergilediğimiz dayanışma gösteriyor ki biz büyük bir ulusuz” diyerek milletçe yaşanan acılara deyindi.  1999 depreminin milat olduğunun söylendiğini fakat milat olamadığını, ders alınamadığını belirten Gürkan,  inşaat mühendisi olarak mesleki değerlendirmelerde bulundu. Gürkan, “ Teknik Uygulama Sorumluluğu (TUS) vardı. Binaları denetlemek amacıyla 4 mühendisten oluşan bir ekipti. O dönem mühendisler ruhsatı imzalamaktan öteye gidemedi. Hatta birçok arkadaşımız teknik sorumluluğunu bilmediği projeye imza atmıştır. Bu sebeple inşaatlarımız mühendislik hizmeti alamamıştır. Bunlar alınsın diye 2011 yılında Yapı Denetim Sistemi oluşturuldu. Fakat bu sistemde kendi içinde farklı probleme gebe kaldı. Müteahhit yapı denetim firmasının parasını ödüyordu. Bu ilişki ciddi anlamda zaafiyetler oluşturdu. Sonra çözüm olarak devlette,  yapı denetim firmalarını bir havuzda topladı. Firmaları atamayla görevlendirdi. Ama orada da sorunlar var.  Silivri’deki yapı denetimciyi Tuzla’ya atıyorlar. Tuzla’dakini Büyükçekmece’ye atıyorlar. Bu süreçleri dile getirmemize rağmen halen yaşıyoruz. Adam 10 bin lira alacak. O parada yola gidiyor. Denetleyemiyor ve gitmiyor da zaten.

Her şantiyenin içerisinde bir şantiye şefi bulunması gerekiyor. İnşaat mühendisleri olarak bunu hep dile getiriyoruz. Hatta belediyelere broşürler dağıttık. Fakat sesimizi duyuramadık. 

“RİSKLİ YAPI FARKLI YERDE, DÖNÜŞÜM BAĞDAT CADDESİ’NDE”

2012 yılında afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi amacıyla 6306 sayılı bir yasa çıktı. 1999 depreminden önceki yapılar kentsel dönüşüme tabi tutulması istendi. Fakat bu iş becerilemedi. Riskli yapılar farklı yerde, kentsel dönüşüm  Bağdat Caddesi’nde. Fakat riskli yapı orada değil ki bu kentsel dönüşüm olmuyor. Biz bu işi yapamadık, beceremedik.

Rezerv alanı tanımlaması ile İstanbul’un planlanabilir alanının yüzde 13’üne müdahale edildi. Bunların sadece bir kısmından 85 Milyar dolar rant edildiğini İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu açıklamıştı. Bu 85 Milyar dolar ile şu anda ağırdan, hafif hasara kadar hepsini dönüştürebilirdik. Bunun bir kuruşu ne belediyeye, ne de devlete gitmemiş.” diye konuştu.

 PROF. DR. GÖRÜR “GÖLCÜK DEPREMİNDE DÜZCE İÇİN UYARDIK”

Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, 1999’daki Gölcük Depremi sonrasında Düzce’ye dikkat çektiklerini, eğer meslektaşlarıyla birlikte uyarılarda bulunmasalar daha fazla ölümlerin yaşanmış olacağını ifade etti. “Düzce’ye de dikkat edin derhal önlem almaya başlayın demiştik. O dönem bunu söylediğimizde halk ve hükümet dikkate almıyordu. Hoşlarına gitmiyor, rahatsız oluyordu.” diyen Görür, deprem bilimcilerin bilim insanı olarak halkı ve yöneticileri bilgilendirmek ve bilinçlendirmek zorunda olduklarını belirtti.

“99 SONRASINDAKİ  ANLAYIŞLA DEVAM EDİLMELİYDİ”

Prof. Dr. Görür, haziruna yaptığı sunumda ifade ettiği görüşlerini toplantının ardından Yaşam Medya Grup Başkanı Celal Karaali’ye de yineledi. Görür, Karaali’nin “ İstanbul’da büyük deprem bekleniyor mu ne yapmamız gerekiyor? şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi. “ Deprem, Düzce’deki 7.2’lik sarsıntının ardından, İstanbul’un kapılarına dayandığını göstermişti.  O dönemden sonra İstanbul için çeşitli önlemler alınmaya başlandı. İnsanlar bilinçlendiriliyordu. Eğer biz o anlayış ile devam etseydik; bugün değil İstanbul’u, Türkiye’yi depreme hazırlamıştık. 5-6 sene sonra bunu unuttuk. Hatta o dönemlerde belirli mahalleler için konteynerler kurmuştuk. Şimdi ise yok. Devlet, eğer mahalle gönüllülerini eğitseydi,  biz göçük altında kalanlar için acil durum ekibini beklemeden müdahale ederdik. Bu işler olmadı.

“HALK ÇABUK UNUTUYOR, CİDDİYE ALDIĞINIZI SANMIYORUM”

1999 yılından 2023’e kadar İstanbul’da deprem olasılığının olduğunu söyledik. Hükümetin bizim için ‘bu felaket tellalları sussalar’ demelerine rağmen 23 sene geçti. İstanbul depreme hazır değil. Bir takım hazırlıklar yapıldı. Ama yapılması gerekenler dışındakiler yapıldı. Eğer İstanbul depremi olursa biz çok üzülürüz. Doğu illerinde meydana gelen depremin, 10 kente olan etkisinden daha fazla zararı İstanbul’da görürüz. Demek ki bu iş çok ciddi. Ama sizlere dönüp baktığımda ciddiye aldığınızı sanmıyorum. Halk çabuk unutuyor.  

“SİYASETÇİLER DEPREMİ SORUN OLARAK SAYMIYOR”

Biz bu depreme inanmıyoruz. Çünkü televizyonlarda siyasetçiler ülkenin en temel sorunlarını; terör, ekonomi, işsizlik, hukuk, adalet ve enflasyon olarak sayıyorlardı. Bunların arasında hiç deprem yok. Bir teki dahi depremi sorun olarak görmüyordu. Sizce bu okuduklarımın hangisi deprem kadar önemli bir sorun. Bakın şimdi 50-60 bin arasında hayatını kaybeden var. Bir gecede gömdük. Siyasetçiler bir gün parmaklarıyla depremi sorun olarak saydılar mı?

İstanbul için veriyi bırakın, depremin geleceği bilimsel olarak kesin. Bu şehirde bir deprem tehditti var. Sebebi şu; 1912 yılında Tekirdağ Şarköy tarafında bir deprem oldu. 1999 yılında da Kocaeli Gölcük tarafında oldu. İkisinin ortasında bulunan fay hattında 1766 yılından beri deprem yok. Bilimsel olarak; fay hattının deprem olan iki ucu arasında kalan yerde deprem olmazsa biz ona ‘sismik boşluk’ deriz. O boşlukta muhakkak kırılmak zorunda. Alın size bilimsel veri.

Eğer bu deprem olursa İstanbul çok kötü etkilenir. Depremin boyutu 7.2 ve 7.6 arasında değişir. Marmara kıyıları zeminden dolayı bu depremi 9 şiddetinde hisseder. Avrupa yakasının zemini çok kaliteli değil. Böyle ortamların içerisinde sağlıklı yapılarımız yoksa orada kayıplar veririz.  Yüzde 60’ı kaçak göçek yapılan ve imar verilen ortamda İstanbul büyük hasar alır.” şeklinde konuştu.   

“HİÇ UĞRUNA 100 MİLYAR DOLAR HARCAYACAĞIZ”

Deprem gerçeğinin bu coğrafyada 13 milyon sene önce oluştuğunu ve halen devam ettiğini söyleyen Prof. Görür, “Biz bu topraklarda kendi soyumuzu yaşatacaksak depremin bize zarar veremeyeceği şekilde,  deprem dirençli kentler oluşturmak zorundayız. Sihirli kelimemiz budur. Bakın bilim ışığının altında yürüyen ülkelere, örneğin Japonya bunu başardı. Japonya’da daha büyük depremler oluyor ne yıkılan ne de ölen kişiler oluyor. Hatta anormal tsunami harici ülkeyi terk edenler olmuyor. Kesinlikle bilim ışığı altında yürümeliyiz.

Bizim bu konuda paramız ve bilgimiz var. Biz Maraş depreminde  10 ilde kaybettiklerimiz için  100 milyar dolar harcayacağız. Bir hiç uğruna ‘yeniden yapalım’ diye. Biz o 100 Milyar doları akıllı olup baştan harcasaydık, bütün Türkiye’yi depreme dirençli hale getirebilirdik. Bizde para çok ama çarçur ediyoruz. Biz deprem yıktıkça yapmaya çalışıyoruz.” dedi.

“DEPREM DİRENÇLİ KENTLER OLUŞTURMAK ZORUNDAYIZ”

Altı başlık altında kentin tanımlamasını yapan Prof. Dr. Naci Görür, birinci sıraya  yönetim sistemi ve yöneticiyi koydu.  İkinci sıraya halkı (insan) koyarken altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem gibi yöneticiler ve halkın birlikte düzenleyebilecekleri etkenleri ardından sıraladı. Bütün bunlar için gerekli olan ekonomiyi altıncı ve son sıraya koydu. Görür; “ Bütün bu parametreler bir arada olursa biz o bölgeye kent diyoruz. İşte bu bileşenleri deprem dirençli hale getirirseniz o kent depreme dirençli hale gelir.

Deprem dirençli binalar bizim anladığımız gibi kentsel dönüşüm değil. Çünkü biz kentsel dönüşümü müteahhitlik projesi olarak algılıyoruz. Bu da otomatik olarak rantsal dönüşüme uğruyor. Hiçbir  faydası bize olmuyor. Sen aklın, bilimin ışığında yaparsın, o vakit Allah’ın taktirine bırakırsın. Bizim kader anlayışımız budur.”

“HALK YÖNETİCİNİN ZİHNİNİ BULANDIRIYOR”

Prof. Dr. Görür, “ Türkiye Cumhuriyeti’nde herhangi bir kentin yerel yöneticisi depremin ne olduğu, zarar azaltmanın ne olduğu, afet yönetimini ne olduğu hakkında bilgisi var mı? Ne kadar çok bilgisi varsa ona göre kentini hazırlayıp koordine etsin. Bu mümkün değil. Bizde demokratik anlamda seçerler sadece orada oturur. Bunları da bilmek zorunda değil. Deprem kentine eğer yönetici seçiyorsanız oradaki yönetim sisteminin ve yöneticinin bir özelliğinin olması lazım.

Eğer deprem bilinci konusunda halkta deprem kültürü yoksa o bölgeye asla deprem dirençli binalar yapamazsınız. O bilinçte olmayan halk kaçak katlar çıkar. Doğru işler yapmanızı engeller. Yöneticilerinde zihinlerini bulandırır. Halkta deprem kültürü olsaydı o kenti korurdu. Biz İstanbul’da binaların hangi seçimde yapıldığını çıkan kaçak katlarla anlıyoruz.

AL GÖTÜR ŞEKLİNDE MÜTEAHHİTLERE VERİLDİ

Hükümet bu işi doğru yürütemedi. İşin motor gücü olarak müteahhitleri ön plana koydular. Müteahhitler kentsel dönüşüm sınavını geçemedi. Nitekim Bağdat Caddesi’ni de rezil ettiler. Uzun uzun binalar yaptılar. Depremde etkilenecek yer Bağdat değil, Zeytinburnu olacak. Zeytinburnu’nda kentsel dönüşüm çok yavaş ilerledi. Hükümet,  plansız al götür şeklinde müteahhitlere verirse böyle olur.

“İSTANBUL’DA 500 BİN İNSAN ÖLÜMLE BURUN BURUNA”

İBB ve KİPTAŞ’ın kentsel dönüşüm adına güzel planlaması var. Hiçbir para kazanmadan önünüze projeyi sunuyor. Sadece maliyetine, uygunsa yapıyorlar. Şimdi KİPTAŞ’a 100 bin başvuru var. Ama KİPTAŞ ne kadarını yapacak? Burada hükümetin belediyeler ile kol kola olup hızla İstanbul’da kentsel dönüşümü yapmalı. Yapıyorlar mı? Hayır. Kavga ediyorlar. Devletin şefkati ve yol göstericiliği olmazsa yapılamaz. İstanbul’da 90 bin ağır hasarlı bina var. Bunun 10 bin binasında en az 500 bin insan ölümle burun buruna. Aklımızı başımıza toplayalım. Deprem siyaset üstü bir konu.  

GÖRÜR “ BELEDİYE BAŞKANLARI ALTYAPI İŞİNİ BİLMİYOR”

Prof. Dr. Naci Görür: “Ben hangi belediye başkanına altyapıyı sorsam ‘yaptık’ diyor. Çoğuna inanmıyorum,  bilmiyorlar. Deprem altyapıya çok büyük hasar veriyor. Depremden sonra yıkılan binalardaki asbest kanserojen mineraller yüzünden Maraş’ta ilerleyen zamanlarda insanlar kanserden ölecek. Bunu kimse bilmiyor. Sonuç olarak altyapı çok önemli.

Yapı stokuna çok önem veriyoruz. Binalar çökmez ise yapı stokunuz güçlüyse insanlar ölmez. Fakat sadece yapı stoku güçlü olması yetmez. Bina sağlam çıksa ne olacak? O yerde içme suyu yok. Hastalıklar kol geziyor. Hiçbir şey yok. Yaşamı sürdüremeyiz. Bir kentin tüm birleşenleri çalışmıyorsa o kente yaşam idame ettirilemez.”

TAYFUN ERCAN- SÜLEYMAN ÇAY/ KENT YAŞAM