İZMİR
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1922 tarihinde başarı ile sonlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi Harekatı’nın ardından 1 Eylül 1922 yılında büyük taarruz için tüm milletin kaderini değiştirecek olan “Ordular hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrini vermiştir. Peki bu sözleri neden söylemiştir? Mustafa Kemal Paşa, bu emri verirken yalnızca Akdeniz’i değil; Adalar Denizi’ni de kastetmiştir. Bugün önemini çok daha iyi anlayabildiğimiz bu emir, 99 yıl öncesinde çok önemli bir amaç için verilmiştir. Bu emri Türk Ordusu’nun hızlı ilerlemesine, yaklaşık olarak 400 km olan Afyon-İzmir yolunu 10 gün kadar kısa bir sürede aşmasına sebep olmuştur. Tarihçi Isaiah Friadman, Yunan Küçük Asya ordusunun bir günde yok edildiğini, denize döküldüğünü belirtmiştir. Bugün haritalara baktığımızda Akdeniz neresi, İzmir neresi? Diye merak ettiğinizi biliyorum. Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül 1922’de Akdeniz’i hedef göstermiştir. Türk ordusu elinden geleni yapmıştır. Peki, neden ilk hedefiniz İzmir ya da Adalar Denizi dememiştir? Çünkü; o yıllarda İzmir, Adalar Denizi’nin ve Levanten’in en önemli liman kanadıydı. Ve Yunan askeri; İngiltere, Fransa ve Amerika’dan aldığı destekle 1919 senesinde şehri işgal etmiştir. Buradan Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemiş, Ankara’ya kadar uzanabilecek hale gelmişti. Neden Adalar Denizi? Atatürk 1930 senesine kadar adı Adalar Denizi olan Ege Deniz’inin Akdeniz’in bir parçası olmasından dolayı, hedefi daha büyük göstermek için söylemiştir. Hedef İzmir olduğu halde Atatürk neden Akdeniz’i işaret etti ise o tarihte Ege Deniz’inin Osmanlı coğrafyasında bulunan ismi Öz Türkçe olan Adalar Deniz’i idi. Osmanlı Cumhuriyeti’nin 1930’lu yıllara kadar olan tüm haritalarında ve coğrafya kitaplarında Adalar Deniz’i olarak görünmektedir.
2019 itibari ile nüfusu 4. 367.351 olan İzmir’in 30 ilçesi ve 1267 mahallesi ile ülkenin üçüncü, yüz ölçümü olarak ülkenin yirmi üçüncü büyük ilidir. İzmir Limanı, Türkiye’nin yedinci büyük limanıdır. Şehir, 2018 verilerine göre gayrı-safi yurtiçi hasıla bakımından 233,5 milyar TL ile ülkenin üçüncü büyük ilidir. Ancak, halk arasında genel kanı gerçeği yansıtmasa da üretilen bu katma değere rağmen, İzmir’in merkezi idareden yeteri kadar yatırım ve hizmet almadığı yönündedir. Merkezi hükümet bugüne kadar İzmir’de yaptığı 466 projenin yatırım bedeli 70 milyardır. En son engellenen ve İzmir için hayati önem taşıyan proje Körfez Geçiş Projesi’dir. İtirazlardan dolayı bir türlü projeye başlanmamıştır. İzmirli’nin bu düşüncesinin sebebi halk arasında ; seçimlerde AKP’ye oy vermemesi neticesinde kendilerinin cezalandırılması olarak gösterilmektedir.
İzmir seçmeni aslında AKP’nin yerel seçimleri kazanması halinde merkezi hükümeti de arkalarına alarak büyük yatırımlar ve hizmetler yapılacağını bilmelerine rağmen, yerel yönetimlerin AKP’nin eline geçmesi ile üzerlerindeki baskının artarak alışkanlıklarından ve özgürlüklerinden taviz verecekleri inancındadır. Aslında, bunun böyle olmadığını hem İstanbul, hem Ankara, hem Adana hem de Mersin Büyükşehir Belediyeleri’nin AKP tarafından yönetildiği zaman böyle bir durumla karşılaşmadıkları gözönüne alındığında yanlış bir kanaat olarak değerlendirilebilir. Bu düşünce CHP tarafından, nasıl olsa biz belediyeleri yine kazanırız düşünceleri ile rekabetçi hizmet yerine rehavete düşmeleri neticesinde hizmet üretiminde kalitesizliğe neden olmaktadır. Hatta bazı ilçe belediyeleri ile büyükşehir belediyesi arasındaki kapris ve inatlaşmanın yapılacak hizmetleri engellemesi, özellikle imar uygulamaları açısından kişileri oldukça mağdur etmektedir. Buna şahsen ve arkadaşlarımdan aldığım bilgilerle şahit olmuşumdur. İzmir ve deniz ayrılmaz kavramlardır. Özellikle amatör denizcilik faaliyetleri çok itibar görmesine rağmen, tekne sahiplerinin teknelerini bağlayacakları barınakların ve marinaların olmayışı İzmirliler için büyük sorun teşkil etmektedir.Bu sorunu çözecek olan ise Ulaştırma Bakanlığının yapacağı yatırımlardır.
İzmir denizlerindeki balık miktarı son zamanlarda o kadar azaldı ki, İzmir'e artık Marmara'dan ve Karadeniz'den balık getirilmektedir. Bu azalışın sebebi; bir avuç kaçak trolcünün kıyılara çok yakın avlanmaları ile balık yumurtalarına ve üreme alanlarına zara vermesi neticesindedir. Maalesef bu kaçak trolcülerin yetkililerle kurdukları haksız kazanç ilişkilerini koskoca TC Devleti tarafından engellenememektedir. Özellikle çok sayıdaki yerel balıkçıların gelecek kaygıları her gecen gün artmaktadır. Çandarlı Limanı’nın tamamlanması, İzmir Alsancak’ da olan İzmir Gümrüğü’nün Çandarlı' ya taşınması ile şehir trafik açısından oldukça rahatlayacağı gibi, Çandarlı Limanı’nda çalışacak ek iş gücü de işsizliğe çözüm olarak katkıda bulunacaktır. Yaşadığımız son İzmir depremi, şehrin bina stoğunun gözden geçirilmesi gereğini gündeme getirmiştir. İzmir merkez ilçelerinin imar planları oldukça eski olması sebebi ile kentsel dönüşümü sağlayacak ve deprem riskini ortadan kaldıracak planlamanın üst planlardan başlayarak ivedi bir şekilde revize edilmesi elzemdir. İş bulamadığı için son zamanlarda yoğunlaşan “genç nüfus "göçünün engellenebilmesi için, İzmir ve çevresinin yeni sanayi tesislerine ihtiyacı göz önüne alınarak planlanması gerekmektedir. 2026 tarihleri arasında İzmir'de bir etkinlik gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Bu etkinlikle yeniden uluslararası organizasyonlara etkin bir şekilde ev sahipliği yapabilmesine hız kazandırılması için; gerek yerel, gerekse genel idarenin acil önem vermeleri şehre ve ülkeye yeniden uluslar arası sahnede itibar kazandıracağına inancım tamdır. İzmir bu emeği takdir edecek öngörüde bir halka sahiptir. İzmirliler sanata ve spora çok düşkündürler. İzmir'de düzenlenen hiçbir tiyatro, opera, bale, müzikal, konser vb etkinlikler seyircisiz kalmaz. Hâlihazırda Süperlig’de temsil eden Göztepespor Kulübü varsa da, başta Karşıyaka olmak üzere Altay, Altınordu spor kulüpleri de yeteri kadar seyirciye sahip olup, bu takımların desteklenmesi sandığa oy olarak yansır. Bu şehirdeki kadar hiçbir şehirde kadınlar bu kadar öz güvenli ve özgür değillerdir. İster başı kapalı ister açık, ister köylü, ister okumuş, ister okumamış olsun kadınlar sosyal yaşantıda, ticarette söz sahibidir. Girişimcidirler, toplum içinde rahatça yer alırlar ve eşlerinden gelecek baskıya tahammülsüzdürler, haklarını savunurlar, gerekirse evliliklerini tereddütsüz sonlandırırlar. Kadınları yanlarına alan, onlara görev veren , aday gösteren siyasilerin bu ilde başarılı olma olasılığı artar.
FETÖ
Son yıllarda Ülkemiz üzerine kabus gibi çöken ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve milletin vekilleri ile vatandaşına ateş edecek kadar şeref ve haysiyetten uzak terör grubunun başı olan FETÖ da maalesef İzmir' de yapılanmasını başlatmıştır. 1966 yılında İzmir’e ilk geldiğinde Diyanet’e bağlı olarak Kestanepazarı Camisi'nde vaizlik görevini yapmaya başlayan FETÖ, barınacak yeri olmadığından barınması için din eğitimi alan öğrencilere yardım etmesi için de derneklerinde görev üslenmiştir. İlk başlarda sakin ve mülayim görünen FETÖ, zaman içinde alışılmışın dışında davranışlar göstermeye başlamış, ağlaması ve kendini acındırması ile çevresine insan toplayan FETÖ’nün öğrencilere Kur'an ve sünnetleri anlatmaktan ziyade görüşlerini aşıladığının ve görüşleri ile de çevresinde bir cemaat oluşturmaya başladığının fark edilmesi ile de 1971 yılında dernekten kovulmuştur. Öğrencilerden ve camiden uzaklaştırılmıştır. Ancak alınan tüm tedbirlere rağmen FETÖ, kirli amaçları uğruna yapılanmasının nüvelerini İzmir' de artmıştır bir kere. FETÖ’nün, İzmir'in küçük esnafının yer aldığı Kemeraltı olarak anılan semtinde üslendiği ve doğduğu görülmektedir. Kanaatimce; bu yapılanmada ekonomik ve sosyal birliktelik ile beraber ticari güç olma olgusu esastır. Yabancı kökenli tüccarların birlikte muhafazakar bir grup oluşturması, bu gruba dışarıdan girmenin mümkün olamaması ve nihayetinde buna karşılık alternatif bir grup oluşturulması gereği doğal bir sonuçtur. Ticari esaslı olan bu oluşuma bir de geleneksel sosyal hayatı muhafaza etme isteği eklenince grubun büyümesi kaçınılmaz olmuştur. Grup mensuplarının hem ekonomik, hem de sosyal yönlerden memnuniyet duymaları, gruba dahil olmanın kolay olması, önce yaşadıkları bölgede söz sahibi olmaları, müteakiben dışa (il ve ülke dışına) açılarak büyümenin sağlanması, ülke yönetiminde söz sahibi olunması, siyasete, ekonomiye ve sosyal hayata yön verilebilmesi gibi nedenlerle grup mensuplarının kendilerini değerli, güçlü ve güvenli hissetmelerini sağlamıştır.
Ege Bölgesi’nin (Denizli, Aydın, Muğla, Manisa, Balıkesir, Uşak, Kütahya, Afyon) basta olmak üzere Türkiye'nin her bölgesinden göç alan İzmir'de, Balkan Göçmen vatandaşlarımızın sayısal çokluğu dikkat çeker. Bununla birlikte sahip olduğu ticaret kapasitesinden dolayı tarih boyunca çeşitli dinlere ve ırklara mensup Gayrimüslimlerin (Musevi, Hristiyan) de tercih ettiği ve yaşadığı bir merkez özelliğindedir. İzmir'in çeşitli noktalarında Romanlar’ın yaşadığı mahalleler de mevcuttur. İzmir'deki “Gavur İzmir” deyimi, ilin ticaret merkezi olan Alsancak Bölgesi’nde yaşayan ve ticaret yapan önde gelen tüccarların ve esnafın büyük çoğunlukla Gayrimüslim olması, İzmir Halkı’nın alışveriş yapmak için bu mahalleye giderken “gavur İzmir'e gidiyorum” (yani Alsancak'a gidiyorum) söylemlerinden kaynaklanmaktadır. İzmir'in ticaret merkezi niteliğindeki Alsancak’ın, kiliselerin ve sinagogların yoğun olarak yer aldığı bir bölge olması da dikkat çekicidir. Söz konusu yapıların çoğunluğu halen aktif haldedir. Buna karşılık yoğun nüfusuna rağmen, Alsancak'ta özellikle eskiye dair cami/mescit yapısı ile neredeyse karşılaşılmaz. Alsancak'ın dışındaki diğer semtlerde de gayrimüslimlere ait yaşam ve ibadet yapıları ile yoğunlukla karşılaşılmaktadır. Geçmişte Gayrimüslim tüccarlar tarafından sayfiye/yazlık yerleri olarak tercih edilen Karşıyaka, Bornova, Hatay ve Buca semtlerinde de yabancılara ait köşklerin, yalıların, ibadet ve eğitim yapılarının hala ayakta olduğu görülmektedir. Bu vatandaşların, günümüzde her ne kadar Türk isimleri-soy isimleri kullansalar bile, İzmir'deki varlıkları dikkat çekicidir. Tarih boyunca İzmir'de yaşamış olan yabacılar İzmir'in kültüründe ve yaşam tarzında önemli etkilere neden olmuştur. Bir anlamda karma bir kültür oluşmuştur, ancak bu karma kültürün terazisi yabancıların tarafına tartmaktadır. Burada dikkat çekici olan, İzmir’e Anadolu'dan gelip yerleşen ve uzun süre burada yaşayan halk, özellikle burada büyüyen yeni nesiller, İzmir'in yabancı ağırlıklı kültürüne kolaylıkla adapte olmalarıdır.
İzmir mütevazi bir ota sınıf kentidir. İzmir merkezde de İtalyan ve İspanyol Yahudileri’ne dayanan Levatenler, yüzyılladır huzurla yaşamaktadırlar. İzmir merkezinin yerli nüfusu dışında kalan bölümünü, 93 muhaciri denilen balkan göçmenleri ve Girit muhacirleri oluşturmaktadır. İzmir’in güney ilçelerinde (Torbalı, Tire, Selçuk, Bayındır, Ödemiş, Kiraz, Menderes, Gümüldür) ağırlıklı olarak yörükler yaşamaktadırlar. İzmir’in kuzey ilçelerinde ise (Bergama, Dikili, Aliağa, Menemen, Kınık) yörükler ve muhacirler birliktedir. Muhacirler sarışın, renkli gözlü, giyinmeyi ve sofra adabını bilen eğitimli kitleyi oluştururken; yörükler misafirperver, geleneklerine bağlı ve insancıl yönleri ile ön plana çıkmaktadırlar. CHP’nin kalesi gibi görünen İzmir’in perifer ilçelerinde daha çok merkez sağ görüş hakim iken merkeze yaklaştıkça sosyal demokrat dünya görüşü hâkimiyet kazanmaktadır.
Tarım ve sanayinin güçlü olduğu ilin, beraberinde deniz-tarih turizmi konusunda da iddialı olunduğu düşünülürse, gittiğinizde refah düzeyinde çok yüksek bir şehir ile karşılaşacağınız beklentisi sizi yanıltabilir. Ülke ekonomisine yaptığı katkıya nazaran hizmet açısından hem hükümetlerden hem de yerel yönetimlerden hak ettiğini alamamış bir ildir İzmir..Yörük çadırları ile Rum bünyesinde eritmiş, mübadele ile gelen soydaşlarımıza yuva vermesi nedeni ile Cumhuriyet’e sıkı sıkıya sarılmış yerli ve öz bir şehrimizdir İzmir..
İzmir Türkiye’mizin en önemli gözdeleri arasın ilk üçte olan şehrimiz.Osmanlı döneminden ve Cumhuriyetimizin ilanından bu güne değin LEVANTENLERİN özgürce yaşadığı ve dini ırkı yaşayışları dolayısıyla bir baskı altına alınmadılar Bu hoş görü aynen devam ediyor Tarih boyu büyük liman kentlerini mesken tuttular bu günde bu kültürü aynen devam ettiriyorlar İzmirin en gözde semtleri Alsancak ve Karşıyaka’da ikamet ederler Yalınız Türkler hep baskı altına tutuldular Avrupa’ya göç edenler ve bulundukları ülkelerin vatandaşı olmalarına rağmen halen devam ediyor.Batı Trakya’da yaşayanların gördükleri şiddet baskı bu gün dünyamın gözünün önünde yaşanıyor bir tepki yok Çifte standart Biz bu ülkenin vatandaşları olarak dünden daha çok birlik beraberliğe ihtiyacımız var.Gençler oyuna gelmeyin bu ülke ne çektiyse hepsi dış ve iç vatan hainlerinden çekmiştir İzmir tarih boyu medeniyete eşliği olmuş ilimizdir.
LEVANTEN;Büyük liman kentlerinde yaşan Hıristiyanlara denir..
ENVER ŞENGÜL