Sevmek, konuşmakla başlar..
Sevmek, kabullenmektir bir başkasının düşüncelerini.
Sevmek, kendine benzetme değil, iki düşünceyi bir yerde yaşatabilmektir.
İnsan en çok dostlarını sever…
Bazı dostlarımız da bize güç verir.
Eliniz bir sıkıntıya değdiğinde bilirsiniz ki, aradığınızda yanınızda olur. Öyle her zaman içli dışlı, sıkı fıkı olmanızda gerektirmeyen duygu paylaşımınızı yürütebildiğiniz insanlardır onlar. Sizi severler. Onlar her gün sıradan gördükleriniz arkadaşlarınız değildir. Arkadaş dediğiniz, evinize geldiğinde kahveyi yapıp ikram ettiğiniz insanlardır. Dostlarınız ise, sizin evinize geldiğinde size kahveyi yapabilenlerdir. Çünkü benimsemiş, özümsemiştir.
Sevmek, kabullenmektir sevdiğini..
Rastladığı haksızlıkta üzüntüsünü paylaşabilmek, sevinçli hallerinde ise tatlı bir tebessümü içinde hissedebilmektir.
Yazarların dostluklarının biraz daha büyük olabilir diye düşünüyorum…
Zaman zaman yazın dünyasında, sosyal medyada düşünce çatışması yaşadığımda, üzüldüğümde karşı tarafa kızan gerektiğinde benim adıma cevap veren bir çok dostum var elbette…
Bu anlamda dostluk dediğimde örneğin..
Geçen gün yazdığım bir yazıya hiç gereği yokken, boş ve anlamsız bir şekilde üstelik bilimsel gerçeği olmadan dinsel söylemlere çekenler olunca aldığım mesajlar çok oldu. Tüm dostlara teşekkürler…
“Senin sayfandaki o kişi çok gereksiz birisi.”
“Sinir oldum.”
“Tansiyonum çıktı.”
Hele bir mesajda, “Şifreni ver hepsini temizleyeyim” diye yürekten yazan dostlarım…
*
Şifreni ver…
Bu nasıl bir şey derseniz;
Hani uzun bir zaman evden ayrılırken evin anahtarını en güvendiğiniz komşunuza verirsiniz ya, o kişide haftada bir evinize girer, odaları havalandırır, çiçeklerinizi sular, sizin dönüşünüze yakın az çok temizlik yapar ya, işte bu da böyle bir şey…
Böyle hissettim bende o mesajı okurken..
İçimden mutlu oldum..
Ben en çok Cumhuriyetçi Kadınları sevdim.
Atatürk Aydınlığını benimseyememiş insanlardan ise hiç hoşlanmadım.
Şu da bir gerçektir…
Her ne olursa olsun, düşüncelerimiz birbirimizin tam tersi olabilir.
Tartıştığımızda kopmak yok...
Yeniden birbirimizi anlayarak ilişkilerimiz devam etmeli,
Çünkü hepimizin düşüncesi
Kendi gerçeğidir...
*
Kırılmak yok,
Çünkü insan kırılınca,
Kendi acısını unutur gibi
Başkasını kırmak ister…
Böylece güçlü olduğuna inanır…
Bundan zevk almaya başladığında ise,
Daha fazla intikam almasına yönelir…
Ve ortaya kötü, sevilmeyen bir insan çıkar..
Bunu da kendi kendine yaratmış olur..
*
Yaradan bu mübarek günlerin hatırına hepimize doğru insanlar nasip etsin.
- [Aydın yürekli insan deyince, Melis ve Müge’ nin anneleri sevgili dostumuz Özge Dere’ye bir selam göndermek isterim. Özge Dere, Cumhuriyetimizin Aydın Türk Kadınlarımızdan, topluma örnek olabilen bir hanımefendi. Onun cümlesi ile yazmam gerekiyorsa, “Çok seviliyorsunuz, çok….” Bu arada evimin anahtarı sendedir. Tüm ailenize Sevgiler, Saygılar..]