Hep büyümek isteriz,
Çocukluk heyecanı,
Mahalle oyunlarımız,
Kavgalarımız…
Okul telaşı..
Diploma törenlerinin ardından iş bulma telaşı,
Askerlik günlerimizle kendimizi adamdan saymaya başlarız…
Kızların eline ilk kına yakılışı,
Gerdek gecesi,
Unutulmayan anılar arasında yerini alır..
Zaman hızla geçer…
Günlerimiz benzer ilişkiler içinde devam eder…
Sıkıntılar bitmez,
Başımızı sokacak bir ev,
Ödenecek faturalar, kira zamanı…
Hafta sonu rahatlığı, pazartesi sancısı derken
Mevsimler biter hayatımızdan..
Yarınlar daha güzel olacak, diye avunuruz hep,
Hele işler bir yoluna girsin diye başlarız sohbetlere…
Yıllarla birlikte mevsimlerde, duygularda, düşüncelerde değişir.
Albümlerde saklı kalan sadece eski fotoğraflardır…
Sararmış yaprakları da istemez ağaç,
Bırakır rüzgâra,
Ayaklar altında ezilir yok olur…
Bahar, yeni yapraklar yeni meyveler üretir.
Ve her mevsimin çiçekleri farklıdır.
İnsan geldiği gibi çırılçıplak gider bu dünyadan,
Geride bıraktıkları;
Bir, yetiştirdiği evlatları,
İki, adı akıllara düşünce ilk akla gelen özellikleri…
Üç, varsa sanatsal eserleri…
Bunun dışında başka nesi var ki?
Ne kalır ki geriye?
Maddi mirasını saymıyorum,
Mirasçılar arasında huzursuzluğa neden olduğundan….
Bir ve ikisi onu tanıyan akraba ve yakınlarının yaşam süreleri ile ilgilidir.
Onlarda zamanla silinip gitmeye mahkûmdur,
Kalacak olan sadece eserleridir...
Eserleri yoksa adı bile kalmayacaktır!
Bu gerçeği bildiğimiz halde,
Yaşamak için zaman kalmaz çoğu zaman,
Farkına varmadan hızlıca tükenir her şey,
Geride birkaç damla gözyaşı…
Özlem içinde yok olan umutların toplamıdır yaşam,
Uzaktır aslında her şey, yakın gibi dursa da,
Odanın içinde azalan sesler,
Ya da yanımızdaymış gibi ekranda şarkısını söyleyen kıza elini uzatsan elin değmez,
İncecik bir cam ayırır…
Ve sonunda unutulan bir mezar taşı…
Hayatın en gerçek özeti olur…