Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, herkesin beklediği seçim tarihiyle ilgili çok önemli açıklamalara imza attı. AK Parti grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs tarihini işaret etti. Ancak 14 Mayıs tarihi özel olarak seçilmiş bir tarih. Keza 1950 yılındaki 14 Mayıs tarihinde Demokrat Parti genel seçimleri kazanıp iktidara gelmişti.
CHP İÇİN YIKIM OLDU!
Ilımlı bir siyaset ortamında yapılan 14 Mayıs 1950 seçimleri, CHP için büyük bir yıkım oldu. DP'nin üstünlüğüyle sonuçlanan seçimler sonunda CHP 27 yıllık iktidarını yitirdi. Liste usulü çoğunluk sistemi nedeniyle, oyların yüzde 55'ini alan DP kazandığı 416 milletvekilliğiyle TBMM'nin yüzde 85'ini elde ederken, buna karşın CHP yüzde 40 oy oranıyla kazandığı 69 milletvekilliğiyle TBMM'nin ancak yüzde 14'ünü elde edebildi. MP ve Bağımsızlarsa birer milletvekiliyle TBMM'ye girdiler. DP listelerinden bağımsız olarak seçimlere giren 5 aday (Ali Fuat Cebesoy (Eskişehir), Halide Edib Adıvar (İzmir), Hamdullah Suphi Tanrıöver (Manisa), Nadir Nadi (Muğla), Sinan Tekelioğlu (Seyhan)) milletvekili seçildi. Seçime katılım oranı %89,3 olarak gerçekleşti. 63 seçim çevresinden 52'sinde DP, 10'unda CHP, 1'inde de Bağımsızlar birinci oldu.
22 Mayıs 1950'de Celal Bayar Türkiye'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. Aynı gün Adnan Menderes başkanlığındaki ilk DP hükûmeti de kuruldu. Celal Bayar'dan boşalan DP genel başkanlığına da 9 Haziran'da Adnan Menderes getirildi.
"YETER SÖZ MİLLETİN"
Milletvekili seçiminin yapılması amacıyla CHP Meclis Grubu 21 Mart 1950 tarihinde son toplantısını yaparak, TBMM’nin 24 Mart’ta seçim kararı almasına ve seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılmasına karar verdi. TBMM, 24 Mart’taki son toplantısında DP’lilerin meclisin 15 Nisan’a kadar açık olması isteğine rağmen erken seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılmasını 22 muhalif oya karşı 299 oyla kabul etti.
CHP, 14 Mayıs 1950 seçimlerine hazırlanmaya daha seçim kararı alınmadan önce 1949 yılı içinde başladı. Millet Partisi'nin kurulmasıyla sonuçlanan ayrılıkla sarsılan DP iç sorunlarıyla uğraşırken, CHP de hükûmet değişikliğine gitmiş, medrese eğitimi almış olan Şemsettin Günaltay Başbakan olmuştu (Ocak 1949). CHP'nin din düşmanı bir parti olduğu görüşünü yaymaya çalışan muhalefete karşı imam hatip okulları (İstanbul İmam Hatip Lisesi), ilahiyat fakültesi (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi), tekke ve türbeler açılarak karşılık verildi, ilkokullara din dersi koyuldu.
1950 seçimlerinde CHP, devletçiliği daha çok sınırlandıracağını, özel girişime daha çok olanak tanıyacağını, yabancı sermayenin gelmesi için kolaylıklar sağlayacağını, Türk lirası'nın değerini koruyacağını vadetti. Vergi reformu, çift meclis, CHP'nin altı ilkesinin anayasadan çıkarılacağı gibi öneriler getirdi. 14-22 Mart 1950 tarihleri arasında TBMM, Toprak Reformu Kanunu’nu ele aldı ve uygulanamaz hale getirecek şekilde toprak sahipleri lehine değiştirdi.
Muhalefet partilerine kayacak oyların çekilmesi için verilen ödünlerle CHP, ilk kez 1946 seçimlerinde uygulanan çoğunluk sistemine de güvenerek, 1950 milletvekili genel seçimlerini açık farkla kazanacağı inancındaydı. Yasal bir engel olmadığı halde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Şemsettin Günaltay dışında hiçbir CHP'li iki yerden birden adaylığını koymadı.
Demokrat Parti seçim afişi
DP, TBMM’de seçim kararı alındıktan sonra propaganda faaliyetlerine başlamış, açık ve kapalı toplantıların yanı sıra kırsal alana özel bir önem vermişti. CHP gibi DP de bir seçim bildirisi yayınlamış, iktidara geldiği takdirde yapacaklarını ilan etmişti. 8 Mayıs’ta ilan edilen bu bildiride; CHP’nin seçim bildirisi açıkça eleştirilmiş ve ileri sürülen vaatlerin hiçbir zaman gerçekleştirilmeyeceği belirtilmişti. DP bildirisinin geneline bakıldığında CHP’nin seçim bildirisiyle birçok noktada birleştiği görülmektedir. DP’nin yapmayı vadettiği, özel sermaye ve yabancı sermaye için güvenilir ekonomik yapının sağlanacağı, vergilerin azaltılacağı, devlet tekelinin kaldırılacağı gibi vaatlerin CHP bildirisini benzerliği vardı. “Söz milletindir” şeklinde biten DP seçim bildirisinde iki önemli nokta dikkati çekmektedir. Bunlardan biri “millet hâkimiyeti yerine tek parti ve zümre hâkimiyetine engel olamayan” Anayasanın, vatandaş hak ve hürriyetlerini ve millet iradesine dayanan istikrarlı bir devlet düzenini güvence altında bulunduracak bir şekilde değiştirilmesi vaadi olmuştur. Diğeri de; “Bir iktidar değişikliği hâlinde memlekette maddî ve ruhî hiçbir sarsıntıya meydan vermiyeceğiz” ifadeleridir.