Geçmiş yıllarda Iğdır’da belki de üniversite olduğundan bile çok sayıda insanın haberi yoktu ancak son zamanlarda hem akademik anlamda hem de Iğdır’ın ekonomisine ve turizmine verdiği katkılara bakılınca Iğdır Üniversitesi’nin, sadece popülerliği artmadı, üniversitenin başka bir boyuta geçtiği görülüyor.
Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma’yı gazetemizde ağırlayarak eğitime, bilime ve şehrin refahı adına yaptığı ciddi çalışmaları dinledik. Kent Yaşam Gazetesi İmtiyaz Sahibi Celal Karaali’ye konuşan ve “bir rektör bir şehre en fazla ne kazandırabilir?” sorusuna yaşayan bir cevap olan Alma, Iğdır’da her anlamda başlattıkları kalkınma hamlelerini bir bir anlattı.
Rektör Alma’nın öncülük ettiği projeler niteliği ve fazlalığı sebebiyle Iğdır yerel yönetimleri, kamu kurum ile kuruluşları da tarihinde ilk kez üniversiteyle bu kadar iç içe ve dayanışma halinde çalışmaya başladı.
“ATIL TUZ MAĞARALARI TURİZM CENNETİNE DÖNÜŞTÜ”
C.K: Tuzluca’nın tuz mağaraları yıllardır atıl durumdaydı sizle birlikte bir katma değer haline geldi bunu nasıl başardınız?
M.H.A: Polonya’nın Krakow şehrinde benzer bir bölge var muazzam bir tuz mağarası. Buradan çok etkilenmiştim. Atanmadan 1 yıl önce de Tuzluca’nın tuz mağaraları kafamda vardı. Bu yıl Mayıs-Haziran aylarında “Tuz Kongresi” yaptık. Uluslararası temsilciler katıldı, bir kitap da çıkardık. Bununla birlikte tuz mağarasının sahiplerinden biri olan değerli iş insanımız Mehmet Sürkit beyle de görüştüm. Aykırı görüşler de vardı buranın olmayacağı konusunda ama biz inandık ve başardık. Gerekli anlaşmaları yaptık SERKA (Serhat Kalkınma Ajansı) gibi kurumlarla ve 3 milyon liraya civarında bir yatırımla galerimizi inşa ettik.
C.K: Buradan artık tuz alınmayacak mı, bitti mi oranın madeni?
M.H.A: 35 dönümlük bir yer ve 400 yıllık bir rezerv var. Kristal odalarımız var orada ve biz birini alabildik. Şimdi müracaat aşamasında ve tuz üreten firmalar izin verirse diğerini de alacağız. Kristal odaları çok ilginç biliyorsunuz doğal penceresi olmadığı için hava almıyor ve buradaki su zaman geçtikçe değişime uğrayarak kristal haline geliyor. Burası bir turizm cenneti gibidir. Yemek ve müzik festivalleri, birçok bölgeden lansman toplantıları vs. yapıldı. Yemek organizasyonları, çocuk oyun alanları gibi inanılmaz bir yaşam alanına dönüşüyor. Gezinti yerini de fuar alanına dönüştürüp yanında 5 yıldızlı bir otel var.
“HASTALAR ŞİFA BULUYOR”
Tuz mağaralarının mucizeleriyle ilgili anlatımlarını sürdüren Alma, “Burada hastalar şifa buluyor. Çevre illerden hastalarımız hafta sonlarında turlarla buraya geliyor ve doktorlar eşliğinde şifa buluyorlar. GETAT adında çok aşamalı testler yapılıyor. Şu ana kadar bir yıl içerisinde 600 bine yakın ziyaretçi ağırladık.” dedi.
“TUZ MAĞARASI SADECE TUZ DEĞİL”
Tuz mağaralarında ülke ekonomisine büyük katkı sunacak başka ürünlerin de olduğunu söyleyen Alma, “Tuz mağaralarında ekonomik katma değer açısından bir önemli unsur daha var o da cep telefonlarında kullanılan lityum. Bunun işe yarar değerlerde üretilmesine çok yakınız. Ve tekrar tuz kongresi yapacağız bu kongrede de yine tuz mağarası yakınında bulunan kuyuyla ilgili petrol çalışmasına imza atacağız.” dedi.
“KATMA DEĞER YARATILIYOR”
C.K: Yerel yönetimlerle nasıl iş birliği yaptınız?
M.H.A: Valilik, kaymakamlık ve özel idareyle temaslarımız var. Bunlar dış mekan için yatırımlar yaptılar. Yine Sürkit firmamız tuzu ayrıştırarak saydamlıkla birlikte saf bir tuz elde etti. Bu bulaşık makinesi tabletlerinin formuna benzeyen ve suyu yumuşatmada kullanılan bir maddedir. Bunun çok önemli bir katma değeri bulunuyor ve Belçika’ya ihracatlar başladı.
KRİSTAL MÜZESİ FİKRİ
C.K: Turizm açısından geliştirme fikriniz nedir?
M.H.A: İki kristal odası ve bir koridorla burada kristal oda müzesi yapmak hedefim. Cumhurbaşkanımızın da açılışa gelmesini bekliyoruz.
“DEĞERLİ İŞ İNSANLARIMIZA SESLENİYORUM”
C.K: İlçemizde bir ziyaretçi barınma sorunu da var mı?
M.H.A: Bunu sizler aracılığıyla duyurmak isterim. İstanbul’da çok değerli iş insanlarımız var. Kafelerimiz, restoranlarımız artmaya başladı ancak turizm potansiyeli karşısında yetersiz kalıyor. İş insanlarımızdan bu anlamda katkılarını bekliyoruz. Örneğin meslek yüksek okulumuzun mevcut öğrenci sayısı 250’den 1700’lere ulaştı ancak barınma yerleri yok ve Iğdır’dan gidip geliyorlar okula ancak bir yer ayarladık tuz mağarasının yanında ve projesi de tamamlandı.
“ARTIK BİR TEKNOPARKIMIZ VAR”
C.K: Bir vakıf da kurdunuz sanırım…
M.H.A: Evet, “Iğdır Üniversitesi’ni Güçlendirme Vakfı” Depreme denk geldi ve depremzede öğrencilerimize destek olmaya başladık.
Bunun yanında yeni kurduğumuz bir teknoparkımız var. Üniversite içerisinde faaliyet gösteren vakfımız hem şirket hem de vakıf niteliğinde öğrenci kreşleriyle ve etkinlikleriyle birlikte üniversitemize bir gelir kapısı da oluşturmuş durumda.
C.K: Hocam öğrenci potansiyelimiz nedir?
M.H.A: 3-4 bin öğrenci aldık ve toplamda 14500 öğrencimiz var. Yabancı öğrencilerimiz var. 2007’li yıllarda bu rakam sıfırdı şimdi ise 1000’e ulaştı. 38 ülkeden bu öğrenciler ve 155 ülkeyle de anlaşmamız var.
“YEŞİL KAMPÜS SIRALAMASINDA BÜYÜK OYNUYORUZ”
Iğdır Üniversitesi’nin master programları ve bölüm sayılarının da büyük bir ivmeyle arttığını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, master sayısının 2’den 85’e, bölüm sayısının ise 150’yi geçtiğini belirtti. Alma, “Green Metric ölçeğinde yeşil kampüs sıralamasında dünyada 152, Türkiye’de 11. sıraya yükseldik. Enerjimizin yüzde 50’sini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyoruz. Hayvan barınağı kurduk. Ayrıca Mor Karaman Koyunumuz dünyada ilk kez altız doğurdu.” dedi.
C.K: Villa Kent konusu da vardı, nedir bu Villa Kent?
M.H.A: Iğdır’da 1.5 milyon dönüm arazi var. Iğdır’da tarım arazisini öldürmek yerine kıraç ve yamaç şeklindeki topraklara yapmak birinci vazifemiz olmalı. Üniversitemizin yanı başındaki yeri de bu şekilde değerlendiriyoruz. Valiliğin de verdiği imkanla Akademi Kooperatifimiz kuruldu. Bu akademiyi sadece akademisyenlerle değil, halkla birlikte kurduk. Milli Emlak’la da koordineli şekilde hızla Villa Kent projemize başlıyoruz.
“HAVA KİRLİLİĞİNDE MARKAYIZ”
M.H.A: Iğdır’ın coğrafi yapısı ve kullandığı yakıt çeşitleri gibi birçok faktöre bağlı olarak havasının oldukça kirli olduğunun bilinen bir gerçek olduğunu söyleyen Alma, “Üniversitemizin bulunduğu yer daha yüksekte olmasına rağmen kışın daha yüksek sıcaklıklar ölçülüyor. Bunun sebebi Iğdır’ın merkezinin çukurda olması ve hava sirkülasyonunun olmamasıdır. Bir neden de Iğdır’ın merasının zayıf olması. Meranın gençleştirilmesi gerekiyor. Bu sebeple çevre ülkelerden gelen sıcak ve kuru hava Iğdır’ın havasını adeta kavuruyor. Iğdır yerleşim yerini sıvılaşmanın da olduğu merkezden alıp şehrin güney-batı kesimlerinde ve yamaçlara taşıması gerekiyor.” diye konuştu. Serkan Horuz/KENT YAŞAM