İş insanı Halis Kahriman, gazetecileri ofisinde ağırladı. 2019 yerel seçimleri öncesine kadar AK Parti’de çeşitli kademelerde siyaset yapan, 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde Beylikdüzü Belediye Başkan Aday Adayı olmuş, aynı zamanda Bizim Beylikdüzü Vakfı’nı kurup başkanlığını yapan iş insanı Halis Kahriman son olarak DEVA Partisi Esenyurt Kurucu İlçe Başkanlığı görevini yapmış, ardından da son genel seçimlerde milletvekili aday adayı olmuştu.

İş insanı ve siyasetçi Halis Kahriman, gazetecilerle Esenyurt Empire İstanbul’daki ofisinde düzenlediği iftar programında soruları yanıtladı. Kahriman gündeme dair önemli açıklamalarda bulunurken gelecek için siyaseten ipuçları da verdi. İftar programına birçok yerel gazetecinin yanısıra Mehmet Remzi Tanış başkanlığındaki Basın Platformu üyesi medya mensupları da katıldı.

Yerel basının halkın sesi olduğunu belirten Kahriman, "Gerçek habercilik, toplumu doğru bilgilendirmekten geçer" dedi. Türkiye’nin terörle mücadelede kaybettiği yıllara ve ekonomik zararlarına değinen Kahriman, çözüm sürecinin samimiyetle yürütülmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca Esenyurt’un hızla büyüyen nüfusuna rağmen altyapı ve eğitim sisteminin yetersiz kaldığını belirterek, "Bu kent sahipsiz, yetkililer acil önlem almalı" diye konuştu.

Halis Kahriman’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

“GAZETECİLER GERÇEKLERLE HALKIN SESİN OLMALI”

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayının bizler, sizler ve bütün İslam âlemi için hayırlı ve uğurlu olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Bölgenin çok değerli basın mensuplarısınız. Az önce Mihrican Hanım’la sohbet ederken kendisine söyledim; gazetecilik, gereği neyse, gelişmiş ülkelerde demokrasi nasıl savunuluyorsa, bizim ülkemizde de hepimizin mücadelesi bu olmalı. Şimdi, bazı basındaki arkadaşlarımız yalan yanlış haberler yazıyorlar ve düzeltme gereği bile duymuyorlar. Bu, habercilik değil. Aslında, hakikaten yerel basın çok önemli ve anlamlıdır. Çünkü yerel basın demek, millet demektir. Yerel basın, milletle iç içedir. Dolayısıyla, yerel basındaki değerli arkadaşlarımız, toplumdaki sıkıntıları alıp yukarıya taşımakla görevlidir. Ama bunu nasıl yapmalı? Gerçek haberler yaparak. Benim sizlerden istirhamım budur.

Fani bir dünyada yaşıyoruz. Geçen sene Ramazan’ı bıraktık, bu Ramazan’a geldik. Bir dahaki Ramazan olup olmayacağımız meçhul. Allah bilir. Hatta yarına çıkacağımızın bile garantisi yok. Dolayısıyla, bu bölgede hepimiz bir aile olmuşuz. Aslında, İstanbul çok büyük bir metropol gibi görünse de bir köy gibidir. Dışarıdan biri buraya geldiğinde, “Bu insanlar acaba birbirlerini görebiliyorlar mı? Bu kalabalıkta nasıl bir iletişim kuruyorlar?” diye düşünüyor ama aslında hepimiz birbirimizi tanıyoruz, bir komşuyuz.

‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE’ SÜRECİNİ DEĞERLENDİRDİ

Geçtiğimiz haftalarda ülkemizde çok önemli bir gündem oluştu. Bununla ilgili bölgedeki hiçbir siyasetçi ya da gazeteci açıklama yapmadı. Öcalan’ın barış süreciyle ilgili silah bırakma yönündeki telkinleri ve ardından PKK’nın buna hazır olduklarını söylemesi, ülkede neyi getirip neyi götürecek? Acaba sınır ötesinde bir anlaşma mı söz konusu? Gazeteciler de bu soruları soruyor. Siz de Ağrılısınız, bölgeyi de bilirsiniz. HDP ile de geçmişte diyaloğunuz olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu iş nereye gidiyor? Sonunda ne olur? Bize fikirlerinizi paylaşırsanız seviniriz.

Türkiye’nin son 40 yıllık terör meselesi, ülkemize hem maddi hem manevi olarak büyük zarar verdi. İspanya'da ETA 59 yıl boyunca faaliyet gösterdi, 800 kişi öldü. İngiltere ve İrlanda arasında IRA meselesi 25 yıl sürdü, 3.200 kişi öldü. Peki, Türkiye’de? Resmi kayıtlara göre 50.000 kişi öldü, 100.000 kişi yaralandı.

Bu mesele çözülebilir. Ancak bu süreç, tüm siyasi partilerin çıkarlarını gözetmeden, Türkiye’nin geleceği için objektif bir şekilde ele alınmalıdır. Türkiye’nin toprak bütünlüğü esastır. Hepimiz eşit vatandaşız, kardeşçe yaşamayı bilmeliyiz. Hem dinen hem de bin yıllık tarihimiz açısından kardeşiz. Devletin ve siyasetin bu süreci samimiyetle yürütmesi gerekiyor.

Şunu unutmayalım: Türkiye’de terörün resmi maliyeti 1-2 trilyon dolar. Bugün Türkiye’nin iç ve dış borcu 800 milyar dolar. Eğer bu maliyet yaşanmasaydı, kasamızda 2 trilyon dolarımız olsaydı, Türkiye bugün 5-10 milyar dolar için başka ülkelere boyun eğer miydi? Elbette hayır. O zaman sanayimizi, hayvancılığımızı, ticaretimizi, sosyal devlet anlayışımızı daha güçlü hale getirebilirdik.

Bu mesele hem maddi hem manevi olarak büyük bir yara. Türkiye’de 150.000 insan bu süreçte hayatını kaybetti. Diyarbakır’da bile, resmi kayıtlarda 8.300 çocuk öldü deniyor ama gerçek rakamın 15.000 olduğu söyleniyor. İnsanlar evlatlarını gömemedi, buzdolabında saklamak zorunda kaldı.

Allah bu süreci ülkemiz için hayırlı kılsın.

YENİ BİR YAPILANMANIN SİNYALİNİ VERDİ

Son genel seçimde bir konuşmanız vardı, orada ekip arkadaşlarınızı tanıtmıştınız ve çok iddialı bir söz söylemiştiniz: “Bu ekip Türkiye’yi yönetecek, Türkiye’ye yön verecek.” Şimdi sormak istiyorum: O ekip siyasette şu an nerede? Bu çok iddialı bir sözdü. Bununla alakalı eklemek istediğiniz bir şey var mı? Parti mi kuruyorsunuz? Bir partiye mi aday oluyorsunuz? Yoksa sadece iş insanı olarak mı kalacaksınız?

Siyasetle ilgili çok iddialı bir cümle kullandık, doğrudur. Ama şunu söyleyeyim: Yaşımız genç. 13 ilçe başkanı arkadaşımızla görüşmeler yapıyoruz. Elin kulağında, inşallah sizleri de davet edeceğiz. Güzel bir haberle, güzel bir ekiple, güzel bir yerde olacağımızı umuyoruz ve biliyoruz. Ama her şeyden önce ülkemizin geleceği, milletimizin, çocuklarımızın, evlatlarımızın geleceği önemli. Vicdan sahibi herkesin bunu düşünmesi lazım.

MHP Küçükçekmece Kadın Korosu’ndan Ankara’da konser MHP Küçükçekmece Kadın Korosu’ndan Ankara’da konser

Türkiye’de siyaseti kendi rızasıyla bırakabilen bir siyasetçi neredeyse yok. Siyaset aslında ne için yapılır? Hakikaten, ben bir kardeşiniz, bir evladınız, bir parçanız olarak bütün samimiyetimle söylüyorum: Siyaset olsa da bizim için önemli değil, olmasa da. Önemli olan, bölgemizin ve ülkemizin sorunlarını çözebilmek. Ülkemizi Avrupa standartlarına taşımak için mücadele edebiliyor muyuz?

“OKULLAR, TİCARETHANEYE DÖNÜŞTÜ”

Bugün Türkiye’de çok ciddi sıkıntılar var. Milyonlarca genç üniversiteyi bitirmiş ama maalesef iş bulamıyor. Devletin bu konuda bir sistem geliştirmesi gerekiyor. Aslında sistem çok basit. Hemen yanı başımızda, Avrupa’da mevcut. Almanya, Fransa eğitim sistemini nasıl uyguluyor? Biz de bunu kopyalayarak Türkiye’de hayata geçirebiliriz. Ama maalesef yapmıyoruz.

Eğitim sistemi, ticarethaneye dönüştü. Özel okulların kayıt ücretleri inanılmaz seviyelere ulaştı. Bugün, asgari ücretin hâkim olduğu bir ülkede, bir okulun kayıt ücreti 500-700 bin lira arasında değişiyor. Bu çok ciddi bir rakam. Veliler, çocuklarının iyi bir eğitim alması için büyük fedakârlık yapıyor ama sonunda alınan diploma, sadece bir kâğıttan ibaret kalıyor.

Ben size soruyorum: Gelişmiş ülkelerde, Avrupa'da sınıf ortalamaları 14-18 arası. Peki, Avrupa'daki bu eğitim sistemi ile 20 yıl sonraki dünyada Esenyurt'ta 60-70 kişilik sınıflarda yetişen çocuklarımız nasıl rekabet edecek? 45 dakikalık derste, 60 öğrenciye birer soru sorsak bile ders yetmez. Okulları ziyaret ederken, okul müdürleri bana dedi ki: "Başkanım, biz koridorları sınıfa çeviriyoruz, yetmiyor."

Buna kanaat önderleri, muhtarlar, il dernekleri ve basın ciddi şekilde ses çıkarmalı. Bu çocukların geleceği aydınlık değil, karanlığa doğru gidiyor. Eğer bu çocuklara sahip çıkmazsak, yarın nasıl olacak? Hakikaten çok ciddi problemler var ama sahipsiz bir kent. Belediyede de çok ciddi sıkıntılar var. Eğer bu kentte 1,5 milyon insan yaşıyorsa, bu kentin insanları tarafından yönetilmesi lazım. Dışarıdan atama ile olmaz, kenti bilen kişiler yönetmeli.

“25 YIL ÇALIŞIP EMEKLİ OLAN İNSAN GEÇİNEMİYOR”

Emeklilere gelirsek, eskiden bir emekli, aldığı ikramiye ile ev alabiliyordu. Şimdi ise emekli maaşıyla bir arabanın dört lastiğini bile zor alabiliyor. 25 yıl çalışıp emekli olan bir insan, hâlâ geçimini sağlayamıyor. Avrupa’da emekliler tatil yapabilirken, bizim ülkemizde emekliler geçinmek için çalışmak zorunda kalıyor.

Siyaset olsa da olmasa da bizim için önemli değil. Bizim hedefimiz, yaşadığımız bölgeyi ve ülkemizi daha iyi bir noktaya taşımaktır.

“DÜNYADA PARA VAR”

Hatta dünya şu anda diyor ki: "Yeter ki altyapısı için proje bize getirilsin, biz destekleriz." Birleşmiş Milletler'in fonunda şu anda 400 milyar dolar var. Dünya o parayı oraya koymuş ve diyor ki: "Dünyadaki bütün ülkeler mantıklı proje getirirse, biz buradayız." Ama bunu başaran kişiler ve yapabilecek ekipler lazım. Para dünyada var.

Çok inanıyorum, yeter ki siz proje geliştirin, yeter ki o projelerin mantığı sağlam olsun. Tarımda projelere destek veriliyor, altyapıya, üstyapıya yardım ediliyor. Ama yeter ki yöneten insanlar o vizyona sahip olsunlar. Eğer bu vizyona sahiplerse, bu fonları ülkeye getirebilirler. Maalesef Esenyurt'un da bölgenin de ciddi problemleri var. Bir Esenyurtlu olarak vicdanım el vermiyor. Esenyurt'un altyapısı ve üstyapısı 500 bin insana göre yapılmış. Ama şu anda, bırakın mevcut hizmetleri, 1,5 milyon insan burada yaşıyor. Trafik kaldırmıyor, altyapı kaldırmıyor, üstyapı kaldırmıyor.

Bakın, iddialı bir şey söyleyeceğim: Esenyurt’ta bugün gayrimenkul fiyatı neyse, 5 yıl sonra daha düşük olacak. Çünkü kimse yaşamak istemeyecek. Problemli ve sahipsiz bir ilçe. Geçenlerde ifade ettim, lütfen bunu yazın. Özellikle altını çizerek söylüyorum: Esenyurt'taki eğitim sistemi, üçüncü dünya ülkelerinin bile gerisinde. Neden biliyor musunuz? Şu anda sınıf ortalamaları 60-70 arasında.

Belediyeyle ilgili sorunlara gelince: Aldığım bilgilere göre, belediye imar işlerini çözemiyor, vatandaşların ruhsatlarını veremiyor. İnsanların işleri aksıyor, büyük tepkiler var. Ekip kurma aşamasında olduklarını söylüyorlar ama süreç uzuyor. Umarız ve dileriz ki çözsünler. Millet ve kentimiz rahat etsin, hizmet gelsin. Eğer destek isterlerse, bilgi ve tecrübemizi paylaşmaya hazırız.