Göreve geldiğinin 8. Ayında da basın mensuplarını ağırladığı toplantıda konuşan Yeniden Refah Partisi Küçükçekmece İlçe Başkanı Mehmet Öztürk, ilçede yürüttükleri faaliyetler konusunda önemli açıklamalar yaparken, Türkiye gündemindeki genel siyasi gelişmeler hakkında da yorumlarda bulundu.

Öztürk, “İlçemizde başta uyuşturucu olmak üzere çok önemli sorunlar var. Emniyetimizin asayiş konusunda daha etkin bir rol üstlenmesi gerekir ancak biz de yerel iktidara gelmemiz halinde rahmetli Erbakan hocamızın belediyecilik anlayışıyla Küçükçekmece’mizi refaha ulaştıracak adımları süratle atacağız” dedi.

Mehmet Öztürk’ün konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

Malatya Pütürge doğumluyum. Ticaretle uğraşıyorum; galericilik yapıyorum, araç alım-satımı yapıyor ve aynı zamanda gayrimenkul ile gıda sektörlerinde faaliyet gösteriyorum. Yaklaşık bir yıldır Yeniden Refah Partisi’nde aktifim. Daha öncesinde, rahmetli Erbakan Hocamızın döneminde, çocuk yaşlarımızda onu takip ederdik, ancak siyasetin içinde yer almıyorduk. 

Yaklaşık bir yıl önce Yeniden Refah Partisi Küçükçekmece İlçe Teşkilatı'na katıldım. Önce meclis üyeliğine başvurdum, ancak büyüklerimiz uygun görerek, Allah razı olsun, beni ilçe başkanlığına terfi ettirdiler. Yaklaşık 8 aydır ilçe başkanlığı görevini yürütüyorum. 

Seçim sürecinde yerel seçimlere katıldık. Küçükçekmece’de aldığımız oy oranı, üzerimizdeki baskılara rağmen ciddi bir başarı olarak değerlendirilemez, ancak sahadaki çalışmalarda elimizden gelenin en iyisini yaptık. Teşkilatımızdaki tüm arkadaşlarımız gönül rızasıyla, hiçbir maddi karşılık beklemeden bu davaya gönül verdiler. Hep birlikte sahada çalıştık ve Allah’a şükür elimizden gelen gayreti gösterdik. 

Son dakika; Mourinho bugün İstanbul'dan ayrılacak Son dakika; Mourinho bugün İstanbul'dan ayrılacak

“RÜŞVET ALAN DA VEREN DE MELUNDUR”

Türkiye genelinde 63 belediye kazandık ve bu belediyelerin kapılarına genel başkanımızın talimatıyla “Rüşvet alan da veren de melundur” yazısını astık. Belediye hizmetleri konusunda partimizin büyük bir deneyimi var. 1993-1994 yıllarında rahmetli Erbakan Hocamızın belediyecilik vizyonu sayesinde Türkiye’de büyük değişimler yaşandı. Bugün Cumhurbaşkanımız da bu partinin yetiştirdiği bir lider olarak İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan başlayıp bugünkü konumuna ulaştı. Biz de bu mirası en iyi şekilde sürdürmeye çalışıyoruz. 

Şu anda kazandığımız belediyelerde çeşitli projelerimiz hayata geçiriliyor. Medya ambargosu nedeniyle genel başkanımızın dile getirdiği birçok şey kamuoyuna yeterince ulaşamıyor. Zaman zaman televizyon kanallarında randevularımız iptal ediliyor veya engelleniyoruz, ancak yılmıyoruz. Teşkilat olarak sahada halkla birebir temas kurarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 

“SEÇİM VARMIŞ GİBİ ÇALIŞIYORUZ”

Ülkenin gidişatı pek iç açıcı değil. Gündem sürekli değişiyor ve bu durum vatandaşları olumsuz etkiliyor. Erken seçim ihtimali dillendirilmeye başlandı ve bu süreçte anayasa değişikliği konuşuluyor. Bunun, Cumhurbaşkanımızın yeniden aday olabilmesi için yapıldığına dair söylentiler var. Net bir şey söylemek zor, ancak biz seçim varmış gibi çalışıyoruz. 

Geçen hafta İstanbul genelinde bir çalışma yaptık. 39 ilçede eş zamanlı esnaf ziyaretleri ve üye çalışmaları gerçekleştirdik. Bir günde 2.027 yeni üye kazandık. Bu, özellikle hazine yardımı almadan ve tamamen gönüllü çabalarla çalışan bir parti için ciddi bir başarıdır. 

FİLİSTİN’E DİKKAT ÇEKTİ

Genel başkanımızın liderliğinde, ülkemize ve halkımıza nasıl daha fazla faydalı olabileceğimizi düşünüyor ve anlatmaya çalışıyoruz. Özellikle İsrail-Filistin meselesine dikkat çekmek istiyorum. Rahmetli Erbakan Hocamız döneminde, 9 aylık başbakanlığı sırasında İsrail’den Filistin’e bir taş bile atılmadı. Çünkü milli görüş iktidardaydı ve caydırıcı bir güç oluşturuyordu. 

Bugün ne yazık ki İsrail ile ticaretin devam ettiğini görüyoruz. Filistin adına gönderilen malzemelerin İsrail’e ulaştığını biliyoruz. Bu ticaretin sona erdirilmesi gerektiğini sürekli dile getiriyoruz. Filistin, Gazze, Doğu Türkistan gibi bölgelerde Müslümanlara yapılan zulmü sadece seyrederek değil, aktif şekilde çözüm üretmeye çalışarak ele almak zorundayız. 

Geçen hafta Haydarpaşa Limanı’nda düzenlenen bir etkinlikle Filistin halkının yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ettik. Diğer partilerle birlikte bu konuda hareket etmeyi arzu ediyoruz. Gazze’de, Filistin’de yaşananlar hepimizin vicdanını sızlatıyor. Bu zulmü sona erdirmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. 

Allah’ın izniyle hedefimiz iktidar olmak. Erbakan Hocamızın mirasını yaşatmaya kararlıyız ve bu yolda yılmadan çalışacağız. 

Biz kendi partimiz olarak, genel başkanımız zaten bunu her zaman dile getiriyor. Her zaman hükümetimizin yanındayız. Üstümüze düşen her neyse yapmaya hazırız. Genel başkanımız bunu sürekli vurguluyor: Bazı şeyler artık koltuk veya makam sevdası için değil, ülkemize nasıl faydalı olabiliriz diye düşünülmeli. Sonuçta koltuklar gelip geçicidir, ama memleketimize katkı sağlarsak, bunlar zihinlerde kalacaktır. 

KÜÇÜKÇEKMECE’YE DAHA KALICI ESERLER BIRAKMAK GEREKİYOR

Söylenecek çok şey var ama fazla dokunmak istemiyoruz. Şimdi, 8 aydır görevde olduğunuzu söylediniz. Bu süreçte Küçükçekmece’ye bakışınızı öğrenebilir miyiz? Sahada nasıl bir gözlem yaptınız? 

Evet, 8 aydır sahadayız. Sürekli sahada bulunuyoruz ve ilçemizi siyasi açıdan gözlemliyoruz. Belediyenin çalışmalarına baktığımızda, bazı projeler ne yazık ki göstermelik kalıyor. Örneğin, bir emekli kahvesi ya da bir park yapmak önemli ama daha kalıcı ve ilçemizi ileriye taşıyacak projeler hayata geçirilmelidir. 

Bir örnek vermem gerekirse, Avrupa Konutları’nın oradaki bir parkı ikiye bölmüşler. Bu durumu defalarca dile getirdik. Orada elit kesim ve orta kesim arasında bir ayrım yaratılmış gibi bir görüntü var. O parka tel örgü çekilmiş. Bu konuyu birkaç kez başkana ilettik. Bu tür şeyler ilçemizde hoş karşılanmıyor. 

Bir diğer önemli mesele ise İkitelli’deki beton santrali. O bölgede insanlar ciddi şekilde zehirlenme riskiyle karşı karşıya. Bu konuya sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi partilerin daha duyarlı olması gerekirdi. Biz bu konuda da elimizden geleni yapıyoruz, ancak medya ambargosu nedeniyle sesimizi duyurmakta zorlanıyoruz. 

BİZE KARŞI MEDYA AMBARGOSU OLDU

Genel seçimlerde, genel başkanımızın Cumhurbaşkanı’na verdiği destek de bu medya ambargosunun bir nedeni olabilir. Destek vermeden önce 30 maddelik bir protokol sunmuştuk. Genel başkanımız herhangi bir makam veya bakanlık istemedi; sadece bu maddelerin hayata geçirilmesini talep etti. Ancak seçim sonrası bu maddelerden sadece 2-3 tanesi uygulandı. Geri kalanı rafa kaldırıldı. 

Ben bunu şöyle yorumluyorum: Yıllarca ülkemizde etnik kimlikler üzerinden rant sağlandı. Bu hepimizin malumu. Ben 1993’te Bingöl Genç’te askerlik yaptım ve o dönem bölgede terör çok yoğundu. O dönemlerde devletin içinde hainler vardı, iletişim kopuklukları yaşanıyordu. Ama bugün geldiğimiz noktada, devletimiz her yerde hakimiyet sağlamış durumda. Güneydoğu bölgemiz tertemiz oldu ve insanlar artık piknik yapabiliyor. 

CHP’Lİ BELEDİYELERİN SORUŞTURMALARINI YORUMLADI

Eğer bir yanda insanlar belediyeden bir koli erzak almak için günlerce kapısında bekliyorsa, diğer yanda astronomik bütçelerle konser düzenleniyorsa, bu bir haksızlıktır ve kendi ayıplarıdır. Kimse yaptığı hatayı gizleyemez. Herkes kendi yandaşını kalkındırmaya çalışıyor. Bu zaten uzun zamandır böyleydi. Ancak belediyelerin halk için daha eşit ve faydalı hizmetler sunması gerektiğine inanıyorum. 

Üzerinde birçok şey insanların hafızasında kaldı, bunu başardılar ne yazık ki. Ancak artık yapılan açıklamalara bakıyorum; 20 yıl geriye gidince açıklamalar bana altı boş geliyor, bu benim şahsi fikrim. Vatandaş uyandı. Türkiye, eski Türkiye değil artık. Etnik kimlik ve mezhep ayrımı yaparak, bir seçim veya koltuk uğruna insanları kullanmak bence hiç hoş bir şey değil. Açık ve net söylüyorum, bu durum bana iktidarın çöküşünü işaret ediyor. 

Bir yerlere tutunmak ya da anayasa değişikliği gibi gündemlerle iktidarda kalmaya çalışmak artık kabul edilebilir bir durum değil. Bu ülke bizim, hepimizin. A Partisi ya da B Partisi fark etmez, ülkemiz için kim Allah rızası için çalışıyorsa, hepimizin ona destek olması gerekir. 

“KONSERLERE HARCANAN PARAYLA DAR GELİRLİLERE YARDIM EDİLEBİLİRDİ”

Kayyum atamaları ve CHP’li bazı belediyelere yönelik konser soruşturmaları konusuna gelelim. Kayyum atanmasıyla ilgili şunu belirtmek isterim: Bir belediye başkanı ya da milletvekili seçim sürecine girdiğinde zaten belli soruşturmalardan geçiyor. İlçe seçim kurulları veya il seçim kurulları bu süreci yürütüyor. Eğer bir sıkıntı varsa, seçimden önce ortaya çıkması gerekirdi. Ancak böyle bir durum yaşandıysa, demek ki göz yumulmuş ya da siyasi hamle amacıyla ertelenmiş. Bu tür durumlar, siyasi manevralar gibi görünüyor ve bunlar partiler arası çıkar oyunlarıdır. 

Gelelim konser harcamalarına. Günümüzde bize yardıma muhtaç birçok kişi ulaşıyor. Hiçbir resmi destek almadan, teşkilatımız ve eş dostun yardımlarıyla bu insanlara elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Bu kadar ihtiyaç sahibi varken, büyük konserlere ve gereksiz harcamalara para ayırmak bana göre israf ve günahtır. Her belediye kendi bölgesindeki fakir insanları gözetse, bu ülkede yoksulluk diye bir şey kalmaz. 

SEÇİME TEK BAŞIMIZA GİRECEĞİZ AMA…

Partimizin seçim stratejisiyle ilgili olarak, genel başkanımızın net bir şekilde ifade ettiği gibi seçime tek başımıza gireceğiz. Ancak siyaset, son 24 saatte bile değişebilir. Genel başkanımız bu doğrultuda bazı siyasi parti liderleriyle görüşüyor. Mecliste grup kurma adına bir iş birliği yapılabilir, ancak seçime başka bir partiyle girme konusunda şu an için bir şey söz konusu değil. 

KÜÇÜKÇEKMECE’NİN SORUNLARINI SIRALADI

Son olarak, Küçükçekmece'de gördüğümüz en büyük sorunlara değinmek istiyorum. İlk sırada kentsel dönüşüm var. Deprem riski hepimizin malumu. Küçükçekmece’de birçok bina depreme dayanıklı değil ve bir felaket yaşanması durumunda büyük kayıplar olabilir. Belediye başkanımıza bu konuyu sorduk, belediyenin kendi bütçesiyle bunu çözmesinin 40 yıl süreceğini söyledi. 

Uyuşturucu yaşı 8-10’a kadar düşmüş durumda. Bu durum, hem emniyet hem de diğer kurumlar tarafından ciddiyetle ele alınıyor ama daha fazla çaba gerekiyor. Mahalle toplantıları, seminerler ve toplumsal iş birliğiyle bu soruna çözüm bulmamız şart. Küçükçekmece’de genel asayiş sorunlarında artış yaşanıyor. Çakmak gazı, cep parfümleri gibi maddelerin kötüye kullanımı bile yaygınlaşmış. Esnaflık yaptığım dönemde, birkaç gence bu konuda nasihat ettim ve zararlı maddelerin satışını engellemeye çalıştım. Ancak bu bireysel çabalar yetmez. Emniyetin daha güçlü bir şekilde desteklenmesi gerekiyor.

Başka bir sorun ise otopark eksikliği ve trafik. Çalışmalar mesai saatleri dışında yapılması gerekirken, trafiğin en yoğun olduğu saatlerde yapılıyor. Bu da vatandaşlarımız için büyük bir problem yaratıyor. 

Bu sorunların çözümü için hepimiz el ele vermek zorundayız. Küçükçekmece’yi daha yaşanabilir bir ilçe haline getirmek için çalışmalıyız. 

Sefaköy’deki esnaflara gerçekten acıyorum. Esnaflık yaptığım için onları iyi anlıyorum. Adamın dondurması eriyor, peyniri bozuluyor, eti bozuluyor. Aylarca bir kaldırım çalışması sürer mi? Yazık gerçekten. Bu işleri hızlandırmak mümkün. Mesela tüm sokağı birden kazmak yerine yarısını bitirip sonra diğer tarafa geçmek daha mantıklı olmaz mı?

Küçükçekmece’de ciddi bir park ve trafik sorunu var. Belki bu sorunların bazıları mevcut şartlarda değiştirilemez, ama yapılabilecekler de var. Belediyenin kendi projeleri olabilir. Biz de katkı sunmaya çalışıyoruz. Park sorunu ve trafik, çözülmesi gereken öncelikli meselelerden. Allah razı olsun hepiniz buradasınız. Bu sorunları dile getirip çözüm için elimizi taşın altına koymamız gerekiyor.

BELEDİYEDEN ÇIKARILAN İŞÇİLER

Yaklaşık 2 ay önce belediyeden 500 kişinin işten çıkarılması gündeme geldi. Bunun tasarruf genelgesi kapsamında olduğu söylendi, ancak seçim öncesi işe alınan kişilerin seçim sonrası işten çıkarılması da dikkat çekici. Bu tür uygulamalar artık bir seçim stratejisine dönüşmüş durumda. İnsanlara umut veriliyor, sonra seçim bitince işten çıkarılıyorlar. Bu, yıllardır devam eden bir sorun. Belediyelerin denk bütçe uygulamalarına geçmesi, bu tür sorunların önüne geçebilir.

‘DENK BÜTÇE’ ÖNERİSİ YAPTI

Denk bütçe, rahmetli Erbakan Hoca’nın döneminde uygulanan bir modeldi. Belediyelerde de bu sistem uygulanabilir. Mesela Tunceli Ovacık Belediyesi’nin uygulamaları örnek alınabilir. Kendi bütçeni doğru yönettiğinde, kimseyi mağdur etmeden hizmet üretmek mümkün olur. Ancak büyük şehirlerde bunu uygulamak daha zordur. Yine de doğru ekonomik politikalarla, israfı önleyerek ve ihaleleri adil bir şekilde yaparak bu sorunların bir kısmı çözülebilir.

Şu anda yaşadığımız süreçte, karşılıklı siyasi hamleler görüyoruz. Herkes birbirinin açığını yakalamaya çalışıyor. Bu durum, sorunların çözümünü zorlaştırıyor. Keşke daha yapıcı bir siyaset anlayışıyla bu sorunların üzerine gitsek.

“ASGARİ ÜCRET EN AZ 30 BİN LİRA OLMALI”

“Sizce Türkiye'de asgari ücret ne kadar olmalı? Emekli maaşlarına ne kadar zam yapılmalı?” sorusunu yanıtlayan Öztürk, “Emekli maaşı konusunda, şu anda en az 20.000 TL olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin bütçesini göz önüne aldığımızda bile, mevcut şartlarda 20.000 TL’den az bir emekli maaşı yetersiz. Asgari ücret ise en az 30.000 TL olmalı. Çünkü bir evin kirası bile 15.000-20.000 TL arasında. Eğer bir ailede tek kişi çalışıyorsa, bu maaşla geçinmek imkânsız. Hatta 30.000 TL bile bir aileyi geçindirmeye yetmeyebilir.

Hükümetin böyle bir zam yapacağını düşünmüyorum. Ancak bütçe buna uygun hale getirilebilirdi. Bana göre, seçim öncesi yapılan EYT düzenlemesi Türkiye’nin en büyük hatalarından biri oldu. Çok sayıda insan, yeterli prim günü olmadan, neredeyse hiç çalışmadan emekli oldu. Ben 1992’den beri esnafım. Ama o dönemdeki zorunlu sigorta uygulamaları ve fırsatları kaçırdığımdan dolayı emekli olamadım. Öte yandan, bazı insanlar az çalışmış olmasına rağmen, şimdi 12.500 TL emekli maaşı alıyor. Türkiye’nin bütçesi bu şekilde harcanacağına, bu kaynaklar asgari ücretlilere ve gerçek emeklilere aktarılsaydı daha doğru olmaz mıydı?” dedi.

“EYT BÜYÜK BİR YÜK OLUŞTURDU”

44 yaşında emekli olan biri, 20-30 yıl boyunca ağır şartlarda çalışmış birinin maaşını alıyor. Bu adil değil. Hükümet, EYT düzenlemesiyle büyük bir yük oluşturdu. Bu kaynak daha verimli kullanılsaydı, emekli maaşları ve asgari ücretler daha yüksek olabilirdi.

Ben bu konuda kendi görüşümü ifade ederken, kimseyi yargılamak ya da küçük düşürmek istemem. Biz, aldığımız eğitim ve inanç doğrultusunda ülkemize katkı sağlamaya çalışıyoruz. İnşallah, bir gün gücümüz yettiği ölçüde ülke yararına daha fazla şey yapabileceğiz.

“PROJELERİMİZ HAZIR”

Son olarak, Küçükçekmece halkına şunu söylemek isterim: Biz gücümüzün yettiği kadar sorunlarınıza çözüm üretmek için buradayız. İlçedeki başlıca problemleri rapor haline getirip üst mercilere iletiyoruz. Tabii şu anda hükümette olmadığımız için bunlar genelde askıda kalıyor. Ancak iktidar olduğumuzda, özellikle uyuşturucu sorunu, kentsel dönüşüm, altyapı ve BEDAŞ gibi konulara çözüm üretecek projelerimiz hazır. Elektrik altyapısındaki sorunlar gibi birçok mesele, daha etkin bir şekilde ele alınabilir.

“KİLİT BİR PARTİ HALİNE GELECEĞİZ”

Basına ambargo konusuna gelince, ulusal basında yer bulamasak da yerel basın olarak sizler her zaman yanımızda oldunuz. Bunun için çok teşekkür ederim. Bu konuda rahmetli Erbakan Hocamızın mücadelesini örnek alıyoruz. İnşallah, yeniden Refah Partisi olarak Türkiye siyasetinde kilit bir parti haline geleceğiz.

Hepinize teşekkür ederim. Buraya kadar zahmet ettiniz, geldiniz. Ayağınıza sağlık. Burcu Emine Duğan

Editör: Editör Yazar