Türkiye, ‘Yenidoğan’ Çetesi skandalıyla sarsıldı. Halihazırda birçok haklarının görmezden gelindiği ve olumsuz şartlarda mesleklerini yürütmeye çalışan sağlıkçılar, çete skandalının ortaya çıkmasıyla birlikte sağlık sektöründe yapılan yolsuzluğa tepkilerini sahada gösteriyorlar.
Skandala adı karışan hastanelerden biri olan Özel Avcılar Hospital önünde Genel Sağlık-İş Sendikası’nın bir araya getirdiği sendika üyeleri toplanarak bir basın açıklaması yaptılar.
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur’un okuduğu ‘Bebekler Uyurken Susulur Ölürken Değil!’ başlıklı basın açıklaması şu şekilde:
“Siyasi iktidarın Sağlıkta Dönüşüm adı altında Sağlık hizmetlerini ticarileştirmesinin ve piyasacı sağlık politikalarının, kamucu anlayışın yok edilmesinin ve özel hastaneleri teşvik edip, sayılarını arttırma anlayışının bedelini bu kez bebeklerimizin canlarıyla ödedik. Sağlığı özelleştirme politikalarının çürümüşlüğü ayyuka çıkmıştır. Bir haftadır tüm ülke Cumhuriyet tarihinin en büyük skandalı Yenidoğan Çetesi yüzünden derin bir üzüntü ve öfke içerisindedir. Bu insanlıktan çıkmış çete; yolsuzluk yaparak, haksız kazanç sağlayarak, kamuyu dolandırarak, yurttaşların sağlık emekçilerine duyduğu güveni istismar ederek yenidoğan bebekleri ihmalen değil, kasten bile isteye öldürmüşlerdir. Bugüne kadar sağlığı piyasalaştıranlar, yandaşlar ve bunun kaymağını yiyenler bu cinayetlerin katilidirler!
Bebeklerimiz öldürülürken, ilk günden beri haberdar olan dönemin İl Sağlık Müdürü bugünün Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, yalnızca izlemiş önlemek adına bir adım dahi atmamıştır. Üstüne üstlük, katıldığı canlı yayında yenidoğan çetesinin savunuculuğu rolünü üstlenmiştir. Çetenin amacının, Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinden ve ailelerden haksız kazanç elde etmek olduğunu söylemiş, bebekleri öldürmek istemediklerini ifade etmiştir. Bir hekim olarak Bakan bebek ölümleri üzerine nasıl böyle bir açıklama yapabilmektedir?
Bakan Memişoğlu, soruşturmayı savcılığın yürüttüğünü, gizlilik kapsamında dosya içeriğinin kendisiyle paylaşılmadığını söylemiş, 27 Mart 2023’te yapılan ihbarın üzerine denetimler o kadar üstünkörü yapılmış ki bebek ölümleri Ağustos 2024’e kadar tespit edilemediğini belirterek kendi kendini ihbar etmiş, ölümleri izlemekle yetinmiştir.
Bu çetelerin arkasında iktidardan kimler var ki, bebeklerimizin ölümüne dahi sessiz kalınmaktadır! Öte yandan yenidoğan çetesinin eylemlerine başladığı zamanın Sağlık Bakanı olan Fahrettin Koca, bakanlık makamını zincir kurum ve kuruluş sahiplerine peşkeş çekmiş, bedelini yurttaşlar en ağır şekilde ödemiştir.
İnsanların en savunmasız ve çaresiz anlarında sağlık emekçileri yanlarında olmaktadır. Bu saatten sonra yurttaşlar iyiyle kötüyü, haklıyla haksızı nasıl ayırt edecek, nitelikli sağlık hizmeti aldığına nasıl güvenecektir? Siyasi iktidarın yanlış sağlık politikaları neticesinde sağlıkta şiddetin tırmandığı ortamda sağlık emekçileri şiddet görme korkusuyla mesleklerini icra ederken, uyguladıkları tüm tedavilerin gerçekten gerekli olduğunu ispat etmeye mi çalışacak ya da daha mı fazla öldürülecektir? Can güvenliği olmayan iş yerlerinde nasıl görev yapılacaktır?
Peki, yenidoğan çetesinin cinayetlerini işlediği hastanelere ve sağlık çalışanlarına güvensizlik nedeniyle tedavisi yaptırılmayan bebeklerin sağlığından olmasının ve hayatını kaybetmesinin hesabını kim verecektir? Hesabı kime sorulacaktır?
Bir Bakan, CİMER şikayetinden bugüne, 18 ay boyunca nasıl hiçbir şey yapmadan bebeklerin öldürülmesini izleyebilmektedir? Bir Bakan kimlerden korkmaktadır ki yoğun bakıma sağlıklı giren bebeklerin cenazelerinin çıkmasına seyirci kalabilmektedir? Sağlık hizmetlerinde ilde en yetkili kişi olan bir müdür, bebeklerin öldürülmesini vicdanına nasıl sığdırmakta; çeteyi aklayıcı söylemleri hangi akla hizmet sarf etmektedir? Bunun hesabını nasıl vereceklerdir?
22 yıllık siyasi iktidar döneminde; günden güne sağlık hizmetlerinin içi boşatılmış, toplum özel sektöre mecbur bırakılmıştır. Kamucu ve eşit sağlık hakkı mevcut koşullarda ulaşılamaz hale gelmiştir ki Sağlıkta Eşitlik Sosyal Devlet İlkesinin bir gereğidir. Kapatılan özel hastaneler acilen kamulaştırılmalı, bebek katilleri dışında hiçbir suçu olmayan sağlık emekçileri için iş imkânı sağlanmalıdır. Sağlık emekçileri insan yaşatmak için kendi canını hiçe sayarak fedakârca çalışan bir meslek grubudur. Bir avuç insanlıktan çıkmış kişinin yaptıkları tüm sağlık meslek mensuplarına mal edilmemelidir.
Artık tuz kokmuştur. Cumhuriyet tarihinin kara lekesi bu çeteler ile bu çetelere geçit verenler yargılanmalıdır. Özel Hastane sahibi eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, olay ortaya çıktığı tarihte hiçbir gereğini yerine getirmeyen Özel Hastane sahibi eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve o zaman İl Sağlık Müdürü olup da şimdinin Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu bu bebeklerimizin canının altında kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Sistemi şimdi işini yapmayacaksa ne zaman yapacaktır?
Siyasi iktidar kamucu sağlık politikalarına geri dönmeli, özel hastane patronlarını zenginleştiren uygulamalardan dönülerek herkes için ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli ve eşit sağlık hizmeti politikaları hayata geçirilmelidir.
Bizler buradan bir kez daha sorumluluğu ve ihmali bulunan herkesin ucunun kime dokunduğu fark etmeksizin yargılanmasını, en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyor; Konfederasyonumuz Birleşik Kamu – İş olarak dava sürecinin takipçisi olacağımızı bir kez daha belirtiyoruz.”