Geçmiş dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nden Başakşehir Belediye Başkan Adayı gösterilen, Yeminli Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi ve emekli öğretim üyesi Abdulhadi Akmugan, gazetemize konuk oldu. Akmugan, ihtisas alanı ekonomiyle ilgili değerlendirmeler yaptı. Siyasi hayatına ilişkin de konuşan Akmugan, partisiyle bağının devam ettiğini ve aktif siyasetin içinde yer almasa da sivil toplum kuruluşları üzerinden temaslarını sürdürdüğünü söyledi.

Akmugan son olarak gündemdeki çözüm süreciyle ilgili önemli bir değerlendirme yaparak, “Amerika ve İsrail yerine Kürtlerle Türkiye’nin ilişki kurması çok kıymetli” dedi.

Abdulhadi Akmugan’la Röportajımız;

Bugün Yeminli Mali Müşavir, bağımsız denetçi ve emekli öğretim görevlisi Abdulhadi Akmugan'la birlikteyiz. Bugün Abdulhadi Başkan'la ekonomiyi konuşacağız. Uzmanlık alanı olduğu için ekonomi, eğitim ve emeklilikten bahsedeceğiz. Bunun yanı sıra yapay zeka, çözüm süreci gibi pek çok konuyu işleyeceğiz. Sayın Başkan, yayınımıza hoş geldiniz.

Ve beklenen geldi; Plastik poşete büyük zam iddiası Ve beklenen geldi; Plastik poşete büyük zam iddiası

Yeminli Mali Müşavir, bağımsız denetçi ve emekli öğretim görevlisi. Siyasetle de iç içesiniz, nereden başlayacağımızı şaşırdık. Ama öncelikle ekonomi ile ilgili görüşlerinizi alarak başlayalım.

“Teşekkür ediyorum. Ekonomi, Adem'den bu yana var olan bir olgu. İnsanın olduğu her yerde ekonomi de vardır. Ekonomi, amacın ta kendisidir. Matematik, fizik hatta tıbbın bile nihai amacı dolaylı yoldan ekonomidir. Ekonominin geliştirdiği bilim dalları da aynı şekilde toplumsal refahı ve kalkınma düzeyini artırmayı hedefler. Ancak günümüzde, özellikle ülkemizde, ekonomi her gün televizyonlarda, gazetelerde, kahvehanelerde, siyaset arenasında tartışma konusu olmuştur ve tartışılmalıdır da.

Pandemi süreci her ülkeyi etkiledi ama Türkiye’deki ekonomik kriz çok daha derin bir boyuta ulaştı. Bunun temel nedeni ise uygulanan politikalar. Pandemi sonrası Almanya, Avrupa ve Amerika toparlanmaya başladı. Ancak bizdeki ekonomik ve hukuki politikalar durumu daha da kötüleştirdi. Ülkeye sermaye girişi olması gerekirken, sermaye kaçışı yaşanıyor. Tek adam rejimi ve uygulanan politikalar bu durumu tetikledi. Para, kendini güvende hissettiği yere gider. Bir Afganistan’a gitmez ama Avrupa'ya gider. Türkiye’ye AKP’nin ilk iktidar döneminde yoğun bir sermaye girişi oldu. Ancak 2010’lardan sonra güvensizlik oluştu ve sermaye kaçışı başladı.”

Sermaye kaçışı var mı?

“Evet, 2010-2011'den sonra yaklaşık 300-400 milyar dolar civarında bir sermaye kaçışı olduğu tahmin ediliyor. Ekonomi şu anda tam bir kriz içinde. Bu durum, kredi kartlarındaki limitlerden dahi anlaşılıyor. Kimse bu paranın kendisine ait olmadığını bilmiyor. Borç üzerinden vergi alınıyor, bu dünyada eşi benzeri olmayan bir durum. Ayrıca, sıkı politikalar da ekonomiyi daraltıyor. İthalat ve ihracat azaldı, döviz kurları yükseldi. Şu an Mehmet Şimşek döneminde uygulanan sıkı politikalardan, her gün yeni bir vergi ihdas edildiğinden bahsediyoruz.”

Yapay zeka hakkında ne düşünüyorsunuz? Bugünlerde sıkça tartışılıyor.

“Yapay zeka, doğru kullanıldığında büyük bir nimettir. Ama yanlış kullanılırsa tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Tıpkı bir bıçağın katilin elinde tehlikeli, doktorun elinde şifa dağıtan bir araç olması gibi. Yapay zeka kendi kendini geliştirebilen bir teknoloji ve gelecekte birçok sektörde insanların yerini alabilir. Özellikle sağlık, mühendislik ve otomasyon alanlarında işsizliğe yol açacağı konuşuluyor. Bu nedenle yapay zeka kontrolsüz bırakılmamalı, bilim insanları ve devletlerin denetiminde olmalı.”

Bir de sizin siyasi tarafınız var. Cumhuriyet Halk Partisi’nde uzun yıllar siyaset yaptınız. Biraz da o tarafınızı konuşalım.

“Evet, 2009’dan beri CHP’de aktif olarak görev aldım. İlçe ve büyükşehir meclis üyeliği yaptım, belediye başkan adaylığına kadar çeşitli kademelerde bulundum. Ayrıca birçok sivil toplum kuruluşunda görev aldım. Siyasetin her alanında yer almaya çalıştım ve hala partimle olan ilişkim devam ediyor.”

 

STK’larda da aktif rolleriniz var, bunlardan da bahseder misiniz?

Memleketimiz Iğdır üzerinden sivil toplum kuruluşlarının yönetimlerinde ve etkinliklerinde bulunuyorum. Iğdır dünyada üç ülkeye sınır olan tek şehir, toprağı verimli, coğrafi konumu çok değerli. Bu potansiyeline karşın Iğdır’ımız yeterince temsil edilemiyor. Örneğin zararları kesin olarak ortaya konmuş Metzamor Nükleer Santrali konusunu bile uluslararası kamuoyuna taşıyamadık. Bu Iğdır’ın hakkıyla tanıtılmadığının bir kanıtı.

Son olarak, çözüm süreci hakkında görüşlerinizi almak istiyorum

“Çözüm süreci sadece anayasa ile ilgili bir mesele değil, Ortadoğu’daki değişen dengelerle de ilgili. Suriye’de fiili olarak bir bölünme var ve Kürt oluşumu çok ciddi boyutlara ulaştı. Amerika ve İsrail bu süreçte devreye giriyor. Türkiye’nin de burada bir rol alması gerektiğini düşünüyorum. Silah yoluyla bu işin çözülemeyeceğini devlet de artık anladı. Dolayısıyla, bu sürecin Türkiye’nin geleceği için olumlu bir adım olacağını düşünüyorum.”

Çok teşekkür ederim Abdulhadi Bey, görüşleriniz çok değerli.

“Ben teşekkür ediyorum, bu platformda kendimi ifade etme şansı bulduğum için memnunum.”

Editör: Editör Yazar