Yenidoğan Bebek Çetesi soruşturmasında etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen hemşire Hasan Basri Gök, şok edici itiraflarda bulundu. Gök, bebeklerin hastanede yaşadığı kötü muamele ve yanlış tedavi süreçlerini anlatarak çetenin dehşet verici yüzünü ortaya çıkardı.
Habertürk'ten Mustafa Şekeroğlu'nun aktardığı Gök’ün ifadesine göre, bir bebek hastaneye getirildiğinde durumu kötü değildi ancak 2. veya 3. günde kalp anomalisi şikayetleri başladı. Çete üyesi Fırat Sarı, bebeği uygun olmayan şartlarda hizmet veren Birinci International Hastanesi’ne sevk etti ve burada ameliyat yapılamadı.
Daha da korkutucu olan, Hakan Doğukan Taşcı'nın kendisini doktor olarak tanıtarak bebeğin tedavisini üstlenmesiydi. Taşcı, bebeğe ilaç verirken bir süre sonra ilacı kesip ağır narkotiklerle bebeği uyutmaya başladı. Bebek, yanlış tedaviler nedeniyle morarmaya devam etti, ancak Taşcı’nın müdahaleleri bebeği 1.5 ay kadar hayatta tuttu.
KONTROL BİLE ETMEMİŞLER!
Yeni Doğan çetesine çalışan 2 üyenin telefon görüşme kaydı. Sigortadan para almak için bebeği küveze alıp, kontrol bile etmemişler.
Bebeğin sağlık sorunları olduğunu sonradan anlamışlar ve bebeğin sorunu hayati derecede büyümüş, öleceğini anlayınca sevk etmeye çalışmışlar.
Hemşire de ölmek üzere olan bebeğin ailesinin ağızını arayıp ve bahane üretmek için fikir bulmaya çalışıyorlar. Konuşma kayıtlarında sanki çürümüş meyvden bahsediyor gibiler.
Ö. B.: Hemşire hanım merhabalar
Ç. D.: Merhaba hocam
Ö. B.: Şimdi şu Gebze'den gelen bir bebek varmış
Ç. D.: Okutucu bebek evet
Ö. B.: Evet, yani onun gözü ileri derecede kötü, müdahale edilmiş mi, edilmemiş mi?
Ç. D.: İşlemle mi?
Ö. B.: Tabii, işlem gerekiyor yani.
Ö. B.: Şimdi, o bebeğin gözü ileri derecede kötü, ailenin haberi var mı, onu öğrenmek lazım. Enjeksiyon yapılmış mı, onu öğrenmek lazım.
Ç. D.: Şey, önceki formlarını gösterdiler mi size hocam? Formlarını verdiler mi?
Ö. B.: Gösterdiler, orada herhangi bir enjeksiyon notu görmedim ben.
Ç. D.: Tamam, ben yine sorgularım hocam, yapılıp yapılmadığını.
Ö. B.: Aynen, ve yarın o hastanın hemen ROX merkezine gitmesi lazım.
Ç. D.: Hı, tamam hocam, ben...
Ö. B.: Ama önce ailenin gerçekten bundan bilgisi olup olmadığını öğrenmek lazım. O aile de bir görsün, çünkü ameliyat filan da gerekebilir, yani sadece enjeksiyonluk değil.
Ç. D.: Zaten hocam, bu dördüz eşi, diğer üç kardeşi ex olmuş... Küçük doğmuşlar, uzun süredir de makinaya bağlıydı işte, biz on beş, yirmi gün falan...
Ö. B.: Bu bebeği daha önce tedavi etmek gerekiyormuş bence, orada bir gecikme var gibi geldi.
Ç. D.: Hı.
Ö. B.: Yani oradaki notlardan baktığım kadarıyla tabii, bunu aileye siz söylemeyin de.
Ç. D.: Yok, söylemem hocam, gidip sarmasınlar bir de diğer tarafa.
Ö. B.: Tamam, şimdi şöyle, önce aileye soralım, herhangi bir enjeksiyon yapıldı mı, gözün durumuyla ilgili bilgileri var mı, onu soralım.
Ç. D.: Tamam hocam.
Ö. B.: Sonrasında da yarın siz onu Bakırköy'e ya da Kanuni'ye, artık ne ayarlayabilirseniz, sabahtan götürseniz iyi olur.
Ç. D.: Tamam.
Ö. B.: En azından çünkü enjeksiyon sınırını da geçmiş gibi duruyor açıkçası.
Ç. D.: Öyle mi?
Ö. B.: Eğer öyleyse, tabii öyleyse, Çapa ya da Marmara Üniversitesi... Yani, Çapa'da yapan bir arkadaş var ameliyatını.
Ç. D.: Yarın salı, salı Kanuni kapalı. Ben bir hocam, neresi açık yarın bir öğreneyim, ona göre bir ayar çekmeye çalışacağım. Eğer yarına bulamazsak, çarşambaya bulsak sıkıntı olur mu hocam?
Ö. B.: Yani vallahi bu bebek bence geç kalmış, ne kadar erken olursa o kadar iyi. Yani sizin açınızdan da, sonra şimdi elde patlayacak bir bomba gibi bir şey.
Ç. D.: Anladım, anladım.
Ö. B.: Şeyle bir aileyle konuşup bir bana dönebilir misin?
Ç. D.: Tamam tamam hocam, tamamdır, ben size bilgi vereceğim.
Ö. B.: Bir enjeksiyon yapılmış mı, herhangi bir göze bir tedavi... Bir de ROX'la ilgili bilgileri var mı, hani olayın ciddiyetini biliyorlar mı?
Ç. D.: Tamam tamam hocam, ben görüşüp size bilgi vereceğim.
Ö. B.: Tamam, bekliyorum, görüşürüz.