Bir söz vardır “Otoriterdir ne yapsa yeridir” (bu söz yoktu şimdi ben uydurdum) diye…
Ülkenin birinde (sanırım çay cumhuriyetlerinin birinde=muz cumhuriyeti miydi?) bir otorite varmış. otoritermiş ama, ülkenin yarıya yakınını peygamberlik eş başkanı olduğuna inandırırmış.
Ne yaparsa yapsın kemikleşmiş yandaşları bu kişiyi ilah gibi gördüğünden devamlı alkışlarmış. Kötü şeyler de yapsa o grup ‘’ Yaşa… Varol… ! ‘’ Diye alkışlarmış. Ülkeyi savaşa götürecek karar mı alıyor ?; alkışlanırmış…
Barış istiyor gibi yaparmış; alkışlanırmış…
Birgün bir devlet başkanına ‘’ Dur ulan bir dakika’’ deyip, efelendiginde de alkışlanıp, o ülkeye uçak ve tank bakımını verse de alkışlanırmış…
Bir seçim öncesi, en etkili muhalefet yapacak küçük partinin liderini içeri attırmış.
Hayır Lider’den önce O’nun yanındakileri, cevresindekilerden birilerini içeri attırmış. Bakmış ki etkin bir tepki yok; Ondan sonra Kızlı erkekli liderlerini içeri attırmış… Beklemiş; Bakmış ki etkili bir tepki hala yok, daha kalabalık bir partinin, bir mensubunu içeri attırmış… Bu kez mensubu iceri atılan partinin ileri gelenleri, ‘’ n’oluyor lan ? Ufak ufak sıra bize mi geliyor ne? ‘’ demişler,
kafalarında – dank – diye bir ses duymuşlar.
Sonra ‘’Yollar aşınmaz ‘’ deyip, yürümeye karar vermişler. Bu beklenmedik olay karşısında, başta
Haşmet Mahap, sonra Vezir-i Azam ve adil düzen vekili ile arka bahçe bahçıvanı, yürümenin suç oldugunu beyan etmeye başlamışlar.
Yürüme suçu işlenmeden önce ise ister profesör hoca olsun, ister ırgat – işçi olsun, iş ve aş istegi ile otururarak dikkat çekmek isteyenler, şuç, gaz, dayak ve kodesle karşılaşmışlar.
Ayrıca, iş ve aş ve rahat nefes almak steyip bunu açlık çekerek göstermek isteyenleri de; suç, gaz, kodesle tanıştırmışlar.
Bu işlere çok şaşıran, demokratik hak kullanmak isteyen muhalifler, yürümenin, oturmanın, aç kalmanın suç oldugunu hatırlayıp kara kara düşünür olmuşlar…
Kral ise bir zaman sonra zorunlu olarak başka bir ülkeye giderken elinde İncil'i gösterip “Allah sizin cezanızı verecek ben ne yaptımsa tanrı için yaptım” demiş.
Bu uyduruk mizahi hikaye de burada sona ermiş.
Önemli not; açlık yapmak deyimini şu an uydurdum valla, dil ve edebiyata ufak bir katkım olmuştur, kendimle övünüyorum…