Kuva-i Milliye ruhu nedir?

Yani ölüyorduk dirildik

Uçuruma gidiyorduk geri döndük.

Umutsuzluğu cesaretine katık edenler, direniyor ve bir Ulusu ayağa kaldırıyordu...

Benim dedem rahmetli Bahri Altınkol Erzurum’u düşman işgal ettiğinde 11 yaşındaydı. Dayısı , annesini ve 11 yaşındaki yeğenini atın üstüne alıp Tokat’a kaçırmıştı. O sırada Tokat’ta düşman işgali altındaydı. Bir ahırın içine kız kardeşini ve yiğenini sakladı.

11 yaşındaki Bahri’yi ses çıkarmaması için tembihledi. Ve samanların içine sakladı. Bir süre sonra sesler gelmeye başladı. Dedem kulaklarını kapattı soluksuz samanların arasında bekledi. Sesler kesildiğinde çıktı samanların arasından. Annesi ve dayısı süngülenmişti. Annemin anlattığı gibi...

Yurdun heryeri böyle acılarla doluydu.

Toprakta barut kokusu var iken, umutların

tükenmek üzere olduğu anda  başladı her şey.

25 Ağustos günü Mustafa Kemal Keçiöğren ‘de yakın arkadaşları ile bir arada idi. Çok yoğundu. Gece yarısı toplantıdan ayrılacağı sırada arkadaşlarına;

“Düşmana hücum haberini aldığınız zaman, hesap ediniz. 15. Gün İzmir ‘e varacağız”

dedi.

Bu kadar kısa sürede İzmir’e varılacağına inanmayanlar, hatta dudak bükenler oldu.

Ama düşmanın batı Anadolu’dan başlayıp , İzmir’den denize dökülüşü 14 gün sürmüştü.

26 Ağustos sabah saat 04:30

En kritik savaş için emir verildi Kocatepe’de...

Topçu atışı ve süngü hücumunun ardından akşam saatlerine doğru Afyon kurtulmuştu.

Kurt kapanına düşen Yunan çekiliyordu.

Çekilmesine çekiliyordu düşman ama Mustafa Kemal’in askerleri zafer rehavetinde değildi.

Çarıkları parçalanana kadar kovaladılar düşmanı. Atların nalları kopana kadar. Düşman giderken sessizce gitmiyordu. Köyleri sokakları yakıp yıkarak gidiyordu. Her geçilen sokakta ihtiyar ve çocuk cesetlerine rastlamak mümkündü.

İşte Büyük taaruz ;

Bir milletin en temel hakkının , tam bağımsızlığının bedelini kanla ödediği bir şavaş...

Büyük taaruz;

Bir halkın millet olma mücadelesinin, ayağa kalkıp destanlaşmasının adı...

Batı Anadolu  çaresiz kaldığı ve üç yıldır beklemekten bitap düştüğü anda,  aydınlığa tabiki başka bir Ağustos sabahı kavuşacaktı. Taaruz  ulusal bir karşı koyuştu . Tekrar altını çizmek istiyorum “ ULUSAL BİR KARŞI KOYUŞ”

Her evden en az bir kişi cephedeydi, savaşamayacak durumda olanlar mermi dolduruyor, genç yaşlı cephelere sırtında ulaştırıyordu.

Atatürk ‘ün söylediği şu sözleri unutmadık, unutturmuyoruz;

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz”

Yazsam yazsam bu köşeye sığdırabildiğim bir kaç cümleyi yazabiliyorum. Şimdi siz söyleyin , 30 Ağustos Zafer Bayramı herkesi ilgilendiriyor mu ilgilendirmiyor mu?

EVRİM TOK