SİYASET

CHP ekonomistler ile İkinci Yüzyıl Vizyon Belgesi'ni açıkladı!

Abone Ol

CHP, İstanbul'da Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda düzenlediği "İkinci Yüzyıla Çağrı" toplantısında yerli ve yabancı önemli ekonomistlerin ve CHP'nin tam kadro katılımıyla Vizyon Belgesi tanıtıldı. Açılışını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı toplantıda parti içindeki ekonomi kurmayları CHP Sözcüsü Faik Öztrak ve CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke gibi isimlerin yanısıra Almanya'nın eski Şansölyesi Angela Merkel'in de danışmanlığını yapan Jeremy Rifkin, Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Prof. Dr. Hakan Kara, Prof. Dr. Refet Gürkaynak ve Prof. Dr. Ufuk Akçiğit gibi isimler önemli açıklamalara imza attı.

RİFKİN: İNSANLIK ALTINCI YOK OLUŞUN BAŞINDA

Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanı Jeremy Rifkin, toplantıya video konferansla bağlandı.

- Bilimsel, teknik ve ekonomik girdi sağlayacağım. Türkiye’nin kapsamlı bir yön haritası oluşturmasına yardımcı olacağım. Sayın Kılıçdaroğlu ülkesini bir dönüşümden geçirecek.

- Bu bir sanayi dönüşümü ve sıfır karbon emisyonu içeriyor. Benim ekibim AB’de temel mimari görevlerde yer aldı ve aynı şekilde Çin’de iklim değişikliği gibi konularda da görev aldı. Birleşmiş Milletler'de de önemli görevler üstlendik.

“AKDENİZ’İN 22 ÜLKESİ DÜNYANIN GERİ KALANINDAN YÜZDE 20 DAHA HIZLI ISINIYOR”

- Sayın Acemoğlu ile birlikte çalışıyor olmak mutluluk verecek bana. Son dönemdeki iklim çalışmaları bize şunu gösteriyor.

- Akdeniz’in 22 ülkesi, yani 480 milyon kişi, dünyanın geri kalanından yüzde 20 daha hızlı ısınıyor. En hızlı yağmur azalımı da bu bölgede görülüyor.

- Bu şekilde devam ederse burası yerleşilemez hale gelecek. Her Akdeniz ülkesinin bu konuyu ele alması gerekiyor. Birlikte çalışırsak ancak başarılı olabiliriz.

“BU YOLCULUKTA BÜTÜN TÜRK HALKININ DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLMASI GEREKİYOR”

-Bu yolculukta bütün Türk halkının dayanışma içerisinde olması gerekiyor. Bunu akılda tutarak bir düşüncemi paylaşmak istiyorum.

-Türkiye’de Akdeniz Havzası'nda yaşayan insanlara olan biten anlatmak zorunda bile değiliz, çünkü herkes bunun farkında. Çok ciddi seller yaşanıyor.

-Yaz aylarına geldiğimizde ise kuraklık ve susuzluk kıtlıklar yaşanıyor. Sonbaharda ise fırtınalar, tayfunlar bizi vuruyor. Bunların hepsi bir araya gelerek ekosistemimizi altüst ediyor. Bu yalnızca insan hayatı değil, gezegendeki diğer hayatları da tehdit eden bir gerçek.

“BEŞ KEZ ÖNEMLİ YOK OLUŞLAR YAŞANDI ŞİMDİ İSE ALTINCISININ BAŞINDAYIZ”

-Z kuşağı başta olmak üzere şunu söylemek istiyorum; İnsanlık için çok önemli bir zaman diliminden geçiyoruz. Daha önce beş kez önemli yok oluşlar yaşandı.

-Şimdi ise altıncısının başındayız. Bilim insanları bunu bu şekilde söylüyor. Karşımızdaki gerçeği olduğu gibi görmemiz ve bir anlamda uyanmamız gerekiyor. İklim değişiyor çünkü küresel ısınmaya yol açan gazlar salınıyor.

-Bu gazlar, güneşten gelen ışığın dünyadan yansımasını engelliyor. Her bir derecelik artış için atmosfer yüzde 7 daha fazla ısı emiyor.”

FAİK ÖZTRAK: İSRAFA SON VERECEĞİZ

Rifkin’in ardından kürsüye CHP sözcüsü Faik Öztrak sahneye çıktı. Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“DÜNYA YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİ YAŞIYOR”

-Ünlü düşünür Gramsci'nin deyimiyle; ‘Eskinin öldüğü, ama yeninin henüz doğmadığı…' Bu arada çok farklı hastalık belirtilerinin ortaya çıktığı bir ara dönemdeyiz.

-2008'de Küresel Finans Krizi; dünyaya hâkim olan ekonomik modeli temellerinden sarstı. 2020'de Küresel Covid salgını küresel arz zincirlerinin dağılmasına yol açtı. 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgali uluslararası güç ve güvenlik dengelerini çatırdattı.

-Küresel sistem, yön bulmak için kendine yeni kerterizler arıyor. Uluslararası ticaret ve tedarik zincirlerinin rotası, ilkeler ve değerler temelinde, ‘dostluk' ve ‘müttefiklik' ekseninde yeniden çiziliyor. Dünya yeni bir sanayi devrimini yaşıyor.

-Yaşadığımız Dördüncü Endüstri Devrimi'nin yakıtı ‘işlenmiş veri', iletişim teknolojisi ise sanal ve gerçek dünyanın bütünleşmesi.

-Otonom robotlar ve karanlık fabrikalar, nesnelerin interneti ve bulut teknolojileri, üç boyutlu yazıcılar ve artırılmış gerçeklik; tüm iş yapış biçimlerini değiştiriyor. Yaşamın her alanını dönüştürüyor.

“TERTEMİZ BİR GELECEK İNŞA EDECEĞİZ”

-Bu yeni dönemi iyi okuyan devletler, iyi hazırlık yapan milletler, yeni dönemin kazananları olacak. Hızla zenginleşecek.

-Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında ülkemizi Dördüncü Endüstri Devrimi'nin takipçisi ve tüketicisi değil, geliştiricisi ve üreticisi yapmaya kararlıyız. Temiz enerjiyle, temiz üretimle, temiz fonlarla, temiz toplumla, tertemiz bir gelecek inşa edeceğiz…

“MİLLETİMİZİ ORTA GELİR TUZAĞINDAN KURTARACAĞIZ”

-Zenginleşeceğiz. Milletimizi, orta gelir tuzağından kurtaracağız. Kimseyi geride bırakmayacağız.

-Bu büyük hamleyi Türkiye'deki ve dünyadaki tüm bilim insanlarımızla kuracağımız, büyük iş birliğiyle gerçekleştireceğiz. Biz; sahip olduğumuz üstünlükleri ve ülkemizin potansiyelini çok iyi biliyoruz.

-İnsanımıza güveniyoruz. 4,5 saatlik uçuş mesafesinde; 58 ülkeye, 1,5 milyarlık nüfusa, 22 trilyon dolarlık bir pazara erişim imkânımız var. Çalışabilir aktif nüfusumuz, çocuk ve yaş almış bağımlı nüfusumuzdan hala daha hızlı artıyor.

GENÇLERİMİZİN İŞSİZLİĞİ EN BÜYÜK İSRAFTIR

-Ama bu fırsat penceresinin kapanmakta olduğunun da farkındayız. Gençlerimiz ülkemizin en büyük servetidir.

*Gençlerimizin işsizliği ise en büyük israftır. Biz; genç ve dinamik iş gücümüzü, en etkin şekilde kullanacağız.

“ÜLKEMİZİ HAK ETTİĞİ ZENGİNLİĞE KAVUŞTURACAĞIZ”

- Girişimci, rekabetçi, dünyayı iyi tanıyan iş insanlarımız var. Genç ve dinamik iş gücümüzle, bilim insanlarımızla, küresel arenada rekabet eden iş insanlarımızla, eşsiz coğrafi konumumuzla, küresel tedarik zincirlerinin yeniden dizildiği şu günlerde Afro-Avrasya'nın en önemli arz ve tedarik merkezi olmaya kararlıyız. Ülkemizi hak ettiği zenginliğe kavuşturacağız.

“YENİ NESİL KALKINMA STRATEJİMİZİ HAZIRLADIK”

- Ekonomi Masamızla 44 ilimizi gezdik; 40 bin kilometreden fazla yol yaptık. İş ve meslek örgütleriyle konuştuk. Sorunlarını dinledik, fikirlerini aldık.

- Yeni Nesil Kalkınma Stratejimizi hazırladık. Ekonomideki büyük yangını da gördük. Acilen önce feraha, ardından da refaha kavuşturacak bir programın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha tespit ettik.

“YÜKSEK RİSK PRİMİNİ HIZLA AŞAĞIYA ÇEKMEMİZ GEREKİYOR”

- Kısa sürede ferahlamak için yanlış ekonomi politikalarının neden olduğu belirsizlik çarkını kırmamız; ülkemizin olağanüstü yüksek risk primini hızla aşağıya çekmemiz gerekiyor.

- Bunu gerçekleştirmek için; önce Merkez Bankası'nın başına tüm dünyanın saygı duyduğu bir ismi atayacağız. Merkez Bankası'nın hedefi ‘Enflasyonu kalıcı olarak düşük, tek haneye indirmek' olacak.

- Merkez Bankası'nın araç bağımsızlığını güvence altına alacak yasal düzenlemeleri hemen yapacağız. Makro ihtiyati politikaları asli işlevine döndüreceğiz.

2023 BÜTÇESİNİ YENİDEN YAPACAĞIZ

- Ekonomik öncelik ve ihtiyaçları gözeterek, 2023 Bütçesini yeniden yapacağız. Şatafata ve israfa son vereceğiz.

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINI ÇANKAYA KÖŞKÜ'NE TAŞIYACAĞIZ

- Cumhurbaşkanlığı makamını ait olduğu yere, Çankaya Köşküne taşıyacağız. Sağlanacak tasarruflarla krizin ezdiği kırılgan kesimleri destekleyeceğiz. ‘Mali kural' uygulamasını başlatacağız. Türkiye Varlık Fonu'nu tasfiye ederek, bütçe birliğini sağlayacağız.

- Kamu Özel İşbirliği Projeleri başta olmak üzere, devletin sırtındaki tüm koşullu yükümlülükleri, Durum ve Hasar Tespit Komitesi eliyle ortaya çıkaracağız. Hızla atacağımız bu adımlarla, kısa sürede ekonomide öngörülebilirliği artıracak, risk primimizi düşürecek, makroekonomik istikrarı sağlayacağız.

“TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ DEMOKRATİK, KURALLI DÜNYADADIR”

- Feraha kavuşmak için, iki önemli çapamız var. Güçlü Türkiye, güçlü Avrupa'dır. Türkiye'nin geleceği demokratik, kurallı dünyadadır. Avrupa Birliği üyelik müzakerelerini canlandıracağız.

- Bu çerçevede özellikle; 23. Yargı ve Temel Haklar Faslının gereklerini hızla tamamlayacağız. Bu fasıldaki siyasi blokajın kaldırılmasını da AB'den isteyeceğiz.

STRATEJİMİZİ DÖRT SÜTUN ÜZERİNE İNŞA ETTİK

- İkinci çapamız ise; hızla hayata geçireceğimiz ‘Yeni Nesil Kalkınma Stratejimiz' olacak. Bu; hem ülkemizi ferahlatacak, hem de kalıcı refaha ulaşmamızın önünü açacak.

-2030 gündemi, sürdürülebilir kalkınma amaçları ve Paris İklim Anlaşması, aslında stratejimizin en önemli küresel referanslarıdır.

- Biz stratejimizi dört sütun üzerine inşa ettik: Demokrasisi, kurumları ve kuralları güçlü Türkiye; üreterek zenginleşen, rekabetçi Türkiye, zenginliği adil paylaşan Türkiye, temiz ve yeşil Türkiye.

‘BİZE KRAL DEĞİL, KURAL GEREK' DİYORUZ

- Neden kurumları ve kuralları güçlü Türkiye? Güçlü bir demokrasi, kurum ve kurallar; toplumda can ve mal güvenliğini, istikrar ve huzuru sağlar.

- Yatırımı, istihdamı, aşı, işi artırır. Zenginliğin önünü açar. Bugün fert başına gelirimiz Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın (OECD) ancak dörtte biriyse, bunun en önemli nedenlerinden biri kurumlarımızın kalitesinin OECD'nin ancak yarısı kadar olmasıdır.

- Bu da daha önceki rakamlarla. Herhalde bugün bunu yapsak, yarısı bile değiliz. Biz bu nedenle ‘Bize kral değil, kural gerek' diyoruz. Kurumları ve kuralları güçlü Türkiye'de; ‘Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem' olacak.

“SİYASİ AHLAK YASASINI ÇIKARACAĞIZ, SİYASETİN İTİBARINI KORUYACAĞIZ”

- Cumhurbaşkanı tarafsız olacak. 85 milyonu kucaklayacak. Yargı bağımsız ve tarafsız olacak. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacak.

- Merkez Bankası başta olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kurumların araç bağımsızlıkları yasal güvence altında olacak. Kamu İhale Kanunu'nu uluslararası normlara uygun şekilde yenileyeceğiz. İhalelerde şeffaflık ve rekabeti sağlayacağız.

- Atamaları sadakate göre değil, liyakate göre yapacağız. Kayırmacılığa son vereceğiz. Siyasi ahlak yasasını çıkaracağız, siyasetin itibarını koruyacağız.

“TÜRKİYE'Yİ GRİ LİSTEDEN ÇIKARACAĞIZ”

- Kara paraya sıfır tolerans göstereceğiz. Türkiye'yi, Mali Eylem Görev Gücü'nün gri listesinden çıkaracağız. Kurumları ve kuralları güçlü Türkiye'de, OECD ülkeleriyle bu konuda aramızdaki makası, 2030'a kadar hızla kapatacağız.

- Stratejimizin ikinci sütununda; zenginleşen, rekabetçi Türkiye var. İlk iş; küresel, bölgesel ve yerel kalkınma dinamiklerini takip eden, özel kesim ile yeni iş birliği modellerine öncülük eden, ekonomideki oyunculara ufuk veren Strateji ve Planlama Teşkilatı'nı kuracağız.

- Zenginleşen, rekabetçi Türkiye'de; sanayimizin, Endüstri 4.0 dinamikleri ile Dijital Dönüşüm ve Yeşil Dönüşüm ışığında yüksek teknolojili, katma değerli bir yapıya dönüşmesini destekleyeceğiz. Bu çerçevede üniversite-sanayi-sivil toplum-kamu iş birliği modellerini en etkin şekilde kullanacağız.

- Evlatlarımızı ekonominin ve çağın gerektirdiği yeteneklerle donatacak bir milli eğitim politikasını uygulayacağız.

- Eğitimde niceliğe değil, kaliteye odaklanacağız. Üniversitelerimizde bilimsel özgürlüğü ve özerkliği sağlayacağız. İnternete erişimi özgürleştireceğiz. Şehirlerimizin veri iletim alt yapısını güçlendireceğiz.

OECD ÜLKELERİ İLE ARAMIZDAKİ MAKASI 2030'A KADAR HIZLA KAPATACAĞIZ

- Ar-Ge faaliyetlerini destekleyen kurumsal yapıyı güçlendireceğiz. Yaratıcı endüstrilerin özelliklerini dikkate alarak, bu endüstriye teşvik ve destekleri daha da güçlendireceğiz.

- Girişimi destekleyen finansal araçları çeşitlendireceğiz. Yeşil yatırımların, sürdürülebilirlik projelerinin ve sosyal yatırımların finansmana ulaşımını kolaylaştıracağız. Fin-Tekleri ve dijital ödeme sistemlerini yaygınlaştıracağız.

- Zenginleşen, rekabetçi Türkiye'de; bu konuda OECD ülkeleri ile aramızdaki makası 2030'a kadar hızla kapatacağız.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ YENİDEN YÜRÜRLÜĞE SOKACAĞIZ”

- Gelelim stratejimizin üçüncü sütununa: Zenginliği adil paylaşan Türkiye'de ülkemizde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Aile Destekleri Sigortasıyla her aileye asgari bir gelir sağlayacağız. Kayıt dışılığı azaltarak vergi tabanını genişleteceğiz.

- Vergi yükünü adil dağıtacağız. Dolaysız vergileri esas alan, dolaylı vergilerin ağırlığını azaltan vergi yapısını tesis edeceğiz. Sendikalaşmanın, örgütlü toplumun önünü açacağız.

- Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacağız. Cinsiyet eşitsizlikleriyle etkin şekilde mücadele edeceğiz.

- Kadınların iş yaşamına katılımı önündeki engelleri kaldıracağız. Kadınların toplumsal hayattaki konumunu güçlendireceğiz. Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans göstereceğiz. İstanbul Sözleşmesini yeniden yürürlüğe sokacağız.

“KANAL İSTANBUL GİBİ RANT PROJELERİ İÇİN KULLANMAYACAĞIZ”

- Sınırlı kamu kaynaklarını, Kanal İstanbul gibi rant projeleri için kullanmayacağız. Kaynaklarımızı GAP, DAP, KOP ve DOKAP başta olmak üzere bölgesel ekonomik gelişmişlik farklarını azaltacak yatırımlarda kullanacağız.

“TOPLUMSAL UZLAŞI YOLUYLA OLUŞTURACAĞIZ”

- Ve stratejimizin son sütunu; Temiz, yeşil Türkiye… Dünya ekolojik limitlerine yaklaşıyor, özellikle de bölgemiz. Türkiye'nin Paris İklim Anlaşmasını onaylamasını, 2053 için net sıfır emisyon hedefi vermesini önemsiyoruz. Bu konudaki stratejilerimizi, Sayın Böke sizlere anlatacak.

- Ama ben kısaca birkaç başlığa değineyim. Karbonsuzlaşma Stratejisini ve Yeşil Mutabakatı, ekolojik krizin tüm muhatapları ile beraber, toplumsal uzlaşı yoluyla oluşturacağız.

- Döngüsel ekonominin imkânlarından sonuna kadar yararlanacağız. Çevreci ürünler ve sürdürülebilir üretime yönelik özel finansman yöntemleri geliştireceğiz. Temiz, Yeşil Türkiye'de; bu konuda OECD ile aramızdaki makası kapatacağız.

“BİZ HAZIRIZ. MİLLETİMİZ HAZIR

- Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım edemez. Biz ülkemizi nereye götüreceğimizi, insanlarımıza nasıl bir gelecek sunacağımızı çok iyi biliyoruz. Temiz enerjiyle, temiz üretimle, temiz fonlarla, temiz toplumla, tertemiz bir gelecek inşa edeceğiz…

- Bu iddialı hedefleri yakalamaya milletimizi önce feraha, sonra refaha kavuşturmaya hazırız. Biz hazırız. Milletimiz hazır.”

BÖKE: YETENEKLERE, İNSANINA, ÜRETİCİSİNİN KAPASİTESİNE YATIRIM YAPAN, YENİ BİR KAMUCU ANLAYIŞLA GELİYORUZ

Uygulanacak ekonomi ve kamulaştırma politikalarıyla ilgili detaylı açıklamalar yapan CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, 

- Bilim insanları konuştu dinledik öğrendik işte biz bilimle siyasetin köprüsünü kurmaya geliyoruz tüm bilim insanlarını bilimle siyasetin köprüsünü kurma iradesi gösteren tüm siyasi liderleri ve siyasetçileri, bizi izleyenleri tüm halkımızı aynı coşku ile selamlıyorum. Büyük bir değişimin eşiğindeyiz. 85 milyon ortak geleceğimizin ne olacağına dair keskin bir yol ayrımındayız. Ülkemizi dünyanın ucuz emek gücü deposuna dönüştüren, halkı yoksullaştıran, rantçı, bilimden uzak ekonomik anlayışla mı devam edeceğiz; yoksa hak temelli kalkınmayla emeğe ve üretime değer veren yeni bir anlayışla, çağı yakalayan bugün bizde varız diyen yeni kalkınma hikâyesi ile mi? Bizim tercihimiz, bizim vizyonumuz belli. Türkiye’yi cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kalkındıracağız. Ve toplumun tüm kesimleri hep birlikte zenginleşeceğiz. Bugün yaşanıyor olan bu ağır yıkıcı kalıcı bir şekilde hep birlikte ortada kaldıracağız. Nasıl mı? Üretimi dönüştüreceğiz.

- Bugün ekonomi ranta dayanıyor. Dönüştürdüğümüzde üretmen yatırımlara dayanacak. Bugün ekonomi ağır bir sömürü düzeni içerisinde yürüyor. Yarın kalkınma olacak. Bugün vergi yükü halkın omuzuna bırakılmış vaziyette. Yarın adaletli bir vergi düzeni olacak. Dönüşen üretimle istihdam yaratacağız, verimlilik yaratacağız, gelirleri artıracağız, hayat pahalılığına son vereceğiz. Kaliteli hayatları hep birlikte yaşayacağız. Bugün ü. Buçuk milyon insanımız işsiz. Yaklaşık üç milyon insanımız ara dahi bulayamayacağını düşündüğü için iş aramayı bile bırakmış. Ama umutsuzluğa yer yok. Üretimi dönüştürdüğümüzde herkes için iş herkes için istihdam olacak. Bugün çalışanların yüzde 65’i asgari ücret veya ona yakın ücret alıyorlar. Ama umutsuzluğa yer yok. Üretimde yapacağımız dönüşle verimlilik artacak ve ücretler herkes için yükselecek. Bugün dünyanın çalışanlar için en kötü çalışma koşullarına sahip 10 ülkesinden biri Türkiye. Ama üretimde yapacağımız dönüşümle güvenceli istihdamda sosyal adaleti mutlaka sağlayacağız. Bugünün rantçı zihniyeti, doğayı katlederek iklim krizinin en ağır koşullarıyla halkı baş başa bırakmış vaziyette. Ama üretimde yapacağımız yeşil ve mavi dönüşümle yani temiz üretimle nefes alacağız. Bu dönüş yarını beklemeyecek bu dönüşüm iktidar olduğumuz gün başlayacak.

- Dünya yeni bir üretim devriminin eşiğinde. Bu devrim bilgiye veriye bilginin ürettiği yeşil ve yeni teknolojilere dayanıyor. Daha önceki üç büyük sanayi devrimini ıskaladık. Bu sefer ıskalamayacağız. Parçası olacağız. Hatta öncüsü olmaya geliyoruz.

- Yeteneklere insanına üreticisinin kapasitesine yatırım yapan yeni bir kamucu anlayışla geliyoruz. Yani ülkemizi girişimci ve dinamik bir devlet anlayışı ile yönetmeye geliyoruz. Kamu üreticinin hem öncüsü hem destekçisi hatta kuralları birlikte belirleyeceği demokratik ortağı olacak. Biz üretimi dönüştürürken üç temel hedefimiz olacak. Güvenceli ve kaliteli işler yaratmak, önüşümü sağlamak ve üretimi yeşil yapmak. Yani kimseyi geride bırakmayan adil bir dönüşüm için geliyoruz.

- Kamunun kaynakları yandaşlık üzerinden değil kamu yararı yaratmak için kullanılıyor olacak. Bu kapsamda kamu ihale kanununu yeşil ekonomi politikaları ile uyumlu, teknoloji yoğun üretimi teşvik eden, belgesel kalkınmayı destekleyen, organize suç, yolsuzluk, kara para aklama sucularıyla mücadele eden bir yapı da hazırlıyor olacağız. Yani artık biz geldiğimizde kamuda temiz ihale dönemi başlayacak.

- Kamunun kaynakları KÖİ projeleri adı altında yandaşa aktarılmayacak. Kamunun kaynakları yolsuzluk içeren ihalelerle dağıtılmayacak. Kanunun parası kamuda halkta kalacak. Ve biz o parayı halk için kullanıyor olacağız. Yani kaynak nerede derseniz vergide adalet reformuyla temiz fonların yatırım yamak isteyeceği bir ülkeyi ortaya çıkartarak kamunun kaynağını kamuda tutarak yeni istihdam alanları için, yeniş yatırımlar için, güvenceli işler için atılması gereken tüm adımları atıyor olacağız. İşsizlik böyle bitecek. Reçetesi elimizde var, hazırız.

- Kamu yok olma tehdidi altındaki işleri belirleyecek. Bir planlama bir dönüşüm stratejisi ortaya koyacak. Ve biz una uygun eğitim programları açıyor olacağız. Ve tüm çalışanların kendi şahsına ait olacak kişisel eğitim hesapları olacak. Yani mesleği yok olma tehdidi altında olanlar veya mesleğini değiştirmek isteyenlerin hayallerinin güvencesi bu kişisel eğitim hesapları olacak. Herkesin kendi hayali gerçekleşebilecek bir ileri hedef olmuş olacak. Peki bu yetenek inşasının sonunda verimlilik artacak, ücretler artacak, asgari ücreti değil zenginleştirici ücreti konuşuyor olacağız.

- Torpille değil yeteneklerimizle; hangi adreste doğduğumuzla değil inşa edebildiğimiz öğrendiklerimizle var olacağız. Yani hiçbir genç okusam da ne olur demeyecek. İşte bunnu için İŞKUR’un MEB ile koordinasyonla yürüteceği danışmanını ara uygulamasını biz başlatacağız. Böylece her gen yetenekleri ve hayalleri doğrultusunda bir sosyal hizmet ve rehberlik danışmanı ile eşleşecek.

- Mahallesinde kreş, bakım hizmetleri olmadığı için çalışamayan kadınlar. Bilgiye, teknolojiye erişemediği için bunlarla tanışamayan gençler, hepimizin hayatını dönüştürmeye geliyoruz. Bizim inşa edeceğimiz tolu konutlarda her 20 binadan bir tanesini ortak alan olarak inşa edeceğiz. O ortak alanda kreş olacak, bakım hizmetleri olacak, dijital kütüphane olacak, teknoloji laboratuvarları olacak.

- Bilim insanları, ürettiğiniz bilimi destekleyecek, güçlü dinamik, ve çeşitlendirilmiş  iş birliklerinden oluşan bir araştırma şirketi kuracağız. TÜBİTAK temel ve uygulamaları  araştırma faaliyetlerine odaklanmak üzere yeniden kimlik kazanacak. Toplumsal sorunlara odaklı kamu ARGE enstitüleri kuracağız. Mesela emek dostu  teknolojiler enstitüsünü.

- Büyük coğrafyamızın yetenek havuzu olmak için bütün adımları atacağız. Okulunda bilim yapmak isteyen tüm bilim insanlarımız özgür üniversitelere kavuşacaklar. YÖK'ü kaldıracağız, Boğaziçi'ni ve tüm üniversiteleri hep birlikte özgürleştireceğiz. Barış imzacısı akademisyenleri yeniden öğrencileri ile yeniden üniversitelerle buluşturacağız.

- Teknolojinin toplumsallaşması için her okulda her sınıfta mahallelerde bir bilgisayar olması için evrensel hizmet fonunu amacına uygun kullanır hale geleceğiz.

- Hiç kimse hiçbir engelli hiçbir yaşlı hiçbir dezavantajlı grup bilgisayar ve teknoloji kullanamadığı için ihtiyaç duyduğu devlet hizmetlerine erişmekten mahrum kalmayacak. 

- Türkiye güneş ve rüzgar enerjisi ofisini kuracağız. en önemlisi enerji ihtiyacının karşılanması için bir seferberlik başlatacağız. tüm binaların çatılarına ve yüzeylerine güneş enerjisi panelleri kuracağız. Ve biz bunun öncüsü olmak için yapacağımız sosyal konutların tümünde ve bu iktidarın vadettiği ama tamamlamayacağını bildiğimiz ama  bizim iktidarımızda tamamlayacağımız TOKİ’lerde bütün binaların çatısına ve yüzeyine güneş enerjisini biz inşa ediyor olacağız. İşte o zaman son bir yılda üç katına çıkmış olan elektrik faturanız var ya gümdür gümdür düşürecek.

- Bugünün buhranında hiç karamsarlığa kapılmayacağız. Çünkü artık rantın, sömürünün, yolsuzluğun dönemi bitiriyor. Artık  halkın, üretimin kalkınmanın zamanı başlıyor. Hepimizin içinde yer alacağı ortak bir geleceği kurmanın zamanı başlıyor. İşte biz bu büyük üretim dönüşümüyle Türkiye'yi ikinci yüzyıla taşıyacağız. Bu karanlığı bitirecek güç halktadır, Cumhuriyet Halk Partisi'ndedir. Biz hazırız. 

ACEMOĞLU: KARŞIMIZDAKİ TABLO ÇOK NEGATİF AMA TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ KARAMSAR GÖRMÜYORUM

Uzun süredir Türkiye ekonomisinde değerlendirilmesi gereken bir isim olarak düşünülen dünya ekonomi literatüründe önemli bir yere sahip olan Türk ekonomist, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MİT) öğretim üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu da CHP'nin ekonomi yönetiminde yer alacak.

Toplantıda konuşan Acemoğlu, şunları söyledi;

- Türkiye'nin büyüme dinamikleri az çok biliniyor. 80'lerin sonunda ve 90'larda potansiyelinin çok altında büyüdükten sonra; Türkiye, 2001-2006 yılları arasında, gayri safi hasıla büyüme oranını yüzde 6'lara kadar çıkardı. Sonra daha istikrarsız ve orta oranlı bir büyüme görüyoruz. Ama büyüme oranından daha da önemlisi, büyümenin kalitesi. Büyümenin kalitesinin çok yönü var ama ana problem Türkiye'de verimlilik. Büyümenin, verimliliği artırmaması.  

- 2001-2006 arasında yani; enflasyon kontrol altına alındığı zaman, mali politikalar doğru bir çerçevede adım attığı zaten, yolsuzluğa karşı ufak birkaç adım atıldığı zaman ve başka reformlarla beraber Türkiye ekonomisinin potansiyeli artıyor ve büyüme daha kaliteli bir hale geliyor. Yüzde 5 oranında, toplam faktör verimliliği var. Bu, Türkiye ekonomisinin ne kadar önü açık olduğunun göstergesi. 2006'dan sonra yolsuzluk altıyor, reformlar tam tersine gidiyor; ortalama yüzde sıfıra, hatta negatife gidiyor. 

- Toplam faktör verimliliği biraz soyut bir kavram, daha somut bakalım. 

- 1990'ların ortasında Türkiye, ne ihraç ediyor diye baktığımızda bunun çoğu tarımsal ürünler ve düşük kaliteli ürünler. Ama burada bir iyileşme görüyoruz 2006 senesine kadar. Orta kaliteli, orta teknolojisi olan ürünlerin payı hızlı bir şekilde artıyor. İhracatın, teknoloji katkısı giderek artıyor ama ne yazık ki 2006 2007 senesinden sonra burada bir duruluş var ve ilerleme yok. Türkiye yine düşük kaliteli büyümeye geri dönüyor. Malezya, Meksika, Çin gibi ülkeler; Türkiye'de çok daha ilerideler, daha fazla teknoloji içerek ürün ihraç ediyorlar ve giderek artıyor. Türkiye'de bir durgunluk var. 

- Bu, düşük kaliteli, verimsiz büyümenin en önemli unsurlarından biri, Türkiye'nin kaynaklarını doğru kullanmaması. Bu kaynakların içinde en önemlilerinden biri, insan kaynakları. Eğitim düzeyi ve eğitim kalitesi çok kötü durumda. Türkiye'den gelen öğrencilerin, uluslararası sınavlarda aldığı notlar çok düşük. Ya da Türkiye'deki öğrencilerin üniversiteye gitme ya da liseden mezun olma oranları, Avrupa'ya hatta Güney Amerika'ya oranla çok düşük. 

- Teknolojiye yatırım yapmamak, verimsiz büyüme, insan kaynaklarını doğru kullanmamak, bunun çok net bir sonucu var. Düşük verimli istihdam, düşük ücret düzeyi, yoksulluk. Bu yoksulluk problemini çözmek istiyorsak, verimliliği artırmalıyız. Türkiye'deki problem bundan da daha derin. Olan gelir, çok eşitsiz bir şekilde dağılıyor. Türkiye'de gelir dağılımı çok hüzün verici. 

- Bu kadar problemin içinde Türkiye nasıl büyüdü? En önemli unsurlardan biri kredi. Türkiye, çok büyük bir kredi patlamasından geçti. 2000'lerin başında, Türkiye'de toplam kredi; GSYH'ye oranla yüzde 10 gibiydi. Hızlı bir büyümeyle, bu yüzde 80'e yaklaşmış durumda. Bu kredi patlaması, büyümenin en büyük motoru oldu. Türkiye yurt dışından da çok kaynak aldı, dış borçlanma da çok arttı son 20 senede. Bu kaynaklar, yatırıma, ArGe'ye, teknolojiye, insani kaynaklara, eğitime, bilime gidiyorlarsa; bu, ülkenin gelecek potansiyelini artırır. Ama Türkiye'de olan bu değildi. Türkiye'de büyüme nasıl geldi, nerede kapital var diye bakarsanız, Türkiye'de, dünyada nadir olarak görülebilecek bir tablo ortaya çıkıyor. İnşaat sektörü, sermayeye olan yatırımın yarısı. Makine, teçhizat, teknolojiye olan yatırım bunun altında. Ama inşaat ne yazık ki teknolojik ilerleme getirmiyor, yolsuzluk getiriyor, ücretleri artırmıyor. 

- Bu çarpıtılmış sistemin tabanı, kurumları düşünmeden anlamak mümkün değil. Türkiye, birçok kurumsal açıdan, her zaman problemi açık olan bir yer. Bunu yolsuzluğu denetleme sistemine bakabilirsiniz, yargı sistemine bakabilirsiniz, genel denetlemenin kalitesine, hükümetin kalitesine, hukuk üstünlüğüne bakabilirsiniz. Bunların hepsinde, Türkiye'nin durumu, uluslarası göreceli olarak iyi değil. 

- 2001'den sonra yüksek kaliteli dediğim büyüme sırasında ufak bir iyileşme oluyor. Yolsuzluk biraz daha iyi kontrol altına alınıyor. Yargı kurumları biraz daha iyileşiyor, iş piyasasındaki kurumlar biraz daha iyileşiyor. Bu ufacık iyileşme ile verimlilik artıyor, teknoloji artıyor... 2006 2007'den sonra, kurumlarda bir çökme var. Çok daha geri gidiyorlar, yargı kurumu bağımsızlığı kaybediyor, denetleme kalmamış durumda.

- Ekonomik kurumları, siyasi kurumları düşünmeden anlamamız mümkün değil. Türkiye'deki kurumların düzeyi giderek kötüleşiyor. Bunu birçok endeksle görmemiz mümkün. Freedom House adlı uluslararası örgütün verdiği verilere göre; Türkiye'deki siyasi haklar şu anda 1980'in başına gelmiş durumda. Hangilerde demokrasi en geriye gitti sorusuna yanıt veren verilerde de; çok büyük bir iç savaş geçiren Mali en yukarıda, Türkiye ikinci... 

- İfade özgürlüğüne bakıldığında daha kötü, 2006 2007'den sonra korkunç bir çöküş var. Özgür medya, özgür sivil toplum artık çok zor. 

- Şu anda, eksi reel faizlerle, devlet bankalarının verdiği kredilerle gelir dağılımı daha da kötüleşiyor. Bu, kaynaklar yandaş holdinglere gidiyor. Yeni yatırıma, yeni enerjiye sahip, yeni teknoloji getirecek şirketlere gitmiyor. 

- Net rezervler korkunç negatif hale gelmiş durumda. Önümüzdeki zorluklarda kullanacağımız rezerv kalmadı. Karşımızdaki tablo çok negatif ama ben karamsar görmüyorum Türkiye'nin geleceğini. İyimser olacak şeyler de var. En önemlisi, Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek. Diğer pozitif şey ise, çözümlerin aslında çok açık olması. Ekonomi konusunda bilgisi olan insanlara sorarsanız, herkesin Türkiye'nin ne yapması konusunda genel olarak aynı fikirlere sahip olduğunu göreceksiniz.

- Bunlar; kısa dönemde ekonominin makro ekonomik olarak normalleşmesi, orta dönemde teknolojiye, bilime, eğitime yatırım yapıp bir teknoloji stratejisi ile üretkenliği, verimliliği artırmak; bunu doğru bir kurumsal yapıya oturtmak.

- Normalleşmeden bahsetmek istediğim ilk önemli şey, faiz politikalarını düzelterek enflasyonu düşürmek. Enflasyonun bu düzeyde olduğu ekonomide, başka kaynakların doğru olarak dağılması mümkün değil. 

FOGGO: SOSYAL DEVLET DÖNEMİ BAŞLIYOR

CHP Yoksulluk ve Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo açıklamalarda bulundu.

Hacer Foggo’nun satırbaşları şöyle:

- Bugün burada ilan edilen vizyon ile güçlü sosyal devlet ile fırsat eşitliği dönemi başlıyor. Bu kalkınma vizyonunun en önemli boyutlarından biri sosyal devlettir.

- Çünkü sosyal devlet, bir çocuğun beslenme hakkı ile eğitime erişme hakkı arasında bir fark görmez.

- CHP iktidarının ilk 6 ayında Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulacak. Tüm sosyal yardımlar tek bir çatı altında toplanacak.

- Hiç kimse sosyal yardım almak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmayacak. Devlet, zorda olanın ayağına gidecek.

PROF. DR. KARA: KALKINMAYI DESTEKLEYECEK POLİTİKAYA İHTİYAÇ VAR

Merkez Bankası’nın eski Baş ekonomisti ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, video konferans yoluyla toplantıda konuştu.

Kara’nın satırbaşları şöyle oldu:

- 2001 yılından alınan dersler, daha önceki dönemde alınan derslerle birlikte bütün bunlar bir arada devreye konulursa o zaman sağlıklı bir kalkınma ve refah artışı için elverişli bir zemin oluşturulur diye düşünüyorum.

- Kolay değil, birikmiş sorunlar var. Fakat sorunları öteleyerek, görmezden gelerek veya içe kapanarak halledemeyiz.

- Türkiye'nin 40 yıla aşkın dışa açılma deneyimi var. Buradan artık sert bir şekilde geriye dönüş çok zor.

- Bununla yaşamasını ve buradan gelebilecek olumlu faktörleri ön plana çıkaran, olumsuzları dengeleyen araç tasarımına ve kurumsal tasarıma ihtiyaç var.

- Bunu yaparken de ülkeye özgü ihtiyaçları gözetmek gerekiyor. Geçmişten alınan dersleri de içselleştirmek lazım. Bu çok önemli. Çünkü dışarıdan şablon şeklinde gelen politikaların sürdürülebilir olmadığını geçmişte yaşayarak gördük.

- Türkiye sahip olduğu birikim ve beşeri sermaye ile bence bunları yapabilecek kapasiteye sahip. Yeter ki daha bilimsel normlara doğru dönüşü destekleyen bir iklim oluşsun.

PROF. DR. GÜRKAYNAK’DAN ENFLASYON MESAJI

Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak da video konferansla toplantıya bağlandı.

Gürkaynak, şöyle konuştu:

“ENFLASYONU NASIL DÜŞÜRECEĞİMİZİ BİLİYORUZ”

- Enflasyon yükseltip büyüme mümkün değil. Hiçbir zaman olmadı.  2 ay sonrasına vadeli çek yazılamayan ülkeye yatırım yapılamaz.

- Merkez Bankacılığı güven işidir. Bütünsel bir değişiklik elzem. Sadece merkez bankacısını değiştirerek enflasyonu düşüreceğimiz konusunda kendimizi kandırmayalım.

- Enflasyon, fakirden alıp zengine veren en aşağılık vergidir. Makro ihtiyati politikalarının sahibi yok, bir sahibi olmalı. Vergi reformu yapılmak zorunda. Gelir vergisi toplanması gerekiyor.

- Bunları yaptıktan sonra Merkez Bankası'na dönüp işini doğru düzgün yap diyebiliriz. Türkiye varlık içinde yokluk yaşıyor.

- İyi iktisat politikası yapmak mümkün. Türkiye'de enflasyonu düşüren politikanın maliyeti var. Bu maliyet bir kere ödenecek.

- Gelecek nesiller kurtulacak. Enflasyonu düşürmek mümkün, nasıl yapacağımızı biliyoruz.  Toplumsal mutabakat ve niyet gerekiyor bunun için

PROF. DR AKÇİĞİT: ÇOK FAZLA ALANDA SIKINTILARIMIZ VAR

Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, video konferansla toplantıda konuşma yaptı.

Akçiğit, şunları söyledi:

- Türkiye'deki rekabet ortamın 2013'ten sonra bozulmaya başlıyor. Bu rekabeti yeniden yerine oturtabilmek gerek. Sanayi politikaları ile eğitim politikaları birbirinden ayrı düşünülemez.

- Beşeri sermayeye yatırım yapmamız gerekli. Yetişmiş deneyimli araştırmacılar yurtdışına gidiyor.

- Yurtdışına gittiklerinde verimliliklerinde yüzde 25 artıyor. Türkiye'de kalan bağlantı halinde olduğu insanların da verimliliği artıyor.

- Türkiye'ye döndüklerinde ise verimlilikte azalma yaşanıyor. Türkiye ekonomisini nerede bıraktıysak orada kalmış, 60 yıldır değişen hiçbir şey yok.

- Çok sıkıntılı alan var ama yapacak çok şey de var. Kısa zamanda düzeltebileceğimiz çok şey olur.

- Teşhisi doğru koymazsak sesi en yüksek çıkanı dinlersek çözüm olmaz. Ülkenin çok fazla yetişmiş insan var. Önemli olan partiler üstü çalışabilmek. Fazıl Anıl KILIÇLI/KENT YAŞAM