31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlere çok kısa bir süre kala ağırlayıp siyaset ve ülke gündemine ilişkin samimi sohbetler gerçekleştirdiğimiz konuklarımız arasına bu hafta özel bir isim katıldı.
1960’lı yıllarda ailesiyle birlikte Almanya’ya giden ve orada iş dünyasına katılıp sonrasında işini memleketine taşıyarak ülkesinde istihdama katkı sağlayan Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı ile iş insanı Erdinç Örencik, Yaşam Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Celal Karaali, Haber Müdür Tayfun Ercan ve Genel Koordinatör Sümeyra Duğan tarafından ağırlandı. Karaali’nin sorularını yanıtlayan Örencik, “Türkiye ile Almanya arasında çok büyük sistem farklılıkları var. Türkiye şu andaki yönetim şekliyle 1933 Almanya’sına benziyor yani neredeyse Almanya’nın yüz yıl gerisinden geliyor diyebiliriz.” dedi.
ERDİNÇ ÖRENCİK KİMDİR?
60’lı yıllarda Almanya’ya göç ettik. Orada liseyi tamamladıktan sonra bir meslek öğrendim. Araba tamirciliği yaptım. Üniversitede İşletme Fakültesi bitirdim. Sonrasında iyi şirketlerde ve iyi pozisyonlarda çalıştım. Çok ülke gezdim. 96 yılında çalıştığım şirketle Türkiye’ye geri döndüm. Her zaman Türkiye’ye döneceğimi biliyordum. RHEINMETALL Genel Müdürlüğü görevini yapıyorum şu anda. Almanya’nın ilk 100 sanayi kuruluşlarından Türkiye’nin de önemli sanayi kuruluşlarından biridir, Türkiye’de bir üretim merkezimiz, iki tane de pazarlama merkezimiz var. 400 kişiye istihdam sağlıyoruz.
“BU KADAR SIĞINMACIYI MİSAFİR EDECEK LÜKSÜMÜZ YOK”
Türkiye’de sığınmacılar gitmedikçe Türkiye ekonomisinin düzelme şansı yok. Fakir bir ülkeyiz. Böyle bir misafirperverliği yapacak lüksümüz yok. Bana diyorlar ki sen de bir sığınmacısın. Hayır efendim ben sığınmacı değilim. Benim babam ihtiyaç olduğu için, pasaportla talep üzerine yaptı. Türkiye’de olan gibi her gün binlerce yılda yüz binlerce ve toplamda milyonları aşkın kayıtsız, kaçak insanlar gibi gitmedik biz Almanya’ya. Buraya gelenlerin çok büyük bir çoğunluğu kayıt dışı ve burada olma hakları yok ve açıkçası kaliteli insanlar da değiller. Kayıtları yok, benim babam kayıtlıydı ve bu bir süreçtir. 15 yıl sürdü bu göç.
“KAPILARI AÇARSANIZ BURADAKİLER GİTMEZ, ORADAKİLER GERİ DÖNER”
Almanya’da da sığınmacılar var. Sığınmacı geldiğinde oraya kayıt alınıyor. Sonra nerede kalacağı belirlenir. Orada kalma mecburiyetindedir. Çalışmaya müsaade yok. Ailesi Almanya’yı ilgilendirmiyor. Sonra koşullar değişince memleketine geri döneceksin. Bir arkadaşım dedi ki her hafta Türkiye’ye geri kaçıyor oradakiler. Çünkü Almanya’daki bu şartlardan rahatsız olup Türkiye’de daha rahat yaşayacakları ortama gidiyorlar. Almanya ve Avrupa’da kurallar ve yaptırımlar olduğu için tekrar Türkiye’ye dönüyor. Birisi ‘Kapıları açarım hepsi gelir’ diyor ya, sakın öyle bir şey yapmayın çünkü kapıları açarsak hepsi geri döner. Burada çalışıyor, şirket kuruyor, ailesini getiriyor, sağlık sigortası var. Türklerden daha iyi neredeyse. Bu şartlar Avrupa’da yok. Milyonlarca insan Türkiye’ye geri döner emin olun.
“TÜRKİYE’DE SİYASİLERİN GÜVENİRLİĞİ KALMAMIŞTIR”
Türkiye’de siyasi bir kişilik olmak, babadan oğula geçen ve güvenirliği kalmayan bir pozisyonda olmak demektir. Türkiye’deki siyasetçilerin güvenirliği kalmamıştır. Ben siyasetçi olarak kendimi görmüyorum. Ben Türkiye’nin gelişmesini istiyorum, insanlara dokunmak istiyorum. Bunun için siyasi olmaya gerek yok. İnsan olun yeter. Siyasetçi profili güvenini kaybetmiştir.
“TÜRKİYE’DE HERKES GAZETECİLİK YAPMAYA KALKIYOR”
Basın mensubu dediğin bir okula gidersin, birikimin olur ve sonra gazeteci olursun. Yoksa eline telefonu mikrofonu alarak birilerinin basın danışmanı olabilirsin hemen. Avrupa’da öncelikle basın özgürlüğü var. İstediğini yazıp, yayınlayabilirsin, kişisel haklara saldırmadığı sürece, ama burada hiçbir şekilde istediğin şeyi yazamıyorsun, söyleyemiyorsun. Ben bir şirket yönetiyorum, diyorum ki çok öne çıkmayayım sıkıntıya girerim diye çekiniyorum.
“HİÇBİR ŞEY EŞİT DEĞİL”
Türkiye’de bir açılış olduğunda televizyonu açıyorsun 8-10 kanalda aynı görüntü. Ama ben bir siyasi veya iş insanı olarak çıkmak istesem çıkamıyorum. Başka insanlar tüm devlet imkanını ve medyayı kullanıyor. Seçimlerde de aynı. Avrupa’daki seçimlerde büyük küçük fark etmeksizin partilere 15 dakikalık konuşma süresi belirlenmiştir ve partiler o süre çerçevesinde propagandalarını yaparlar.
‘HER ŞEYİ BEN BİLİRİM’ KAFASI ÜLKEYİ FELAKETE SÜRÜKLÜYOR
Türkiye’ye yatırım yapmasını istediğim arkadaşımla konuştuk ve bana Türkiye’deki durumu anlatarak neden yatırım yapmayacağını söyledi. Bana dedi ki “Bak Erdinç, 1933 Almanya’sında bizim devlet başkanımız hem Cumhurbaşkanıydı hem Başbakandı hem de parti lideriydi. Şimdi Türkiye’de de böyle bir durum var. Ben neden oraya yatırım yapayım?” Üç pozisyonu aynı anda yürüten bir insan bize ağır bir bedel ödetti. Bir insan her şeyi bilemez. Öyle olursa sonuç da İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya gibi olur.
“200’LÜK BANKNOT BOZUK PARA OLDU”
Türkiye’de 465 milyar TL para dolaşıyor haftalık. Bu paranın yüzde 80’i 200 liralık banknot. Yani 200 liralık banknotumuz bozuk para olmuş durumda. Eskiden simitçiye 200 lira verdiğinizde sizi dövebilirdi napıyorsun diyerek. Şimdi veriyorsun adam cebinden çıkarıp desteyle parayı sayıp üstünü veriyor. Simitçi bile para yerine koymuyor 200 lirayı. Ben olsam 5 bin liralık banknot basarım. 2 milyonluk bir araba alsan adam parayı peşin istese spor çantanla balya balya parayla gitmek zorundasın. Türkiye’yi satın almıyorsun ya bir araba alacaksın. Bangladeş’e döndük, resmen battık. Tayfun Ercan-KENT YAŞAM