Başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin birçok ilindeki köklü ve tanınmış liselerde görev yapan çok sayıda öğretmenin açığa alındığı iddiası sosyal medyada ve çeşitli ihbar hatlarında hızla yayıldı.
İddialara göre, bu okullara yeni yönetici ve öğretmen atamaları yapılırken, "muhalif" olarak nitelendirilen deneyimli eğitimciler görevden uzaklaştırılıyor.
Konuya ilişkin mikrofonumuza konuşan Eğitim-İş Sendikası 3. Nolu Şube Başkanı Oğuz Akkaş, “Kendi yöneticisini kuran iktidar, şimdi de kendi öğretmen kadrosunu yaratıyor ve tam olarak istedikleri bir nesil yetiştirmek için eğitim sistemini baştan sonra dizayn ediyor” dedi.
Akkaş ile yaptığımız röportaj şöyle;
Elbette, aşağıda konuşmanın yazım hataları düzeltilmiş halini bulabilirsin. Noktalama işaretleri, büyük harf kullanımı, kelime hataları ve anlatım bozuklukları giderildi. Metnin uzunluğu korunmuştur, sadece dil bilgisi ve yazım açısından düzenlenmiştir:
Proje okulları diye 2016 yılında bir okul türü ürettiler. Nasıl nitelikli okul, niteliksiz okul varsa, bu da "proje okul" diye bir tür. Bu okulları üretmelerindeki maksat şuydu: İdarecilerini hiçbir sınav olmadan siyasi iktidar kendisi atayacaktı. Oraya atadığı idareciler de kendi öğretmen kadrosunu oluşturacaktı.
İlk çıktığında biz eğitimciler olarak buna karşı çıktık. Özellikle Galatasaray, Kabataş gibi köklü liselerde kendi kadrolarını oluşturmaya çalışan bir siyasi iktidar vardı. Burada belli kriterlere göre atanmayan bir yönetici ve öğretmen kadrosu oluşacağı, bu okulların bugüne kadar oluşturduğu kültürün ortadan kalkacağı endişesiyle karşı çıktık. Eğitim emekçilerine haksızlık yapıldığını düşündük.
Gelinen noktada tabii ki oraya bazı kurallar koydular: 4 yıl ve 8 yıl sonunda buradaki öğretmenler değişecek diye. Bugüne kadar bunu uygulayamadılar çünkü o kadar alelacele ve "kervan yolda düzülür" mantığıyla başlamışlardı ki, daha sonra bu öğretmenleri nereye tayin edeceklerini bilemediler.
“ÖĞRETMENLERİMİZ KIYIMA UĞRADI”
Bugün geldiğimiz noktada, üç gün önce daha önce açıkladıkları kılavuzu uygulamaya başladılar. Orada şöyle deniyordu: 4 yılını dolduran öğretmenler tayin istesinler, kendi okullarını da tercih edebilirler, başka dört okul daha tercih edebilirler. Öğretmenlere beş tercih sundular. Dediler ki, ilk başta kendi okulunuzu yazabilirsiniz.
Ancak kriter şuydu: Kılavuza da dava açtık ama hiçbir karşılık bulamadık. Bir ay önce çıkan kılavuzda atama kriteri, "Öğretmenlerin tercihleri dikkate alınır" diyordu ama "Müdür bu işi yapar" denmiyordu. Bakanlık uhdesinde olduğu belirtiliyordu.
Yıllardır o okulda çalışan, 20 yıldır 10 yıldır o okulun kültürünün oluşmasında emeği olan arkadaşlar tercihlerini yaptı. Kendi okullarını yazdılar, olmazsa diye başka 3-4 okul daha yazdılar. Fakat iki gün önce öğrendik ki, kendi okulunu tercih eden öğretmenlerin büyük bir kısmı –hepsi değil bazı okullarda– tamamen kıyıma uğramış. Arkamda gördüğünüz lisede görev yapan 29 öğretmenden sadece 16’sı okulda kalmış, 13’ü ise kalmaya hak görülmemiş.
Buradaki mesele şu: Elbette devlet memurların yerini değiştirebilir. Ancak hakkaniyet ilkesi çok önemlidir. Dersiniz ki, öğretmenlere yıl bazında verdiğimiz puanlar var, başarı puanları var, proje üretme puanları var. Bu kıstaslara göre atama yapılır.
“AÇIKLAMA YOK”
Öğretmenler de diyor ki: "Ben düne kadar bu okulda çalışıyordum, bugün hangi konuda yetersizim ki burada çalışamıyorum?" Tek bir açıklama bekliyorlar. Devletin öğretmeni, bu ülkenin geleceğini yetiştiren kişi şunu soruyor: "Bana haksızlık mı yapıyorsunuz? Bir açıklama yapın."
Okul müdürleri de açıklama yapmıyor. "Neden burada kalmadım, bir hatam mı var, bir soruşturma mı geçirdim? Eğitim sistemine katkı mı sunmadım?" Hayır, hiçbir açıklama yok. Sadece deniyor ki: "Bakanlık böyle tercih etti."
Ama listelerin okul müdürlüklerinden gittiğini biliyoruz. Herhalde onlara da "Böyle bir şeyi açıklamayın" denmiş. Fakat birkaç okul müdüründen duyduğumuz bilgiye göre referans sistemiyle seçilmiş.
29 öğretmenden 16’sı kalır, 13’ü gider. Bir gerekçe istersiniz. Çok saçma bile olsa, dersiniz ki "Gözünün üzerinde kaşın var." Ama hiç gerekçe yok.
“SİYASİ KASIT OLDUĞUNU DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUZ”
Başta söylediğimiz gibi, siyasi bir bakış açısıyla hareket edildiğini düşünmek istemiyoruz. Ancak Milli Eğitim kendi bünyesindeki 1 milyon 200 bin öğretmeni, sendikasına ya da görüşüne göre ayırırsa –ki başladı bu uygulamalar– yıllardır müdürleri, müdür yardımcılarını hep kendi sendikalarına yakın kişilerden seçtiler.
Eğitimin kalitesi neden düştü? Çünkü liyakatsiz yöneticiler ve onların oluşturduğu öğretmen kadrosu sistemi bozdu. Proje okullarında da bu düşüş yaşanıyor.
Öğretmenler diyor ki: "Burası bir sosyal hukuk devleti. Ben devletin memuruyum. Çocuklarıma haklarını aramayı öğretiyorum. Şu an bana haksızlık yapılıyor."
Peki, ben size sorayım, tüm Türkiye’ye sorayım: Bir ülkenin öğretmeni, o ülkenin adalet sistemine güvenmiyorsa, o öğretmen çocukları hangi ahlaki değerlerle yetiştirir? Ahlaklı bir nesil yetiştirebilir mi?
“ŞİMDİDEN ÖĞRETMENLER ODASINDAKİ HUZUR BOZULDU”
Şu an okuldan ilişik kesmeler Haziran ayına bırakıldı. Haziran’a kadar burada tercih edilmeyen öğretmenlerle idare aynı ortamda çalışacak. Az önce içeride konuştuk, 16 kişi tercih edilmiş, 13 kişi edilmemiş. Öğretmen odasında huzur kalmamış. İdare ile öğretmenlerin arası açılmaya başlamış.
İki ay daha burası proje okulu olarak devam edecek. En kıymetli öğrencilerin yüksek puanla girdiği bu okullarda öğretmen mutsuzsa, öğrencinin mutlu olması, kaliteli eğitim alması, o ülkenin aydınlık bir geleceğe sahip olması mümkün değildir.
Biz bu noktadan bakıyoruz. Tercihler yapılabilir, öğretmenlerin okulları değişebilir. Ama bari öğretmene bir açıklama yapın. Deyin ki, şu kritere göre bu yapıldı.
Buradaki haksızlığın hukuksuzluğun tanımı yok. Gerekçesi yok. Öğretmen sadece şunu soruyor: "Neden?" Devlet bu nedeni doldurmak zorundadır.
“YARGIYA BAŞVURDUK”
Süreci mahkemeye taşıdığımızı söylediniz, nasıl ilerleyecek?
Tabii ki burada hakkaniyet ilkesi çok önemli. İnsanların eşitlik ilkesinden yola çıkarak, görevlerinin başında kalması ya da görevden alınacaksa da gerekçeli olması lazım.
Her bir meslektaşımıza Eğitim-İş olarak hukuki destek vereceğiz. Bireysel davalar açacağız. Ülkedeki yargı buna ne kadar izin verir, bilemiyorum. Ama gerçekten adil bir yargılama olursa, bu atamaların iptal edilmesi gerekir.
Bu arkadaşlar açığa alınmadı, açıkta kaldılar. Neden? Çünkü kendi okullarında kalamamışlar. Tercih ettikleri beş okula da gidememişler. Ne olacağı belli değil.
“BELKİ DE 100 KM UZAĞA ATANACAKLAR”
Norm fazlası öğretmen olarak bekliyorlar. Bu haftadan itibaren, norm fazlası olanlara "açık okul varsa tercih edin" denilecek. Ama başka bir sıkıntı var:
Mesela ben Silivri’de görev yapan bir öğretmenim, branşımda açık yoksa nereyi tercih edeceğim? Çocuğum burada okuyor, evim burada.
Avrupa yakasını üç bölgeye, Anadolu yakasını da iki bölgeye ayırmışlar. Küçükçekmece ile Silivri aynı bölgede. Yarın diyebilirler ki "Halkalı’ya git." Arnavutköy’deki öğretmene "Avcılar’da yer bulduk, oraya git" denilebilir.
Bu sistem de yanlış. İstanbul gibi ulaşımı zor bir şehirde 100 kilometre ötedeki okulları aynı gruba koymuşlar. Ciddi mağduriyetler yaşanacak.
Bazı meslek dersi öğretmenlerinin ilçelerinde başka okul yok. Mesela konfeksiyon alanı sadece bir okulda var. O okul da doluysa ne olacak?
Sonra denilecek ki ikinci aşama: Re’sen atama. Yani ilçeler arası atama. Belki Kadıköy’e atanacak, tüm düzeni bozulacak.
Süreç hemen bitmiyor. Bu öğretmenler şu an açıkta kaldılar. Gidecekleri okullar belli değil. Belki de 100 kilometre ötede bir okula atanacaklar. KENT YAŞAM HABER MERKEZİ