Kara Ali Çavuş

Bir oğlu vardır adı Mehmet, henüz sekiz yaşında.

Oğlunu ve yavuklusunu tereddütsüz bırakıp, katılır Balkan harbine... Savaşır.

Balkan’larda  sadece yenilen ordu  değil, Osmanlı’nın kaybolan , yok olan itibarıdır aynı zamanda.

Yeni cephe açılır. Hicaz ve Yemen. Evine uğramadan varır Yemen’e.  Ardından Kafkaslar’da Doğu cephesine iner. Tam 11 yıl olur, cepheden cepheye. Vatan için , iffet için, evlat için, bayrak için.

 Sekiz yaşında iken evde bıraktığı oğlu Mehmet 19 yaşında Alay Sancaktarı olarak karşısına çıkar cephede, sarılırlar.

En son Dumlupınar’da şehit düşer. Son nefesini verirken ;

“ Vatan kurtulsun yeter,

Hakkım helal olsun evlat “diye fısıldar.

Onbaşı Mehmet babasını kucağında taşır. Kutsal vatan toprağına emanet eder.

Oğul Onbaşı Alay Sancaktarı Mehmet, kahraman babası gibi devam eder...

....

Ne zaman yazmaya kalksam , işte böyle hikayeler çıkıyor karşıma...

 Ben bayraktan başka bir şey yazamıyorum, topraktan başka cümle kuramıyorum. Andımıza değinmeden edemiyorum. Oturup İstiklal harbinden, Kuva-i Milliyeden başka bir şey konuşmak istemiyorum. Ben ne yazarsam yazayım; ya Atatürk ‘e özlem ya Vatan’a sevda yazıyorum...

Beni çoşturan da , ağlatanda hep bunlar oluyor...

Kalemi elime alıyorum; Türk Milleti’nin çimentosu “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazıyor ellerim.

 Bu hafta andımızı, haftaya Atatürk ilke ve inkılaplarını yazayım diyorum.

Sonra yok sadece yazmak yetmez ; Dünyanın en iyi öğretmeni anne babalardır, sadece kendi çocuklarıma değil bütün çocuklara ezberletmeliyim sırayla diyorum.

Sonra hem yazıyorum , hem fonda Selanik Türkü’sü dinliyorum.

Çünkü az önce kısacık yazdığım Kara Ali Çavuş’un okuyup geçtiğiniz hayatının özeti, artık benim hafızamda kazılı duruyor...

“Selanik Selanik viran olasın


Taşını topracını seller alsın


Sen de benim gibi yarsiz kalasın 


Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver

Al başımdan bu sevdayı götür yare ver”

EVRİM TOK