Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, güne, Edirnekapı Şehitliği’nde düzenlenen 18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü Programı’na katılarak başladı. İmamoğlu, resmi anma programının ardından, kabristanlarda dua eden şehit yakınlarıyla bir araya gelerek, şehitlerin mezarlarına karanfil bıraktı. Edirnekapı’dan İBB’nin Saraçhane’deki ana yerleşkesine geçen İmamoğlu, kuruma alınması muhtemel memur adayların mülakata alındığı “cam oda”yı ziyaret etti. Adaylara ve mülakatları şeffaf bir biçimde gerçekleştiren uzmanlara başarılar dileyen İmamoğlu, konuyla ilgili değerlendirme konuşmasını da İBB koridorlarında yaptı.
“GÖREVİNİ EN İYİ YAPAN İNSAN, MİLLETİNİ SEVEN İNSANDIR”
İmamoğlu, sosyal medya hesaplarından canlı yayınlanan ve güncel konulara da değindiği konuşmasında şunları söyledi:
“Bugün, çok özel bir gün. 18 Mart. Şehitlerimizi anıyor. Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü ve bu yıldönümü, aynı zamanda şehitlerimizi anma günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyoruz. Hayatını kaybeden gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyoruz. Bütün şehit ailelerimize, gazilerimize de selam ve saygılarımızı iletiyoruz. Bu millete layık olmak, tabii hepimizin işimizi, görevimizi yaparken en önemli düsturu. Görevini en iyi yapan insan, milletini seven insandır, milletine layık olan insandır. O düsturla kamu hizmetimizi yerine getiriyoruz. Bugün de İstanbul Büyükşehir Belediye’mizde bünyemize katmak arzusunda olduğumuz memur kadroları için görüşmelerin yapıldığı alanı ziyaret ettim. Belediyemizin, tümüyle şeffaf bir alanın içerisinde, steril bir ortamda… Gördüğünüz gibi buradan geçenler, çalışanların bile gördüğü, ama onların burayı hissetmediği, duymadığı bir yerde, görevlerini yapan arkadaşlarımız bir komisyon şeklinde çalışıyor. Aynı zamanda, soruları yine kendileri, kura gibi çekerek, gelen sorulara cevap verdiği bir biçimde süreç yapılıyor.”
“1780 ALIM YAPACAĞIMIZ BAŞVURUYA, YAKLAŞIK 70.000 KİŞİ BAŞVURDU”
“Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde; İBB, İETT ve İSKİ kadrolarına 1780 çalışan alınacak. Bu çalışan izni, tabii ki merkezi idare eden, bakanlıktan izinle verilen kadrolar. Bunların içerisinde çok değerli kadrolarımız var; itfaiye gibi, zabıta gibi. Bu kadrolarımızı zenginleştirmek zorundayız. Farklı statüde teknik alımlarımız var. 1780 alım yapacağımız başvuruya, yaklaşık 70.000 kişi başvurdu. Bu aslında ülkemizin, bugünkü iş arayan insanlarımızın ne kadar zor durumda olduğunun da bir göstergesi açıkçası. Burada, tek bir kişinin dahi hakkının, hukukunun çiğnenmediği bir ortam var etme konusunda titiz davranıyoruz. Zaten KPSS sınavında aldıkları puanlara göre, arkadaşlarımız 5 katına yakın bir kişiyi çağırmak durumunda ve o şekilde çağrılarını yapıyorlar. Ya merkezden direkt atamayla buraya kişiler gönderilecekti ya da biz, o 5 bin kişinin içerisinden burada, yine böyle şeffaf bir ortamda, bir kişinin bile hakkının yenmediği bir ortamda, bu tercih ortamını organize edecektik İstanbul için daha uygun olduğunu gördüğümüz için. Ama kapalı kapılar ardında değil, gördüğünüz gibi şeffaf bir ortamda, buradaki sözlü sınava giren arkadaşımızın kendi sorusunu kendisinin çektiği, karşısındaki heyetin de özenle tercihinin, seçiminin yapıldığı bir ortamdalar. Bir de bütün görüşmeler kamerayla, sesli kayıt altında.”
“ALIMLARIN ADİL BİR ŞEKİLDE YAPILDIĞI BİR SÜREÇ İŞLETİLECEK”
“Burada da başvuran kardeşlerimiz var, ülkemizin farklı noktalarından gelen. Doğu Anadolu'dan, Karadeniz'den, Güneydoğu Anadolu'dan, Ege'den, İç Anadolu'dan, Marmara'dan, her yerden... Onlara da söyledim. Hiçbirinin hakkının, hukukunun yenmediği ve alımların adil bir şekilde yapıldığı bir süreç işletilecek. Aslında adalet meselesi çok önemli. İç huzur meselesi çok önemli. Yani milletin huzurlu olma meselesi, çok önemli. Bugün baktığımızda, öyle acı bir dönem yaşıyoruz ki memleket olarak. Dün akşam bile, işte Filistin'e yapılan saldırıda, yüzlerce masum insan hayatını kaybediyor. Zor bir coğrafyadayız. Bütün Filistin'deki bu zalimliğin devam etmesini kınıyoruz elbette. Türkiye'nin büyük bir sorumluluğu var. Yani Suriye'de yeni bir dünya kuruluyor ve orada her halkın, Suriye halkının bir yanıyla sınır bütünlüğünün sağlanması, bir yanıyla oradaki her yaşayan insanın hakkının, hukukunun korunduğu bir düzenin var edilmesi titizlikleri…”
“BU ÜLKENİN ADİL BİR DÜZENE KAVUŞMASINI ARZU EDİYORUZ”
“Bütün bunlar çok önemli meseleler. Ama daha da önemlisi, iç huzur. Yani bahsettiğimiz, işsizliğin çözülmesi. Ben, nereye gidersem gideyim, atanamayan öğretmenler, bir türlü mülakatı aşamadığını ortaya koyan ve güvenemeyen hükümetine, bugünkü süreci yöneten insanlara güvenmediğini ifade eden insanlar görüyorum… Her yerden; İzmir'de dinliyorum, Diyarbakır'da dinliyorum, Trabzon'da dinliyorum… Her yerde dinliyorum. Ve bu, çok acı bir durum. Biz, bunu sona erdirmek istiyoruz. Sona erdirmek istiyoruz ve bu ülkenin adil bir düzene kavuşmasını arzu ediyoruz. Adaletli bir devletin, adaletli bir sistemin, başta yargı olmak üzere, her türlü insanını mutlu eden, insanı güvende hissettiren, bu ülkeye, devletin her kurumunu güven duyacağı bir ortamı var etme konusunda bir dönemi ülkemize kazandırma çabası içerisindeyiz.”
“BU ÜLKENİN CUMHURBAŞKANI’NIN, GECE 22.30’DA ATTIĞI TWEETTEKİ CÜMLELERE BAKIN”
Konuşmasının burasında çalışma arkadaşlarından cep telefonunu isteyen İmamoğlu, sözlerini şöyle devam ettirdi:
“Ramazan ayındayız ve Ramazan ayında insanlar ülkesine, milletine bereket, huzur, sağlık diler. Ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı… Ben, dün akşam sosyal medyada… Gece 22.30… Yani insanlar iftarını açmış bu ülkede, teravihe gitmiş, duasını etmiş, evine gelmiş; huzur bekliyor, huzur istiyor. Bu ülkenin, son genel seçimde seçtiği Cumhurbaşkanı’nın attığı tweet… Ya da belki kendisinin de haberi yok. Çevresinde oluşan bir kısım aklı evvelin yazıp, çizdiği de olabilir… Bilemem. Ama bundan sorumludur. Tweetinin içindeki kelimelere bakın bir Ramazan akşamı… Ve Ramazan akşamından bir gün sonra, yani bugün, şehitlerimizi bir birlikte anacağız, beraber anacağız. Onlara olan minnet duygularımızı anlatacağız. Onlara olan en güçlü vefamızı sunacağız… Ve onun bir gece öncesinde; yani Filistin'de insanlar katledilirken, Türkiye'de işsizlik sorunu tavan yapmışken, adaletle ilgili duygu sarsılmışken, yüzde 85-90’a yakın insanın adalet sistemine güvenmediği bir ortam varken; bir avuç, ne olduğu belli olmayan insanların, bütün yargıçlarımızı, bütün savcılarımızı zan altında bıraktığı bir dönemi yaşarken, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın, milletin oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın gece 22.30’da attığı tweetteki cümlelere bakın.”
“TÜRKİYE'NİN YÜZDE 75’İ KARŞINDA; ONLARI LEKELİYORSUN”
“’Demokrasimizi zehirleyen toksik muhalefet!’ Ve devam ediyorum. Cümlelerin içinde bakın… ‘Karşımızda yolsuzluğun, hırsızlığın, taciz, tecavüz, sahtekarlık, çürümüşlük!’ Bu lafları Cumhurbaşkanı kuruyor. Bu lafları, ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı ortaya koyuyor. ‘Edepsizlik’, işte ‘saygısızlık’… Kelimelere bakar mısınız? Bir Ramazan akşamı, ülkenin Cumhurbaşkanı milletine huzur tesis etmek için çaba gösterecekken, haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayanlara moral verecekken, kendisi kurduğu bu cümlelerle muhalefete saldırmayı, bir ülkenin yetkili Cumhurbaşkanı, muhalefete saldırmayı, Ekrem İmamoğlu'na saldırmayı, yakın çevresine saldırmayı kendine meslek ediniyor. Ve bu şekilde, sosyal medyada yayınlar yapıyor her gün. Her gün insanına, topluma ‘muhalefet’ diyor, ‘ana muhalefet’ diyor. Yani bugün, Türkiye'nin yüzde 75’i karşında. Sen, bütün yüzde 75’i muhatap alarak, onları lekeliyorsun. Ben, şu anda buraya şehit ailelerinin yanından geldim. Gazilerin yanından geldim. Ne dediklerini ben duydum. Bütün bu duyguları yok sayıyorsun, insanlara hakaret ediyorsun, topluma hakaret ediyorsun… Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi? Bu devletin kurumları kimin? Bu milletin oy verdiği partiler kimin? Böyle bir saygısızlık olabilir mi? Topluma, millete böyle saygısız cümlelerle, sosyal medya yazılımları olabilir mi?”
“MİLLETİMİZİN HUZURUNU RİSK VE TEHDİT ALTINDA GÖRÜYORUM”
“O bakımdan ben, milletimizin huzurunu risk altında görüyorum, tehdit altında görüyorum. Ve bu huzuru bertaraf eden, kötü duruma düşüren, kötü bir yönetimle, Cumhurbaşkanı'nın kötü sözleriyle bütün milletimiz muhatap olmak zorunda kalıyor. Bir sabah bile insanlar huzurla ayağa kalkamıyor. Elinde çanta, kapısında bekleyen yargı mensupları… 3-5 kişi, bir avuç insan… Kendisi zaten Ekrem İmamoğlu'nun her mevzusuna savcılık yapma konusunda kararlı… ‘Heybedeki turpu’ milletin önüne koymuş! Ki neyse o turp? Yazıktır, günahtır. Bu millete, bu memlekete artık zarar vermeyi bırak; görevini yap. Bu kurumda kreş hizmeti verenler sorgulanıyor. Kent lokantası açanlar soruşturuluyor. Bu memleketin iyiliğini isteyen ve çalışan insanlar sorgulanıyor, yargılanıyor. Böyle bir şey olamaz. Biz, bu memleketin huzurunu istiyoruz. Bir adım bile geri atmayız. O kötü cümleler, benim ağzıma bile almayacağım, dilime almayacağım, asla yazmayacağım, kamuoyuyla paylaşmayacağım o kötü cümlelerin her bir kelimesi, vız gelir tırıs gider.”
“BU DÖNEMİN DEĞİŞMESİ İÇİN MÜCADELEMİ SONUNA KADAR VERECEĞİM”
“Burada net ifade ediyorum: Allah, bu memleketi kötü insanlardan, kötü duygulardan, koltuğu için her şeyi yapma ruhuna sahip insanlardan korusun. Koruması için de ben, sonuna kadar mücadele vereceğim. Her bir arkadaşım için mücadele edeceğim. Bu vatanın her bir evladı için mücadele vereceğim. Şuraya işe girmek için gelen her kardeşimin hakkını korumak için mücadele vereceğim. Atanamayan her öğretmen için mücadele vereceğim. Hakkını, hukukunun yenildiğini iddia eden milyonlarca, devlet kapısında bekleyen, sırası bir türlü gelemeyen, ama bir avuç insanın mutlu olduğunu gören, hakkının, hukukunu yendiğini söyleyen on milyonlarca bu ülkenin genç insanının hakkını, hukukunu koruyacağım. Bundan sakın zerre şüpheniz olmasın. Bir milim bile geri adım atmayacağım. Allah, bu memleketi korusun. Allah, bizi şehitlerimize, gazilerimize mahcup etmesin. Bu memleketin birliği ve dirliği için, en güçlü hizmeti vermemize vesile olsun. Burada görevlendirdiğin, o bir şekilde aparat gibi kullandığın hiçbir kişiden de kurumdan da korkmuyorum. Hiç. Zerre. Hepsi milletin karşısında haddini bilecek, günü geldiğinde. Bu kadar net söylüyorum. O bakımdan bu kötü cümlelerin, bu milletin bir daha huzuruna gelmemesi için de bir an önce bu dönemin değişmesi için de mücadelemi sonuna kadar vereceğim.”