Ortadoğu ülkelerindeki iç savaşlar,terör örgütlerinin güçlenmesi ve artması,hükümetlerin belirsizliklerinden dolayı yaşanan ekonomik sorunlar ve can güvenliği gibi sebeplerden dolayı insanlar ülkelerinden ayrılmak,yani göç etmek istiyorlar.İnsanlar bir umut olarak,çoğu kayıtsız ve yasal olmayan yollardan önce kendilerine en yakın komşu ülkelere,oradan da kocaman bilinmezliklerle dolu bir yaşam için başka ülkelere gitmeye çalışıyorlar.Ne kadar zor bir durum aslında.Kendi isteğin dışında tamamen içinde bulunduğun şartlardan dolayı dilini bile bilmediğin yeni bir ülke,yeni insanlar,yeni bir iş,yeni bir hayat...Herşey öncesinden daha iyi olması umuduyla..Orada var olan evini,eşyalarını,hayvanını,elinde neyi varsa satıp,son çare diyerek geliyorlar.Ülkemizde Suriye'den,Afganistan'dan,Pakistan'dan,Sudan'dan,Irak'tan dünyanın değişik yerlerinden gelen diğer sığınmacılarla birlikte 6-7 milyon sığınmacı bulunuyor ve nüfusları da çok hızlı artıyor.Dokuz yıldır süren iç savaşın ardından milyonlarca Suriyeliye kapılarını en fazla açan ülkeler sırasıyla Türkiye,Lübnan,Ürdün,Irak ve Mısır..Ve son yıllarda bu ülkelerin hepsinde de bu yoğun mülteci nüfusunun ekonomik,siyasi ve toplumsal sorunlara neden olduğu yönündeki eleştiriler artıyor..BM'nin araştırmasına göre Suriyelilerin büyük bir bölümü ülkelerine geri dönmek istediğini söylüyor.Yüzde 20-25'lik bir bölüm dönmek istemediklerini belirtiyor.Ülkemizde de son dönemde yapılan farklı kamuoyu araştırmaları Suriyeliler konusunun,hem ekonomik hem de toplumsal-kültürel nedenlerden dolayı ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğunu gösteriyor.Bu sebeple hükümetimizin de özellikle bu yıl mültecilerin denetimi ve bir bölümünün geri gönderilmesi politikasına daha fazla eğildiğini görüyoruz.Peki bu arada ülkesine dönen Suriyeli hiç mi olmadı?.Yine BM verilerine göre 2016-1019 yılları arası Suriye'ye dönen göçmen sayısı 216 bin 719 kişi olduğu söylense de ülkelerin kendi açıkladığı dönüş rakamları daha yüksek oranda..Lübnan 390 bin,Ürdün 150 bin,Türkiye 354 bin kişi olarak belirtildi..Ve bir de 40 yıl sonra ikinci büyük göç dalgası ile karşılaşan Afganistan var.Özellikle son bir yıldır DAEŞ tehdidi ve ekonomik sorunlar nedeniyle ülkelerinden göç ederek Avrupa'ya ulaşmaya çalışan Afganlar için Türkiye başka ülkelere gitmek için geçiş ülkesi.Büyük bir çoğunluğu illegal yollardan ülkemize giriş yapıp,burada kalıyorlar..15-20 gün boyunca yürüyerek Afganistan'dan İran'a ve oradan Erzurum'a geçiyor ve sonrasında tabiki İstanbul'a gelmeyi hedefliyorlar.Türkiye aslında uluslararası sözleşmelere koymuş olduğu ulusal mevzuatı gereği Afganlar'ı mülteci olarak barındıramıyor.Ancak üçüncü bir ülkeye gidene kadar başvuruları alınarak belli bir süre ikame edebiliyorlar.Yoksa iltica başvurusunda bulunmaları gerekiyor.Yani yasal olarak ülkemize girmelerinin yolu bu.Bunun için de yaşam hakkının ihlal edilmesi,kötü muamele görmesi ya da ihtimalinin olması gibi nedenlere bakılıyor.Onları ülkelerini terketmeye zorlayan nedenlerin başında da siyasi olarak kendi ülkelerine güvenlerinin kalmaması ve ülkede bir türlü istikrarın sağlanamaması oluyor.Yani kısaca sadece bir işe girip çalışmak için gelmiyorlar.Aynı zamanda kendi ülkelerinde mutsuz da bu insanlar..Suriye'de ise şu an sağlık tesislerinin %55'i zarar görmüş,işe yaramaz durumda.Savaş nedeniyle iş imkanları geriledi,tarımsal üretimde çok büyük bir düşüş var.Bir çok bölgede hala patlayıcı madde riski bulunuyor,ülkeye hali hazırda devam eden bir savaş havası hakim..Suriyelilerin geri gönderilme politikası olsa da bu insanlar geri döndüklerinde hayatlarına kaldıkları yerden devam edemeyecekler.Bu bir gerçek..Peki güvenli bölge planı geri dönüşü sağlar mı?.Öncelikle böyle bir bölgenin kurulmasının Türkiye açısından ekonomik maliyetinin çok büyük olacağı söyleniyor.Ve tabi bunun siyasi sorumluluğu da olacaktır.Yani anlaşılacağı üzere bu uzun vadeli bir iş..Geniş çaplı yatırımlar lazım,istihdam lazım,yeni binalar,okullar,yollar...Yani bu plan dünya ülkelerinin,BM'nin,uluslararası örgütlerin işbirliği ile yapılabilir ancak.Ama herşeyden önce terörün yok edilmesi meselesi en önemli ve en aciliyet gerektiren mesele tabiki...İşin bir de sosyal ve toplumsal boyutu da var elbette.Bu süreçte Türkiye'de 500 bin Suriyeli çocuk doğmuş durumda.Onlar için Almanya'da yetişen Türk gençleri gibi sosyolojik bir süreç de olacak elbette.Yani kalıcı bir nüfus olacak mutlaka..