Türkiye için 30 Mart 2014 seçimleri farklı bir anlam ve önem taşımaktadır.
Bu seçim sadece yerel yöneticilerin ve yerel meclislerin şekillenebileceği bir seçim değildir.
Türkiye’de Haziran 2013’deki Gezi Parkı olayları ile başlayan değişim, 17 Aralık Operasyonu ile çok farklı bir boyuta taşındı.
Gezi Direnişi gerçekten de sadece 3-5 ağaç meselesi değildi.
11 yıllık AKP iktidarının anti demokratik, baskıcı ve hayatın her alanına müdahale eden uygulamalarına karşı toplumsal bir patlamaydı.
İktidar, Gezi olaylarına faklı anlamlar yüklemek istese de, “dış güçlere” bağlasa da, gerçekte Gezi Direnişi bir milletin yeniden uyanışı, baskılara karşı başkaldırmasıdır.
Taksim’de bir avuç gencin başlattığı direniş dalga dalga tüm yurda yayıldı.
Sokaklara dökülen milyonlar 11 yılda örülen korku duvarları yerle bir ettiler.
Gezi, Türkiye için bir milat olurken, AKP iktidarı açısından da sıkıntılı günlerin başlangıcıydı.
Kısacası artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı, olmadı!
O güne kadar iktidarın her uygulamasına sessiz kalanların seslerini yükseltmeye başladığı, tüm dünyanın gözünü Türkiye’ye çevirdiği, AKP iktidarının içeride ve dışarıda ağır darbeler aldığı yeni bir döneme girildi.
Bu yeni dönemde, AKP’nin 11 yıllık yol arkadaşı Gülen Cemaati ile yollarını ayırması…
Hükümet ile cemaatin birbirlerini suçlamaları ve karşılıklı savrulan tehditler…
Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde kurulan “kumpas” itirafları…
17 Aralık operasyonu ile ortaya çıkan “asrın yolsuzluk” olayı...
Ardından binlerce emniyet görevlisi ile yüzerce yargı mensubunun görev yerlerinin değiştirilmesi…
HSYK’da yapılmak istenen ancak “antidemokratik” bulunan ve gelen tepkiler üzerine şimdilik dondurulan düzenleme…
Dış siyasetteki başarısızlıklar ve hezimetler sonrası Türkiye’nin sarsılan imajı…
Yaşanan bunca olumsuz gelişmenin onarılması güç yaralar açması da kaçınılmazdı.
Sokaktaki yurttaşın AKP iktidarına karşı duyduğu güven ciddi biçimde sarsıldı.
Gözü kapalı destek verenler dahi bugün artık yeni bir arayış içindeler.
AKP teşkilatlarında da alışık olmadığımız bir tablo şekillenmeye başladı.
Bugüne kadar her türlü tartışma ve kavgayı kendi içinde, dışarıya duyurmadan çözüme kavuşturan teşkilatlar tepkilerini artık yüksek sesle dillendirmeye başladılar.
Belediye başkan adaylarının kesinleşmesinin ardından, parti içi kavga ve çekişmeler arttı.
Yapılan son kamuoyu yoklamaları AKP’nin sürekli olarak kan kaybettiğini, yeniden toparlanmasının da oldukça zor olduğunu ortaya koyuyor.
2002 yılından bu yana yapılan tüm seçimlerden ve referandumlardan güçlenerek çıkan AKP bu kez de yeni bir zafere imza atabilir mi?
Gezi Parkı olaylarını doğru yönetemeyen, polis şiddetine ve kan dökülmesine seyirci kalan bir iktidarın yeni bir zafer elde etmesi pek mümkün görünmüyor.
17 Aralık “Yolsuzluk Operasyonu” ve sonrasında da yaşanan hukuk ihlalleri ile iyice köşeye sıkışan AKP’nin, seçim meydanlarında halkı ikna etmesi de oldukça güçtür.
30 Mart 2014 yerel seçimlerine 2 ay gibi çok kısa bir süre kaldı.
31 Mart sabahı ortaya çıkacak olan yeni siyasi tablo hem Türkiye’nin, hem de AKP’nin siyasi geleceğini belirleyecek.
Ancak ortada bir gerçek var ki, AKP’nin işi bu kez gerçekten de çok zor.
Başarısız bir sonuç aynı zamanda da sonun başlangıcı olacaktır.