Bolu Kartalkaya'da 78 vatandaşımızın yanarak can verdiği o kara gecede, dumanlar yükselirken bir bakanın yaptığı açıklamalar hala hafızalarımızda. Yangının sorumlusu olarak apar topar Bolu Belediyesi'ni işaret etmesi, akıllarda soru işaretleri bırakmıştı. Ancak zamanla ortaya çıkan bilirkişi raporları, bu aceleci suçlamanın ne kadar temelsiz olduğunu gözler önüne serdi.

İlk bilirkişi raporu, Bakanlığın belirlediği 8 kişilik bir ekip tarafından hazırlanmıştı. Ancak bu rapor, Bolu Belediyesi'nin sorumluluğunu reddedince bir anda gözden düştü. Rapor dosyaya konulmadığı gibi, bilirkişiler de görevlerinden alındı. Ardından yeni bir bilirkişi ekibi oluşturuldu ve onların raporu da aynı gerçeği ortaya koydu: Bolu Belediyesi bu yangında yasal olarak sorumlu değildi.

Peki, o zaman sorumlular kimdi?

Bilirkişi raporlarına göre, birinci sorumlu Özel İdare, ikinci sorumlu ise Turizm Bakanlığı idi. Sorumlular belli, tutuklananlar da belli. Ancak asıl merak edilen, yangının ilk anlarında Bolu Belediyesi'ni suçlayanların neden şimdi sessizliğe büründüğü.

O kameralar önünde, cesetlerden dumanlar yükselirken "sorumlu Bolu Belediyesi" diye haykıranlar, şimdi neden tek kelime etmiyor? Madem sorumlular belli, suçlular cezaevinde, o zaman bu iftirayı atanlar şimdi ne hissediyor?

Utanıyorlar mı?

İnanmadıkları ama çok iyi kullandıkları dini değerlere göre, bu iftira bir günah değil mi?

Ahlak denen o yüce değeri de unutmamak gerek. İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğu, sorumluluktan kaçmanın bu kadar kolay olduğu bir dünyada, ahlak nerede duruyor? Kartalkaya'da yükselen dumanlar, sadece bir otelin değil, aynı zamanda vicdanların da yangınıydı. Ve o yangının dumanı, hala tütmeye devam ediyor.