Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 10 ilimizi vuran büyük depremlerin üzerinden … gün geçti. On binlercesini kaybettiğimiz, yüz bine yakın vatandaşımızın ise yaralandığı felaket sonrasında uzmanların ve kamuoyunun gözü Marmara Denizi üzerinde.
ÖNLEM ALMIYOR; DAVETİYE ÇIKARIYORUZ
17 Ağustos 1999 Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde yaşanan ve İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi’ndeki önemli merkezleri doğrudan vuran deprem sonrasında uzmanlar “30 yıl büyük deprem yok” demişti. Bugün 23. yılın içerisinde ve Doğu, Güneydoğu Bölgemizde 11 ili vuran büyük felaket sonrası Türkiye ekonomisinin kalbi Marmara için ne yaptık veya ne yapıyoruz?
Uzmanlar, Kuzey ve Doğu Anadolu olan iki ana fay hattında yaşanan, kayıt altına alınan büyük depremlerin istatistiklerine bakarak aşağı yukarı yaptıkları tahminlerle yaşadığımız felaketi birkaç yıl önceden bildirdiler. Ancak hükumet ve yerel yönetimler olarak depreme önlem almayı bir kenara bırakalım, “kaçak yapılara verilen izinler” ve “İmar Affı” gibi uygulamalarla felakete giden yolun taşlarını döşedik.
AFET BAKANLIĞI NEDEN OLMAZ?
Türkiye; jeolojik konumu, arazi yapısı, üç tarafının denizlerle çevrili olması, Marmara gibi büyük bir iç denizi, geniş ormanları, büyük gölleri, güçlü akarsularıyla sadece deprem değil sel, heyelan, yangın ve akıllara gelecek birçok afetle ilgili sürekli sorun yaşayan bir ülke. Ülkemiz kışın ve mevsim geçişlerinde sel felaketleri, yazları orman yangınlarıyla boğuşuyor. Bu kadar fazla afetin yaşandığı bir ülkede özel bütçesi olan bir Afet Bakanlığı’nın olmaması bize göre çok büyük bürokratik bir eksiklik ve yönetim zafiyetidir.
ELİ KULAĞINDA
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizi vuran büyük felakette yaşadığımız acı çok taze olsa da başka bir felaketin de kapımızda olduğunu bilerek hızlı bir şekilde birliktelik sağlamamız gerekiyor.
1999 yılında Marmara bölgesini derinden sarsan deprem sonrasında uzmanlar 30 yıl büyük bir deprem beklenmediğini ifade etmişti. 99 depreminin üzerinden 23 yıl geçti. Fay hattının kurulu bir saat olmadığını bildiğimizden ve depremin illa tam 30. yılda veya sonrasında olacağının da garantisi olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla Marmara Denizi’nde beklenen büyük depremin artık her zamankinden yakın olduğu biliniyor. Beklenen bu büyük depreme karşı devlet görevlileri, muhalefet partileri, hukukçular, mühendisler, basın mensupları ve kamuoyu olarak toplu bir şekilde acil birliktelik ve ortak çalışma çağrısını çok taze depremzedeler olarak haykırmamız gerekiyor.
BAĞCILAR’IN VAHİM GÖRÜNTÜSÜ
İstanbul nüfusunun en yoğun olduğu bölgelerden biri olan Bağcılar ilçemizin uydudan çekilen görüntüsü, durumun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seriyor.
Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki seyrek nüfuslu bölgelerde bile vatandaşların depremden kaçacak yer bulamadığını, sokakların ve caddelerin enkaz dolduğunu gözlemledikten sonra İstanbul’da yaşayanlar olarak tek bir alanın dahi kalmadığı bu görüntüler ne kadar çaresiz olduğumuzu bize fazlasıyla acı bir şekilde hatırlatıyor.
GÖKÇE: İSTANBUL’DA KENTSEL DEĞİL RANTSAL DÖNÜŞÜM YAPILDI
Eski İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul’un durumuyla ilgili gazetemize konuşarak, özellikle yapı stoğunun yenilenmediği yönünde çarpıcı eleştirilerde bulundu.
Gökçe şunları söyledi; “Hem yaşadığımız depremlerle hem de İstanbul’da beklediğimiz depremle ilgili sözün bittiği bir noktadayız. Deprem olacağı konusunda ve nasıl binalar yapmamız gerektiği konularında hiçbir bilgi eksikliğimiz yok ancak bunu icraata dökemiyoruz.”
Çalışmaların yapıldığı ancak eylemlerde çok eksik kalındığını ifade eden Gökçe, “99 yılından bu yana değişen yönetmelikler, yapılan deprem zirveleri, deprem şuraları ve çalışmalarında her şey konuşulup karara bağlandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de geçmiş ve şimdiki yönetimiyle önemli işlere imza attı, Deprem Master Planı dahil birçok çalışma yapıldı ancak 99 depremindeki yapı stoğunun durumu neyse şimdiki de odur. Yüzde 25’lik bir yapı stoğunun depremde oturulamayacak hale geleceğini öngörüyoruz bu yapı stoğunun riskinin ivedilikle giderilmesi gerekiyor.” dedi.
“TİCARİ KAYGI, TEKNİK KAYGININ ÖNÜNE GEÇTİ”
Gökçe, “Depreme hazırlık için dönüşüm yapılıyor ancak rantı yüksek olan yerlerde dönüşüme ağırlık verildi. Ticari kaygı teknik kaygının önüne geçmiştir. Marmara eli kulağındadır ve Marmara’ya yakın olan tüm iller bu büyük depremle derinden sarsılacak. Kahramanmaraş ve 10 ilimizde yüreğimiz yandı, aynı sıkıntıları Marmara çevresinde de hızlı bir tedbir almazsak maalesef yaşayacağız.” dedi.
İMAR AFFI VAR, PEKİ BU GÜNAHIN AFFI VAR MI?
24 Haziran 2018’de yapılan Türkiye Genel Seçimleri öncesinde 6 Haziran 2018 tarihinde “İmar Barışı” adı altında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Malatya, Kahramanmaraş ve Gaziantep gibi illerimizin meydanlarında yaptığı konuşmalarda “İmar Barışı ile yüz binlerce vatandaşımızın sorununu çözdük” ifadelerini kullanmıştı.
YAKLAŞIK 6 MİLYON KONUT YARARLANDI
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, 2022 yılının Ekim ayında TBMM’de verdiği soru önergesinde, Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a, son imar affıyla kaç konut ve işyerinin Yapı Kayıt Belgesi aldığını sormuştu. Bakan Kurum tarafından verilen cevapta İmar Barışı kapsamında Türkiye genelinde toplamda 7 milyon 85 bin 969 adet Yapı Kayıt Belgesi verildiği, bunların 5 milyon 848 bin 927’sini konutların oluşturduğu belirtildi.
MALATYA’DA 22 BİNDEN FAZLA KONUT
Çevre ve Şehircilik Bakan Murat Kurum, CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır’ın konuya ilişkin yaptığı soru önergesine verdiği cevapta Malatya’da toplam 22.329 adet Yapı Kayıt Belgesi düzenlendiğini açıkladı.
BİR İMAR AFFI DAHA YOLDA MI?
Cumhur İttifakı ortağı Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici tarafından TBMM'ye 25 Temmuz 2022’de sunulan "İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi" TBMM Başkanlığı tarafından 11 Ekim'de komisyona sevk edildi.
Destici’nin sunduğu ve şu anda Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm komisyonunda olan teklifin özeti şöyle: “Teklif ile; ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla Yapı Kayıt Belgesi başvuruları için daha önce belirlenmiş sürelerin uzatılması ve daha önce bu sürelerden kaynaklı belgeleri iptal edilenler hakkında tesis edilen idari işlemlerin ve para cezalarının iptal edilmesi amaçlanmaktadır.” Fazıl Anıl Kılıçlı/KENT YAŞAM