Hey gidi günler, hey…

İlkokul günlerimiz…

Pazartesi günleri temiz mendillerimizin üstüne parmaklarımızı koyar, öğretmenimiz kontrol ederdi.

Pazar akşamları yıkanma günlerimizdi

Annem her pazar akşamı beni yıkar,

Tırnaklarımı keserdi.

Alışkanlık devam eder şimdi bile

Her Pazar günü mutlaka ama mutlaka tırnaklarımı keserim.

Bu hiç aşmaz ve atlanmaz,

Ölüm günüme kadar da devam edecek gibi..

Bir gün ev ödevi almıştık,

“En acı şey ile en tatlı şey nedir?” diye…

Tüm sınıf cevabı bulmada yetersiz kamıştık

Sırayla defterimize yazılanları okuyorduk.

Kimileri acı şeyler arasında;

Turşu suyu

Acı biber

Soğan

Hatta sopa yemek diye yazanlar bile vardı

Tatlı şeyler arasında ise,

Baklava,

Ceviz

Çikolata

En çokta tanıdığımız şeker vardı.

Sıra bana geldiğinde,

“En acı şey neymiş oku bakalım” demişti öğretmenim,

“Ağabeyimin askere gitmesi” diye yazmıştım, okudum.

“Neden?” Diye sormuştu

“Hepimiz ağlamıştık,

Yani sadece beni değil,

Tüm aile ağlamıştı,

Hepimizi etkiledi ondan” demiştim.

“Yanlış” demişti öğretmen tok bir sesle.

“Erkek değil kız kardeşin olsaydı, ablan olsaydı o acıyı yaşamayacaktınız.”

Sonra kendime demiştim ki,

Koskoca bir sınıf doğru cevabı bulamadı

Okuması zayıf bu sınıfın

Sonra kendi cevabıma bakmıştım

Benim cevabımda zayıftı!

Cevabı sonradan öğrenmiştik!

En acı şey de,

En tatlı şeyde,

Dildi…

Bu arada sınıf öğretmenim

Rahmetli BABAMDI

Şimdi bu yazımı okumasını

O kadar çok isterdim ki…(2022)