Okyanusun ortasında yer alan ve dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan Japonya’yı görme fırsatım oldu. İnsan, ömrü boyunca ne kadar yaşarsa yaşasın, yeni bilgilere ve deneyimlere ihtiyaç duyuyor. Farklı ülkeleri ve kültürleri görmek, insana her zaman yeni bakış açıları ve güzel kazanımlar katıyor.

13 saat süren bir uçak yolculuğunun ardından Tokyo’ya ulaştığımda, adeta başka bir dünyaya geldiğimi hissettim. Gelişmişlikte ve teknolojide zirvede olan Japonya, beni hem hayran bıraktı hem de şaşırttı. Çünkü Japonya’da pek çok şeyin olmadığını fark ettim. Ancak bu “yoklar” listesi, ülkenin düzenini ve yaşam kalitesini hiç de olumsuz etkilemiyor.

İşte Japonya’daki “yoklar” ve onların nasıl bir düzen yarattığı:

  • Sokaklarda polis yok ama sorun da yok.
    Tokyo sokaklarında resmi kıyafetli polisleri görmüyorsunuz. Buna rağmen, suç oranı inanılmaz derecede düşük. İnsanlar kurallara büyük bir saygıyla uyuyor.
  • Çöp kutuları yok ama sokaklar tertemiz.
    Caddelerde çöp konteynerleri, direklere asılı çöp poşetleri ya da temizlik görevlileri yok. Buna rağmen yerde bir çöp ya da sigara izmariti bile bulamazsınız.

  • Trafik sorunu yok, telaş yok.
    Tokyo’nun en yoğun bölgelerinde bile trafik muntazam bir şekilde akıyor. Trafik ışıklarına herkes saygı duyuyor. Kimse kırmızı ışıkta geçme telaşı yaşamıyor. Araçların çoğu elektrikli olduğu için korna sesine ya da motor gürültüsüne rastlamıyorsunuz. Sürücüler birbirine bağırmıyor, kavga etmiyor.
  • Toplu taşımada kaos yok.
    Japon şehirleri raylı sistemlerle donatılmış. İnsanlar trenleri ve metroları tercih ediyor. Ancak burada da bir telaş ya da itiş kakış yok. Herkes sıraya giriyor, önce inenlere yol veriyor, sonra biniliyor. Toplu taşımada bağıra çağıra konuşan, başkalarını rahatsız eden kimseyi göremezsiniz.
  • Kavga ve gürültü yok.
    Japonya’da insanlar inanılmaz derecede sakin ve saygılı. En ufak bir sorunda karşılıklı özürler dileniyor. Kimse küfür etmiyor, bağırmıyor.

Japonya’nın İnanç Kültürü: Saygı ve Doğa ile Uyum

Japonya, yalnızca gelişmiş teknolojisi ve düzeniyle değil, köklü inanç kültürüyle de dikkat çekiyor. Ülkede hâkim olan inanç sistemleri arasında Şintoizm ve Budizm öne çıkıyor. Şintoizm, Japonların geleneksel inancı olup doğayı ve atalara saygıyı temel alıyor. Bu inanç, Japonya’daki huzurun ve düzenin köklerinden biri gibi görünüyor.

Şinto tapınaklarında doğanın kutsallığına dair güçlü bir atmosfer hissediyorsunuz. İnsanlar, tapınaklarda dua ederken doğaya ve çevreye olan bağlılıklarını dile getiriyor. Aynı zamanda Budizm’in etkisiyle, Japonlar bireysel huzur ve dinginliği önemseyen bir yaşam tarzını benimsemiş. Özellikle Zen felsefesi, Japonların sade yaşamlarını ve minimalist estetik anlayışlarını şekillendiren önemli bir unsur.

İnanç kültürü, Japon toplumunda büyük bir disiplin ve karşılıklı saygı anlayışını da beraberinde getirmiş. İnsanlar, birbirine zarar vermemek ve çevresindekilere saygı göstermek konusunda oldukça hassas. Hatta toplu taşıma araçlarında ya da sokaklarda sessizliği koruma çabası bile bu anlayışın bir yansıması.

Tapınakların yanı sıra Japon bahçeleri de bu inançların izlerini taşıyor. Bahçeler, insanın doğayla uyum içinde yaşayabileceği bir düzeni temsil ediyor. Bu bahçelerde geçirilen birkaç dakikalık bir yürüyüş bile insanı dinlendiriyor ve sakinleştiriyor.

Bizim için sıkıcı olabilir

Japonya, belki bizim gibi sıcak ve hareketli bir kültürden gelenler için bu sakinlik biraz sıkıcı görünebilir. Ancak Japonya’nın bu farklı dünyası, insanın iç huzurunu bulmasına ve yaşadığı hayata başka bir gözle bakmasına olanak tanıyor.

Japonya, insanı düşündüren ve hayran bırakan bir ülke. Gelişmiş teknolojisi, köklü inanç kültürü ve toplum düzeniyle her yönüyle ilham verici bir yer. 14-19 Ocak 2025