Kendimi bildim bileli yalandan nefret ederim.

                Bir yalan söylemek, birinin zamanını çalmaktır.

                Yalan söylemek, karşı tarafın gerçeği görmesine engel olmaktır. 

                Yalan söylemek, doğrunun üstünü kapamaktır.

                Hepimiz zaman zaman bize yalan söyleyenlerle karşı karşıya gelmişizdir.          

                Öte yandan yalanın beyazı siyahı olmaz. Yalan yalandır.

                Geçmiş bir dönemimde sevgilimle bir akşam buluşmaya karar vermiştik. O günü hiç unutmam. En güzel elbiselerimi giyinmiş, en güzel kravatımı takmış, ayakkabılarımı yeniden boyamıştım. Otobüse yakın yerdeki parkta buluşacaktık. Erken saatte gitmiş, yine aynı masaya oturmuş beklemeye başlamıştım. Zaman geçtikçe sevgilimde trafikte olduğunu ve gecikeceğini söylüyordu. Geciktikçe “seni seviyorum tatlım” diye mesajlar yazıyordu. Zaman biraz daha geçtiğinde ise; “seni hep daha çok seveceğim” diye mesajları sıra halinde gönderiyordu. Bense masum saf sevgimle trafikte yorulduğunu, akşam akşam ona vermiş olduğum eziyetten dolayı üzülmeye başlamıştım. Benim için eziyete katlanmasına kıyamıyordum.

                Aradan bir süre daha geçtikten sonra durağa geçip, durakta beklemeye başlamıştım. O yönden gelen otobüslere pür dikkat kesiliyor, durağa yaklaşan her otobüste işte buradadır diye heyecanla araçtan inenlere bakıyordum.

            Onun bineceği birçok otobüs gelip geçtiğini fark edince bana yalan söylediğini anlayıp o an beklemekten vazgeçip gitmiştim. Çünkü bir değil, iki değil çok fazla otobüs gelip gitmişti. Onun bindiği araç trafiğe takıldıysa aynı yönden gelenler niye takılmıyordu?

                Yalancının mumu akşama kadar söner demişlerdi, oysa benim mumum yatsıyı geçmişti..

                Gecenin bir yarısında çok geç kaldığını, gelemeyeceğini yazıyordu.

            Yazdığı son mesaj üstüne hiçbir şey yazmadan gönül bağımı ondan koparmıştım. Daha sonra beni beklettiği o akşamda başka birisiyle olduğunu, yeni arkadaşı engel olduğunu, göndermediğini başkalarından duyacaktım.

                Bir ilişki bitmişse bitmiştir.

                Bitmesi gerektiği için bitmiştir.

                Ve o akşam geri dönüş yolunda yarı aydınlık bir otobüsün kırık koltuğunda bu şiirimi yazmıştım…

                “Eğer beni sevmiyorsan, beni bir daha aramana gerek yok sevgili

                İçinden gelmiyorsa zamanını boş yere tüketme

                Eğer beni sevmiyorsan, hem kendini hem de beni böyle üzme...

                Eğer beni sevmiyorsan, geleceğim deyip yalan söyleme

                Kiminle olursan ol, kim tutarsa tutsun ellerini

                Eğer beni sevmiyorsan ellerinde önemli değil

                Eğer beni sevmiyorsan, dudaklarında önemli değil, kim öperse öpsün...

                Eğer beni sevmiyorsan, çek silahını vur sevdamızı köprü üstlerinde, ser yerlere doğru...

                İstersen  bakışlarınla da ateş edebilirsin, istersen bir mektubunla ama oyalama böyle,

                Damla damla su vermeye kalkma, hem kendini hem de beni böyle üzme sevgili...”

                Bazı şeyleri insan deneme yanılma yoluyla öğreniyordu. Öğrendikleri ise bir başka ilişkiye örnek teşkil etmiyor, yaşanan sevda kırıntıları tekrar tekrar yaşanabiliyordu. Çünkü insan yaşadığı aşkı farklı görmeye başlıyor, “bu diğerlerine benzemiyor, bu çok farklı” diyebiliyordu. Oysa çoğu zaman ilişkiler aynı çıkmazların içinde yürüdüğünü insan başına gelecek olumsuz bir durumda anlayabiliyordu.

            Sevgili ve Eş Seçimini yanlış yapanlar!

            Dinmeyen bir sızının ve bir acının esiri oldunuz demektir!

                Bunları yazarken değerli şair dostum Tamer Karahan’ın yazdığı bir not geldi. Yüreği Atatürk sevgisiyle dolu dolu olan dostumun insana yaklaşımı, hürmeti o kadar güzeldir ki; hani eskiden köylerde eve gelen misafire yemek yedirilmeden gönderilmezdi ya, bunun gibidir. Görüştüğünüzde kesinlikle çayını, çorbanı içirmeden göndermez. Kıymetli arkadaşım yazar Tamer Karahan şöyle bir mesaj yazmış hesabına: “Arkadaş çevresi seçimimi yanlış yaptım.(*1)” Çok hoş, içe dönüş, insanın kendi kendisiyle hesaplaşması olarak algıladım. Bu güzel ve samimi söze ek yapmadan geçmek istemedim. Hocam siz arkadaş seçiminde yanlış yapmışsınız, ben de sevgili seçiminde yanlış yapmıştım…[Aşk Yazarı Mustafa Çifci- İstanbul, Kasım 2023]

(*1) Yanlış seçim listesinde umarım adım yazılı değildir.