Edebiyat, sonsuz bir duygu deryasıdır.
Şiir, öykü, roman nerede yazılırsa yazılsın, tüm insanları kapsar.
Bu anlamda edebiyat evrenseldir.
Yüzyıllar öncesi yazılan bir eseri bugün okuduğumuzda kendimize göre yorum yapabiliyoruz.
Dünya’nın bir ucunda yazılan bir şiiri, diğer ucunda yaşayan insana coşku, neşe, mutluluk ya da hüzün veriyor olması edebiyatın evrensel olduğunu kanıtlar.
Yine Dünya'nın ilk aşk şiirine baktığımızda (daha önce yazmıştım ilk aşk şiirini) yine edebiyatın zamanların ötesi olduğunu gösterir.
Edebiyat değeri taşıyan tüm yazıların sadece yazıldığı tarihe göre değil, tüm zamanlar için geçerlidir.
Bilinen o ilk aşk şiiri, aslında insanların duygu ve düşüncelerinin de değişmediğinin bir kanıtıdır.
Antik Yunan Filozoflarının eserleri hala bugün ders kitabı olarak okutulduğunu da göz önüne alırsak olayı daha geniş bir pencereden görebiliriz.
Değişenin aslında insanın değil teknolojinin olduğu gerçeğini görmüş oluruz.
Bir başka yerde yazılan bir şiiri okurken, şairin dizelerinde kalbimizin sesini duyar, bazen bir yazarın öyküsünde bir kahramanı olabilir, bazen de bir hikâyenin içinde kendimizi buluruz.
Satırların arasında kendi yaşamımızdan benzerlikler gördüğümüzde yüzümüz gülümser, tanımadığınız insanların farklı duygularını okurken kimi zaman hayretler içinde kalırız...
O yazı sayesinde bilmediğiniz yaşamlara da tanıklık etmiş oluruz.
*
Edebiyat en çok sevgiyi hissedenlerin üretebileceği bir iştir.
Öyle herkese kısmet olmaz.
Edebiyat, aynı sevgi boyutunda insanların buluştuğu derin ve uzun bir yolculuktur.
Bazen birinin yazdığı bir şiir başka bir kişiye bilgi verir.
Bazen birkaç satır bile bir başksına ilham olabilir..
Yeni duygular uyandırır.
Anıları canlandırır…
*
Zaman geçip gidecek...
Bugün var olanlar ileri de olmayacak.
Ve işte o zaman kitaplarımız kalacak, şiirlerimiz kalacak ve birbirimize yazdığımız sözler kalacak...
İşte bu yüzden iyi yaşayabilmek için Tanrı hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın...