Okula siyasetin girdiği her ülkede…

Cami veya tüm inanç adreslerine siyasetin girdiği her ülkede…

Yargıya siyasetin girdiği her ülkede…

Kışlaya siyasetin girdiği her ülkede…

Hem karanlıktan beslenenlerin nice utanç manzaraları yayılır dünyaya…

Hem de oralarda yaşayan insanların büyük bir çoğunluğu, öz yurdunda dilenci olurken…

Ülkeleri de sürekli olarak cihana avuç açan, bir ekonomik bunalım ülkesi olup çıkar!

İnançları öz çıkar düşüncelerine göre yoğurup, öz çıkarları için özlerine göre bir dünya kuranlar; Elbette ki, siyasetle ticareti de bu emelleri için kullanarak saltanatlarını ayakta tutarlar.

İnsanlık Tarihi bunun en acı örnekleriyle doludur elbette!

Ne var ki, kimi arazilerde kimileri titreyip kendilerine gelerek bu kör gidişata son verirken; kimi arazilerde ise bu gidişat aynen devam etmektedir.

Tıpkı Emevi dönemi zulmünden ders almayıp, bu zulüm ile aynen yola devam edenlerin coğrafyası Ortadoğu’da olduğu gibi.

İran bile çok mu çok kızdığı Emevi döneminin en acımasız ve en zalim idari

sistemine sarılmıştır! Görünüşte bir Ehlibeyt sevdası olsa da…

Ülke yönetimine dair ortaya koyduğu nice uygulamalar…

Bir Emevi yöntemini… Bir Emevi anlayışını aynen yansıtıyor!

Bu coğrafyada baskı ve korkutmalar sürdükçe:

Buralara ne demokrasi ne sosyal adalet ne de nice çağdaş insan hakları uğrayacaktır. Zaten emperyalist ülkelerin istediği de budur!

Bu ülkeler her konuda geri kalsın. Bu ülkeler dünya durdukça onlara muhtaç olarak yaşasın istiyorlar. Son 300 yıldan beri İngilizler bu konuda çok uğraştı. Bu uğraşları sonunda öyle bir yol aldılar ki…

Müslüman ülkeleri demokrasiden uzak tutarak, öyle bir sömürdüler ki…

Çünkü demokrasi bir uyanış...  Çünkü sosyal adalet bir insanlık onuru güvencesidir!

Hiç uyanan ve kendilerini güvenceye alan bir Ortadoğu onların işine gelir mi?

Ayrıca…

Bir uyanan ve sosyal adalet güvencesiyle yaşayıp çağı yakalayan ülkelere bakmalı…

Bir de baskı ve zulüm altında yaşayıp, çağın gerisine düşen ülkelere bakmalı…

Birileri öz ayakları üzerinde durarak, emperyalizme hayır diyen ülkelerdir.

Birileri de emperyalistlerin uzaktan yönettiği, öz içinde özgür olmayan…

Demokrasi ve de sosyal adalet yoksunu olarak nice geri kalmış ülkelerdir!

Ders almalı ders!..

Geçmişe bakıp öyle ders almalı!

İnancının bilincine vararak, doğruyu yanlıştan kurtararak…

Adaleti de zulümden kurtararak ders almalı elbette!

MESELA 12 EYLÜL 1980 DARBESİ’NDEN DERS ALMALI…

O darbeyle silah zoru kullananlar bu ülkede açık açık bir emek sömürüsü yaptılar!

O günlerde, Basın-İş kolunda çalışan emekçilerin bir yöneticisi olarak, bir panelde: ‘’BU ÜLKEDE DEVLET SİLAH ZORUYLA EMEK SÖMÜRÜSÜ YAPTI’’ dedim. Evet bu yazıyı yazan ben dedim.  Böyle dediğim için darbecilerin eli hemen yakama yapıştı elbette. Önce poliste, sonra savcıda, sonra da mahkemede bulduk kendimizi.

Orada avukatsız sadece kendim kendimi savunurken: ‘’ Silah zoruyla değiştirilen mevzuatları sıraladım:

Mesela Toplu İş Sözleşmesi ile 75 gün üzerinden ödenen Kıdem Tazminatı 30 güne indirilirken…  İkramiyelerin de 4 ile sınırlandırılmasını… Önceden böyle bir sınırın olmadığını… Daha fazla ikramiye ödenebildiğini… Sendikalar Yasası değiştirilerek, merkeziyetçi bir ‘MİLLİ TİP SENDİKACILIK’ yasası getirilerek, sendika içi demokrasinin son bulduğunu… Oligarşik bir tutum sergileyen kimi merkez yöneticilerinin muhalif olanları ezip geçtiklerini… Tam da sendika ağalığı denen bir düzenin geldiğini… Seçilen kimi merkez yöneticisinin emekli oluncaya ya da ölünceye kadar orada ağalık yapacağını… ‘ ’Madde madde anlattık.

En çok da yeni mevzuatlarla Toplu İş sözleşmesi ve Grev hakkının geri giderek emek dünyasını yoksullaştıracağını dile getirerek; Tüm bunların 12 EYLÜL DARBESİ’NİN silah zoruyla ortaya konan mevzuatlardan kaynaklandığını. Yani kısacası silah zoruyla emek sömürüsü yapıldığını açıkladık.

SONUÇ: Elbette ki beraat oldu. O günlerin nice sıkı yönetim mahkemelerinde yargılanan bir yurttaş olarak: Gerçek anlamda adalet dağıtan, savcı ve yargıçlara tanık oldum.  İyi ki onlar vardı! Yoksa o kadar çok mağdur insanımız olurdu ki…

Sadece emekler sömürülmez… Bir de ömürler boşu boşuna zindanlarda çürürdü!

Demem o ki, bu ülkede neler neler yaşandı; bu yaşananlardan ders almalı artık!

Çünkü; EĞER YARGYA DA SİYASAL BALYOZ İNERSE…

 EĞER YARGI DA KİN VE İNTİKAMA ALET EDİLİRSE…

İŞTE O ZAMAN ADALETE OLAN İNANÇ TAMAMEN ORTADAN KALKAR!

Ortada ne milli birlik ve beraberlik kalır! Ne de huzur ve de güven…

Demek ki demokrasiye de bir veda mektubu yazılmış…

Demek ki, eğitim ve ekonomi de yokuş aşağı yuvarlanmıştır!

Yurtta yoksuldur yurttaşlar… Cihanda muhtaçtır ülke…

DAHASI, ADALETİN OLMADĞI YERDE İBADET BİLE İFADESİNDEN UZAKLAŞIR!

O HALDE: ÖNCE ADALET SONRA DA MUTLU BİR MİLLET İLE GÜÇLÜ BİR DEVLET…