Gazeteciler, toplumun gözü, kulağı ve sesi olarak, olayları tarafsız bir şekilde aktarmakla yükümlüdür. Ancak günümüzde pek çok basın mensubu, görevlerini yaparken çeşitli baskılara maruz kalmaktadır. Birçok ülkede gazeteciler işlerinden edilmekte, sansüre uğramakta ve hatta bazı durumlarda fiziksel tehditlerle karşılaşmaktadır. Oysa gazetecilik, doğru bilgiye ulaşmak ve bunu toplumla paylaşmak için var olan bir meslek dalıdır. Ama şu an birçok gazeteci, geçim derdiyle mücadele ediyor. Haber yapmak bir yana, kirasını nasıl ödeyeceğini düşünüyor. Basın özgürlüğünden bahsederken, bu gerçeği göz ardı etmemeliyiz. Medyanın susturulması, halkın da susturulması anlamına gelir.
Basın, toplumun en önemli denetleyici mekanizmalarından biridir. Kamuoyunu bilgilendirmek, gerçekleri açığa çıkarmak ve yönetenleri hesap vermeye zorlamak gibi kritik bir görevi vardır. Ancak günümüzde bu önemli görevi icra eden gazeteciler, pek çok engelle karşılaşmaktadır. İşsizlik, sansür, baskı ve hatta tehdit gibi unsurlar, basın mensuplarının özgürce çalışmasını zorlaştırmaktadır. Tüm bunlara ek olarak, gazeteciler ve medya kuruluşları ciddi ekonomik sıkıntılarla da boğuşuyor. Reklam gelirlerinin azalması, bağımsız gazetelerin kapanma noktasına gelmesi ve medya çalışanlarının düşük maaşlarla ayakta kalmaya çalışması, basın özgürlüğü için büyük bir tehdit oluşturuyor. Yani diyeceğim o ki taraflı olsan bir dert tarafsız olsan başka bir dert..
Mustafa Kemal Atatürk'ün de belirttiği gibi, "Basın, milletin müşterek sesidir." Gerçekten de, bir milletin bilinçlenmesi ve demokratik değerlerini koruyabilmesi için özgür basına ihtiyaç vardır. Bilgiye erişim hakkı, demokratik toplumların temel taşlarından biridir ve basının susturulması, toplumun da susturulması anlamına gelir. Ama şu an geldiğimiz noktada, gazetecilerin en büyük mücadelesi sadece sansürle değil, ekonomik darboğazla da.
Gazeteciler, toplumun gözü, kulağı ve sesi olarak, olayları tarafsız bir şekilde aktarmakla yükümlüdür. Ancak günümüzde pek çok basın mensubu, görevlerini yaparken çeşitli baskılara maruz kalmaktadır. Birçok ülkede gazeteciler işlerinden edilmekte, sansüre uğramakta ve hatta bazı durumlarda fiziksel tehditlerle karşılaşmaktadır. Oysa gazetecilik, doğru bilgiye ulaşmak ve bunu toplumla paylaşmak için var olan bir meslek dalıdır. Ama şu an birçok gazeteci, geçim derdiyle mücadele ediyor. Haber yapmak bir yana, kirasını nasıl ödeyeceğini düşünüyor. Basın özgürlüğünden bahsederken, bu gerçeği göz ardı etmemeliyiz. Medyanın susturulması, halkın da susturulması anlamına gelir.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte hür ve özgür yaşamak, bireylerin kendi iradeleriyle karar verebildiği, eşit haklara sahip olduğu bir yönetim biçimini de beraberinde getirdi. Osmanlı döneminde halkın yönetimde doğrudan bir etkisi yokken, Cumhuriyet ile birlikte birey hak ve özgürlükleri güvence altına alındı. Ancak bugün geldiğimiz noktada, basının özgürlüğü kadar, ekonomik bağımsızlığı da ciddi bir tehdit altında.
Özgür basın, bir toplumun demokratik değerlerini koruyabilmesi ve bireylerin bilinçlenebilmesi için en büyük güvencedir. Medyanın susturulması, yalnızca gazetecilere değil, tüm topluma zarar verir. Çünkü doğru haber alma hakkı, her bireyin temel haklarından biridir. Ama bugünkü ekonomik koşullarda, birçok gazeteci kalemini özgürce kullanmak yerine, karnını doyurmanın derdine düşmüş durumda. Özgür gazetecilik, sadece sansürden arınmakla değil, maddi bağımsızlığı da sağlamakla mümkündür. Basın mensuplarının görevlerini özgürce yapabilmesi, etik kurallara bağlı bir gazetecilik anlayışının desteklenmesi ve özgür haber alma hakkının savunulması hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bugün basının karşılaştığı baskılar, sadece gazetecileri değil, tüm toplumu ilgilendiriyor. Çünkü özgür basın, halkın sesidir. Bu sesi kısmak, toplumun özgürlüğünü kısıtlamaktır. Ama sadece ifade özgürlüğünü değil, gazetecilerin geçim sıkıntısını da konuşmamız gerekiyor. Özgür basın için mücadele etmek, sadece gazetecilerin değil, bi nokta da herkesin görevidir.
Ben bu yazıyı yazarken kaç kez yazıp sildiğimi bilmiyorum. Sonuçta ne yazdığımıza, ne konuştuğumuza dikkat etmemiz gerekiyor.. Kendime şu soruyu soruyorum: Gerçekten ne kadar özgürüm? Ben her yazdığımın arkasında dursamda yakınlarım bensiz durabilir mi bilemiyorum..