8 Mart 18572’ de ABD’nin New York’ta 40 bin kadın işçi 8 saatlik çalışma süresi ve eşit işe eşit ücret talebiyle başlattığı grevdir. Polis müdahalesiyle çıkan yangında 129 kadın işçi yaşamını yitirmiştir. Bu direniş hareketinden sonra 08 Mart 1910 da Kopenhag’da toplanan 2. Sosyalist Kadınlar Kongresinde 8 Mart’ın “Emekçiler Kadınlar Günü” olarak kabul edilmiştir.
08 Mart günleri 1960’lı yıllara kadar sosyalist kadın örgütleri ve feministler tarafından eylemlerle kutlandı. 16 Aralık 1977 tarihinde Birleşmiş Milletler 8 Mart gününü Kadın Hakları için Birleşmiş Milletler Günü ilan etti. Böylece BM’ ye üye tüm ülkelerde 8 Mart “Uluslararası Kadın Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır.
08 Mart günü 32 ülkede resmi tatil günüdür. Arnavutluk, Cezayir, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna Hersek, Fas, Çin, Küba, Gürcistan, İtalya, İsrail, Kazakistan, Kırgızistan, Makedonya, Moldova, Moğolistan, Polonya, Karadağ, Romanya, Rusya, Sırbistan, Vietnam, Özbekistan.”
Kadın hakları derken Büyük insan, kurtarıcımız ve bugünleri bize sağlayan Atatürk’ü anmadan geçmek olmaz. Bağımsızlık savaşı yapan ülkeler nasıl Atamızı örnek bir lider olarak almışlarsa, kadın hakları uğruna savaşım verenlerde onu en büyük devrimci olarak örnek almaktadırlar. Çünkü bütün insanlık tarihinde tarihin hiç bir döneminde hiç bir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar uğraş vermemiştir.
Ne mutlu Atamızı yetiştiren Türk Kadınına…
Ne mutlu Atatürk’e sahip olan Türk Milletine…
Atatürk’ün başarısı çağı değiştiren, değişecek zamanı görebilmesiyle başlar. Daha dünyada kadın erkek eşitliği konularında BM insan hakları evrensel bildirgesi insan hakları sözleşmesi insanlık tarihinde yokken Atamız kadınlarımıza bu hakları vermiştir.
03 Nisan 1930 belediye seçimlerine girme hakkı,
26 Ekim 1932 Türk kadınına muhtar köy heyeti ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme hakkı,
08 Ekim 1934 kabul edilip 5 Aralık 1934 yasa ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı
Bu hakları Birleşmiş milletler 1952 yılında,
Atatürk ise 1934 yılında verdi.
Türk kadını yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada en büyük desteği Atatürk’ten almıştır.
İtalya: 1948
Japonya: 1950
İsviçre: 1971
31 Temmuz 1932 Türkiye güzeli Keriman Halis’in Belçika’da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk ona Ece unvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir. “Şunu ilave edeyim ki, Türk Irkı dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını da çok tabii buldum.”
Bir gün Atatürk sofrada, “Kadın mı daha mühimdir, erkek mi” diye sordu. Kimisi erkeğin önemini ispata çalıştı, kimisi kadının lehinde konuştu. Fakat en ciddi deliller erkeğin lehine ortaya atılmıştı. Erkek her şey olabiliyordu.
Atatürk biraz düşündükten sonra;
- Doğrudur, erkek her şey olabilir. Fakat onun olamadığı bir şey vardır ki, dünya da erişilecek en büyük kuvvet ve şeref onda mevcuttur. Efendiler, erkek her şey olabilir yalnız ana olamaz. Onun için kadın, erkekten evvel gelir. Onun için medeni cemiyette erkek daima kadına hürmetle yükümlüdür.”
Atatürk’ün dediği gibi, kadın ve erkek eşitliğinde, kadınlarımızın neden bir adım önde bulunması gerektiğinin en güzel örneği, onların “ana” olmalarının dışında başka bir örnekle anlatılabilir mi? Anlatılamaz. Çünkü yaşamın her alanında kadınlar da, erkekler de var.
Tüm erkekleri kadınlar doğurmuştu, analardı adam eden adamı.
Analardı.
“Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir k, her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.”
“Ey Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”