Atatürk Aydınlığını anlayamamış, Cumhuriyetin nasıl bir yönetim olduğunu, mevcut dünyadaki yönetimlerle bir karşılaştırma yapacak bilgi düzeyinde olmayanların, ya da sadece Atatürk mü savaştı, gibi son derece basit, alaycı, bilgisizlik ve sıradan olan düşünceli insanların cahilce genel sorusudur; Atatürk tek başına mı savaştı…

                Dünyanın en büyük sorunu ekonomi filan değildir; Dünyanın en büyük sorunu cahilliktir. Kitaptan, defterden, yazıdan okumadan uzak kalmaktır. İnsanın en büyük sorunu, söylenenlere, duyduklarına araştırmadan inanmaktır…

                Bunu soranlar kendilerine şu soruyu soracak bilgileri de yoktur “Ben bu vatan, bu devlet için ne yaptım? Kendimi ne kadar geliştirebildim? Kime yardımım oldu?”

                Atatürk ne yapmadı ki?

                Vatanı kurtarmakla kalmadı, her şeyini sil baştan düzenledi.

                Çok kısa tarihsel bilgiden devam edeyim. Sonrasında ne yaptı sorusuna herkes kendisi cevap bulsun. 

                Atatürk öncesi yönetim şekli padişahlıktı. Buna monarşi sistemi denir. Babadan oğula geçen, tek bir sülaleye ait olan, sadece padişahın soyundan gelenlerin tahta çıkabileceği, mutlak egemenliğin sadece padişahta olan bir sistemdir. Monarşi de veraset sistemi esastır, yani “Ülke, padişahın malıdır” anlayışı vardır.

                Burada bilmeyenler için kısaca veraset sistemini nedir, açıklama yazayım: veraset sistemi devletin başına kimin geçeceğini belirten kurallardır. Veraset sistemi özellikle mutlak monarşi ile idare edilen devletlerde taht üzerinde kimin hak sahibi olduğunu belirleyen bir sistemdir. Devleti idare eden tüm hükümdar ya da kralların aynı aileden geldiği ve bir soy bağına sahip olduğu bir sistemdir. Bu sistemin bir diğer ismi de hanedanlıktır.

                Osmanlı Devleti’ nin kurucusu olan Osman Bey ve oğlu Orhan Bey döneminde devlet hanedan üyelerinin ortak malı olarak görülmüştür. Bu düzendeki veraset sistemi, padişahtan sonra padişahın amcası, erkek kardeşi veya oğullarından biri tahtın yeni sahibi olacak şeklide uygulanmıştır.

                Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında uygulanan bu veraset sistemi Osmanlı tarihinin ilk hanedan çekişmesine sebep olmuştur.  Osman Bey amcası olan Dündar Bey’i öldürmek durumunda kalmıştır.(*1) Daha sonraları 1. Murad döneminde veraset sistemi üzerinde yapılan değişiklikle “Ülke hanedanın ortak malıdır” anlayışı, yerini “Ülke padişah ve oğullarının ortak malıdır” anlayışına bırakmıştır. Padişahın ölümünden sonra tahtın sadece erkek çocuklara bırakılması ile taht kavgalarının önünün kesileceği düşünülmüştür. Fatih Sultan Mehmed döneminde ise ikinci değişik yapılmış, Fatih Sultan Mehmed, “Ülke, padişahın malıdır” anlayışını hâkim kılmıştır. 1 Ahmet döneminde ise tahta en yaşlı ve en bilgili kişinin geçmesini ön gören ekber- erşed sistemi esas alınmıştır. Taht kavgalarını önlemek istemiş, şehzadelerin sancağa çıkma uygulaması kaldırılmış olup bu sistem de yönetim taht kavgalarına engel olamamıştır.

                Osmanlılarda gerekse de ondan önce ki Türk Devletlerinde uygulanan veraset sistemi sürekli bir taht kavgalarına sebep olmuştur. Eski Türk devletlerinde yaşanan bu mücadeleler, devletlerin ikiye ayrılmasına, hatta yıkılmasına sebep olmuştur. Bu sistem, Türk’ün Türk’le savaşmasına neden olmuş, yabancıların yıkamadığı Türk Beylikleri yine başka Türk Beylikleri tarafından yıkılmıştır. Tarihte bunun çok örneği vardır. Osmanlı Devleti ise veraset sistemi kaynaklı bu taht kavgalarının önüne geçmek için farklı dönemlerde 3 kez olmak üzere değişiklikler yapmış, ancak yapılan bu değişiklikler de bu kavgaları önleyememiştir.

                Atatürk, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; hiçbir anlam, hiçbir şekil ve hiçbir surette ortaklık kabul etmez” diyerek monarşi düzenini kaldırıp yerine Cumhuriyeti kurdu. Sistemin temelini değiştiren tek adam ATATÜRK olduAtatürk, toplumu Monarşi sisteminden alıp topluma veren, böylece devleti tek bir sülalenin değil, seçimle yönetimin değişmesini sağladı. Yeni sistemin düşünce babası sadece Atatürk oldu. Bu başarı Dünyaya örnek olmuştur. Cumhuriyet, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet sistemi, monarşinin karşıtıdır. Cumhuriyette temsil, genel vatandaşlar tarafından serbestçe seçilebilir veya seçimle belirlenebilir.

                Bir devlet yeni baştan nasıl kurulmuş, bakalım neler yapılmış…

                Türk Devletinin bugüne kadar olan yapısı nasıl değiştirilmiş görelim..

Atatürk`ün Devrimleri:

                Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

                Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

                Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

                Medeni Kanunun Kabulü (17 Şubat 1926)

                Tarikatların Kaldırılması, Tekke Ve Zaviyelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

                Laikliğin Kabulü (1928-1937)

                Kadın Haklarının Tanınması (1930-1933 ve 1934)

                Şapka Ve Kıyafet Kanunu (25 Kasım 1925)

                Takvim, Saat Ve Ölçülerde Değişiklik (1925 ve 1931)

                Soyadı Yasasının Kabulü (21 Haziran 1934)

                Eğitim ve Öğretim Devrimi (3 Mart 1924)

                Harf Devrimi (1 Kasım 1928)

                Dil Devrimi (12 Temmuz 1932)

                Öte yandan şöyle bir düşünün ki, farkındalığımız artsın; Bu topraklardan ATATÜRK geçmemiş olsaydı, nasıl olurdu? Devrimlerin bir tanesi bile eksik kalmış olsaydı kim ya da kimler yapabilirdi? Hiç kimse yapamazdı. Çünkü yüzyıl geleceğini bile görebilen, toplumu yeni baştan yaratan Atatürk kadar çağdaş fikirli henüz şimdiye kadar çıkmamıştır.

                TÜRK MİLLETİNİ ÖLÜMDEN DÖNDÜRDÜ, YENİ BİR TÜRK DEVLETİ KURDU, DEVRİMLERİYLE SİL BAŞTAN YARATTI.  

                Bu ülkenin en değerli mucizesi, en değerli müjdesi nedir diye sorarsanız, bence şudur; “Efendiler yarın cumhuriyeti ilan ediyorum. 28.10.1923

                Her şey Atatürk sayesinde…

                Bu topraklarda her şey değişir, sadece Atatürk sevgisi silinmez, yok olmaz.

                Atatürk vatan demektir. Vatan ise canımız…