Ayrıştıran siyaset yerine, birleştiren siyaset yaparak:
Milletin birlik ve beraberliğini korumak çok mu zor?
Her televizyon açıldığında:
Karşısındakini karalayıp çamura bulayan değil…
Onlara sevgi ve saygı diliyle yaklaşmak çok mu zor?
Sizden olmayanları…
Sizin gibi düşünmeyenleri…
Sizin uygulamalarınızı eleştirenleri…
Ülkenin geleceği için kaygı ve endişelerini ortaya koyanları…
‘Gelin aynı masa etrafına toplanıp bir çözüm arayalım’ diyenleri…
Yeni yeni partiler kurup demokrasimize renk katanları…
Nice vatandaşlarımıza yeni yeni demokratik umut aşılayanları…
Vatandaşlara, demokrasi, adalet, üreten ekonomi…
Çağdaş eğitim, sosyal barışı ve milli birlik beraberlik vaadinde bulunanları…
‘’Bunlar da bizdendir, milletimizdendir…’’ Diyerek, hoşgörüyle karşılamak çok mu zor?
Bu bir hizmet ve bayrak yarışıdır! Günü geldiğinde demokratik kurallarla elbet ki el değiştirecektir! Elbette ki bizim devraldığımız bu hizmet bayrağını, bir başkaları da bizden alacaktır’’ demek çok mu zor?
Boşuna mıdır; ‘’Mahkeme Kadıya Mülk Değil… Sözü?
Bunları düşünerek:
Yargısız infazlardan… Acımasız iftiralarla ağıza alınmayacak laflardan geriye dönmek çok mu zor?
Siz-Biz kavgasından yavaş yavaş uzaklaşarak:
Eski memleket sevdası, birlik ve beraberlik ruhunu yakalamak çok mu zor?
Eğer çok zorsa… Vah bu milletin haline vah!..
Bundan daha kötüsü ne olabilir ki?..
Yöneten siyasetle yanında duran siyaset orada…
Muhalefet partileri orada…
Kimin, televizyonları ne kadar ve nasıl kullandığı…
Kimin, hangi boş gündemlerle bu milleti nasıl oyaladığı da vicdanlarda…
Demek ki, ne ‘BİR NEFES MİLLİYETÇİLİK’ kalmış köşe-bucakta…
Ne de bir tutam güvendeyiz yaşadığımız yurtta!
Aranıyor vatandaş aranıyor!
Milletin derdine derman olacak:
BİR NEFES MİLLİYETÇİLİK aranıyor!
Irk, din, mezhep, dil ve renk ayrımı yapmadan…
Bu milletin tamamını kucaklayacak, bir ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ aranıyor!
İşte bu milliyetçilik:
Orman kadar yanlışa göz yumup…
Yaprak kadar işlere kafa yoran değil…
Dağ kadar haksızlığı görmezlikten gelip…
Çakıl kadar bir işe kahramanlık naraları atan değil…
Tam da adalet terazisiyle gezen…
Tam da tüm ezilenlerin elinden tutan bir milliyetçiliktir!
Bu milliyetçilikte:
İnsan insan sosyal barış vardır!
İnsan insan sosyal adalet vardır!
Elbette ki, adil adil yargılayan, bir bağımsız yargı vardır!
Bu yargı verir kararı… Siyasal koltuklar değil elbette!
Bağımsız bir yargıdan uzakta, sadece siyasal ağızlarla…
BU DARBECİ… ŞU FETÖCÜ… ONLAR TERÖRİST…BUNLAR HAİN…
Gibi, nice dayanılmaz siyasal dayatmalı etiketler:
Öz insanımızın, öz yurttaşımızın, öz milletimizin yakasına asla zoraki yapıştırılmaz!
Bunu yapanların hem milliyetçiliği hem de inancı tartışılır!
Elbette ki, adalet denen en saygın kurumu, ne hale soktukları tartışılır!
Bunları yaşamamak için… Sözde değil, özde bir milliyetçiliğe gerek vardır!
Milletin yaralarını saracak BİR NEFES MİLLİYETÇİLİK…
İşte bunun için acilen aranıyor, bunun için çok çok özleniyor!
Bir gün mutlaka bu ülkeye:
Gerçek bir demokrasiyle gerçek bir adalet gelecektir!
Yoksulumuzun karnını doyuracak üreten bir ekonomiyle…
İş ve aş kapıları yeniden açılarak, insanlarımızın yüzü gülecektir!
Çocuklarla gençlerimiz en sağlıklı bir eğitimden geçerek yarınlarımıza ışık saçacak…
Siz-Biz siyasal ayrışması, yerini birlik ve beraberlik ruhuna bırakacaktır!
Ergenekon ve balyoz gibi kumpaslarla zora giren tüm devlet kurumlarımız.
Yeniden T.C. Tabelaları altında onur ve gururla iş yapacaktır!
Elbette ki, yakın geçmişle bugünlerin olumsuz gidişatından ders alanların sayesinde…
Elbette ki, nice duyarlı vatandaşlarımızın aradığı ve özlemini duyduğu:
BİR NEFES MİLİYETÇİLİK beklentisiyle iş yapacaktır!
Bir nefes: Bir insan, bir millet, bir devlet ve bir memleket demektir!
Öz doğasına sahip çıkarak, bir nefes temiz havayı korumak demektir!
Çünkü o nefeste: Hayat, özgürlük, bağımsızlık ve barış vardır!
BİR KERE SOLUYANLAR ASLA VAZGEÇMEZ!