Daha önce de bu tür kültürel etkinliklere katıldığım için küçük çaplı bir şey olacak herhalde diye düşünüyordum. Bir, iki şarkıcı, türkücü gelir, el işi süslemeler, aksesuar sergileri açılır, birkaç da meyve standı kurulup, satış yapılır, beş, on bin kişiye her zamankinden değişik birkaç gün yaşatılır diye tahmin ediyordum.”
Ama yanılmışım. Hem de çok..
Hatta billboardlara asılan bir tanıtım pankartında etkinliğin yeri yazılı olmadığından sosyal medyada paylaşım yapan bir yerel gazeteci arkadaşın yazısının yorum bölümüne “nerede olacak?” diye sorduğuma da pişman oldum.
Çünkü, “Bu festival 56 yıldan beri yapılıyor. Yurt içinden ve yurt dışından gelen insanlar var. Yapıldığı yeri bilmeyen yok?” diyerek, bana hafiften azar çekmişti.
Aslında haklıydım ama cevap vermedim. Çünkü benim gibi bilmeyen başkaları da aynı şeyi sormuşlardı. Neyse sorun değil. İnsanlık hali. Soran öğrenir. Ben de sordum öğrendim.
Ancak festival günü gelince sormaya gerek olmadığını da gördüm. Zaten öteki pankartlarda da etkinlik yeri “Sahil Dolgu Alanı” diye belirtilmişti.
Bu arada hemen söyleyeyim; Bir hafta önce festivale yazar olarak katılıp, kitaplarımı imzalamak istediğimi de belediye yetkililerine iletmiştim. Onlar da kırmayıp, beni diğer yerel yazarların bulunduğu ‘Yazar Buluşmaları’ programına dahil etmişlerdi.
İlginç bir tesadüf eseri olarak da bu girişimim sırasında festivali düzenleyen Süleymanpaşa Belediyesi’nin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Salih Nurettin Çevik’le de tanışmıştım.
Aslında geçtiğimiz günlerde İstanbul’a gittiğimde, gazetemiz Kent Yaşam’ın sahibi Celal Karaali, “Süleymanpaşa Belediyesi’nde çalışan Salih adında bir arkadaşımız var. Daha önce Küçükçekmece Belediyesi’nde kültür müdürlüğü yapmıştı. Onunla tanışman iyi olur. Değerli bir dosttur” demişti.
Festival vesile oldu, gazetecinin, edebiyatçının dilinden anlayan, kültür-sanat etkinliklerinin organizasyonunda tecrübeli bir dost edinmiş oldum. Salih Beyin aracılığıyla da Namık Kemal Evi İdari Sorumlusu eğitimci-yazar Sezai Kurt’la ve gazeteci-yazar Sezai Gençöz’le tanışma imkanı buldum.
Festivalin üçüncü gününe denk gelen imza günümde de, benim gibi Yazar Buluşmaları’na katılan birçok değerli edebiyatçı ile bir araya gelip, yeni dostlukların ilk adımını attım.
Festivale katılım ise bir başka şaşırtıcı olaydı.
“Hani akın akın geliyorlar” diye bir söz vardır ya. İşte aynen öyle bir durum söz konusuydu.
Bu sözü ilk olarak kim, nerede, ne için söylemiş bilmiyorum ama Tekirdağ Kiraz Festivali’ne katılmak için cadde ve sokaklardan sahile gruplar halinde yürüyen insanların görüntüsü aynen böyleydi. Yürümüyor, adeta akıyorlardı.
Genci, yaşlısı, çocuğu, kadını, erkeği heyecanlı adımlarla aynı yöne yürüyorlardı. O zaman anladım ki sosyal medyada beni azarlayan gazeteci arkadaş haklı. Ben de buranın yerlisi olsaydım belki de, “56 yıldan beri düzenlenen Tekirdağ Kiraz Festivali’nin nerede yapıldığını sormaya gerek yok. Çık sokağa, düş birinin peşine, dosdoğru festival alanına gidersin” derdim.
Öyle de oldu. Kalabalığa karışıp, gittik.
Önce sahilde, şehrin semalarında uçuş gösterisi yapan SOLOTÜRK’ü izledik. Heyecanlıydı insanlar. Tıpkı bizim gibi..
Geçmişte de Adana’nın Saimbeyli ve Pozantı ilçelerinde düzenlenen benzeri etkinliklere katılıp, yetiştirilen koca koca kirazlardan yeme imkanı bulmuştum.
Toros Dağları’nın serin havasında ikram edilen ekmek arası kavurmayı yiyip, buz gibi sudan içtikten sonra, kırmızı ve sarı kirazları ağaçlardan toplamak keyif vericiydi.
Tekirdağ’ın merkez ilçesi Süleymanpaşa sahiline kurulan kiraz satış standlarından iki kilo kiraz, bir kilo da kayısı aldım.
Meyveyi çok sevdiğim için eşim engel olmasa belki daha fazla alırdım. Zaten aldıklarımın bir bölümü taze olarak tüketip, geri kalanını reçel yaptık. Ertesi gün iki kilo daha aldım.
Festival alanı çok kalabalıktı. Daha önceleri onlarca festivale katıldım ama bu kadar kalabalığını ilk kez görüyordum. Koskoca alanda oturacak yer kalmadığından birkaç saatimiz ayakta geçti.
Hem konser, spor ve sosyal etkinliklerle eğlendik, hem pandemi nedeniyle iki yıldır özlemini duyduğumuz neşeli ve heyecanlı bir ortamda bulunduk. Bu arada yeni yazar ve gazeteci dostlar edinip, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticileriyle tanıştık. El uzattığımız her Tekirdağlının samimi duygularla karşılık vermesi ise gönlümüzü okşadı.
Bu yüzden çiçeği burnunda bir Tekirdağlı olarak iki yıl aradan sonra kiraz festivalinin devamını sağlayan Süleymanpaşa Belediye Başkanı Cüneyt Yüksel ile emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Bu festival bana insanlarımızın birlik ve beraberliğini hiçbir şeyin bozamayacağını, iyi günde de kötü günde de hep yan yana, sırt sırta, ele ele olacağını bir kez daha gösterdi. Zaten Belediye Başkanı Yüksel de halka yaptığı konuşmada aynen bunları söyledi.
Kiraz gibi parlak ve tatlı daha güzel festival ve etkinliklerde buluşmak dileğiyle..