1950-1960 yıllarında çok duyardım:
''Falanca atın başını bağla... Falanca traktörün, arazinin, koyunun,
ineğin başını bağla gel...'' Diye.
Yani; ''git onu satın al bizim olsun, neye mal olursa olsun bizim
olsun, hangi oyunu çevirirsen çevir bize kalsın, kimseye kalmasın
Bizde para var, bizde güç var; ister taşınır, ister taşınmaz cinsten
olsun, ister insan, ister hayvan olsun yeter ki bizim olsun''
Mantığıdır bu mantık. Tam da feodalite döneminin utanç mantığıdır.
Beş koyun ya da beş yüz TL başlık verip, kız çocuklarının başını
bağlayanların ilkel mantığıdır.
Başını bağlamak; köleler hayatının 21. yüzyıl Türkiye'sine yansımasıdır.
Bir yanda sahiplerin, öte yanda kölelerin var olduğu bir yaşama sürecidir.
Araçlar belli;
Ya paralarını kullanarak sömürü dünyasını kurmuşlardır.
Ya da inançları hortumlayarak makam ve servet sahibi olmuşlardır.
Yoksulluk ve cehaletten beslenen bu uyanıklar;
Öte yandan ırk, din ve mezhep üzerinden ''BÖL-YÖNET'' siyasetini
uygulayarak emellerine ulaşmışlardır.
Dünyada böyle... Türkiye'de böyledir.
Gerçek şu ki, sosyal adaletin sağlanmadığı her mekanda böyledir.
Buralarda; eğer varsa demokrasi de yalandır, seçme ve seçilme
özgürlüğü de yalandır.
Dahası, sandıklara yansıyan oyların sayımı ve de açıklanması bile yalandır.
Çünkü sonuçta nalıncı keseri hep onlara yontacak, hep halkın geniş
kesimi onların elinde oyuncak olacaktır.
Çünkü tepeden aşağıya tüm mevzuatların başı bağlıdır.
Yani kendilerini koruyup kollayan bir mevzuat kümesi vardır.
Tıpkı Türkiye'deki çalışma hayatında olduğu gibi...
Emekçilerin kolayca sömürüldüğü...
Nice iş kazalarında öldürüldüğü gibi...
Çünkü çok yakından gördük, çok yakından!..
Emek dünyasında 13 yıl (1979-1992) profesyonel olarak yöneticilik yaparken;
Türkiye'de emekçileri koruyup kollayan tüm mevzuatların, eksik ve de
yaptırım gücünden yoksun olduğunu gördük.
Hem yasalar emekçileri tam anlamıyla kollamıyor. Hem bu yasalar
doğrultusunda ortaya konan tüzük ve yönetmelikler korumuyor.
Her uygulama, üretimin iki ayağından biri olan sermayeden yana...
Çünkü, iç ve dış cenahtan yazdıranlar, tüm mevzuatları böyle yazdırmıştır.
Siyasal iktidarların şemsiyesi altında;
Bir yanda, sermaye ağalarını...
Öte yanda 12 Eylül üretimi, Milli Tip sendika ağalarını koruyup
kollamak için yazılmıştır.
Zaman, emperyalizm güdümlü ÜÇLÜ GÜÇLER zamanıdır.
Ancak başı bağlama işi, tezgahtan tezgaha değişir;
Çalışma hayatında başı bağlamak başkadır.
Siyaset ve ticarette başka...
İnanç dünyasında başkadır.
Irkçı dünyada başka...
Devleti yönetirken başkadır...
Milleti yönetirken başka...
Hele hele bir de üfürükten demokrasi ile kandırmaca seçimler varsa
daha başkadır.
Son 65 yılımızın acı faturası işte böyle;
Dışarıdan ülkenin...
İçeriden halkın başını bağladılar.
AKP sadece son iktidardır o kadar.
BAŞI BAĞLI ÜLKENİN...
BAŞI BAĞLI HALKINI YÖNETEN SON İKTİDAR...
Ne diyelim?..
Geride kalan 65 yıl için de başımız sağ olsun.
Hem içeride hem de dışarıda bir yerlere bağlı olan başımız...