İster Ak Parti'de olduğu gibi mücadele tepe noktalarda ve kimi değerlendirmeler şeklinde yaşansın; ister MHP'de olduğu gibi kabuğuna çekilme, küsme biçiminde olsun; ister DSP, İP, DP, HDP, BBP gibi partilerde olduğu üzere aday bulunca görevlendirme şeklinde cereyan etsin; isterse de CHP'de olduğu gibi her aşamada ve açıktan verilen savaşımlar şeklinde kendini göstersin...
Bu Seçim Kanunu, bu parti yapısı, bu lider egemenliğ olduğu sürece; parti tüzükleri ne şekilde düzenlenirse düzenlensin, hangi sözler verilirse verilsin seçim dönemlerinde yaşanan çirkin mücadeleler ve çoğu kere dibe vuran yollar, yöntemler ortadan kalkmaz, kalkamaz...
Ülke çıkarlarını, demokrasiyi, özgürlükleri her şeyin, özellikle de küçük çıkarların, ayak oyunlarıyla elde edilen başarıların çok üstünde tutan her yurtsever aydın gibi defalarca bu gerçeğin altını çizmeye gayret ettim.
Sağlıklı yaşamak istiyorsanız, önce bulunduğunuz mekanı, yaşam alanınızı düzenleyecek, temizleyeceksiniz. Siyasette bunun karşılığı tam anlamı ile demokrasiyi, özgürlükleri, eşitliği temele alan hukuksal düzenlemenin yapılmasıdır; yani seçim yasasıdır, partiler yasasıdır, tüzük ve uygulama düzenlemeleridir.
Sonra; tepeden tırnağa ve en baştan, yeniden yapılacak bir üye yapımı, örgütlenme biçimidir. Partiye kimler üye olabilecek, üye olmanın ve üye kalmanın koşulları neler olacak; sonra kimler hangi eğitimlerden geçecek, hangi donanımlara sahip insanlar hangi kurullara, makamlara, görevlere talip olabilecek; genel merkezin, il'in, ilçe'nin, belediye başkanlıklarının bu doğrultuda ne gibi hak ve yükümlülükleri olacak; parti dışından görevlendirmelerde sınır, yüzde ne olacak ve hangi durumlarda bu yönteme başvurulacak; parti üyeliğinden çıkarılmanın koşulları neler olacak; parti örgütleri tarafından verilen görevleri yapmayanlara, savsaklayanlara, kişisel çıkarlar uğruna huzursuzluk çıkaranlara karşı ne tür yaptırımlar uygulanacak; temsil yetkisini dengelemek adına getirilecek kotaların uygulanmasındaki ölçütler ile uyulmadığında yaptırımı ne olacak?..
Bütün bu soruların yanıtları verilmemişse, uygulanabilir kural haline getirilmemişse, kişisel ya da grupsal çıkarlar doğrultusunda kullanılmaya müsaitse, böylesi sapmalara gidenlere karşı getirilecek yaptırımlar net değilse, olmaz!
Özellikle CHP'de yaşanan sıkıntıların temelinde tam da bunlar var.
CHP yönetimi, özellikle de genel başkanı, yasal düzenlemelere gücü yetmese bile mevcut yasaları olumlu yorumlatmak şeklinde parti tüzüğünü, yapısını, örgütlenmesini, kişilerin hak ve sorumluluklarını net bir şekilde belirleyen ve yaptırımlar getiren bir düzenlemeye gitmelidir.
Gitmelidir ki, parti bazı isimlerle anılmamalı...
Gitmeli ki, bir sonraki seçimde enerjisinin çoğunu parti içi mücadeleye harcamak zorunda kalınmamalı...
Gitmeli ki, herkes kolundan tuttuğu paralı birilerini bir yerlere aday gösterememeli...
Gitmeli ki, farklılıkların belirleyici olma çirkinliğinin önüne geçilebilmeli...
Gitmeli ki, aday belirlenmeleri sonrasında yaşanan ve çoğu kere haklılık payı taşıyan kırgınlıklar, küskünlükler, kaçışlar, ters çalışmalar yaşanmamalı; emekler çöpe atılmamalı...
Gitmeli ki, tepeden tırnağa ülke yönetimini üstlenebilecek donanımlı kadrolar yetiştirilebilmeli...
Bütün bunlar çok zor mu?
Evet!
Peki, olanaksız mı?
Kesinlikle hayır!
Gerçek başarılar, zaferler öyle kolayca kazanılmaz zaten...
NOT 1: Başta genel merkezde olmak üzere, partinin tüm kademelerinde yetki ve sorumluluk taşıyan insanlar; haklı ya da değil, şu veya bu biçimde mağdur olan, mağdur olduğunu düşünen, tüm çabalarına, emeklerine karşılık aday olmayan, gösterilmeyen insanlardan özür dilemeli, gönlünü almalı, gereksiz polemiklerin önünü kesmelidir...
NOT 2: Daha önce ve bazıları defalarca bu partinin sayesinde bir yerlere gelen ancak bu seçimde aday gösterilmeyince kimi insanların (!), partililerin (!), başka yerlerde ikbal aramak, öyle olmasa bile yıllarca ekmeğini yediği, sayesinde adam yerine konduğu partisine zarar vermek üzere kapı kapı dolaştığını görüyor olmak; akıl sahibi, vicdan sahibi ve kişilikli her yurttaşın midesini bulandırmaktadır!...
NOT 3: Ülkenin içinde bulunduğu durumu, tehlikeleri görmezden gelmeğe, kişisel çıkar ve alınganlıkları ön plana çıkarmaya, ‘ben yoksam’ anlayışıyla hareket etmeğe hiçbirimizin hakkımızın olmadığını düşünüyorum. Bu, çirkinlikleri kabul etmek değil, çirkinliklerele savaşabilmek için güç toplama fırsatı yakalamaktır...