2002’de ‘’ne güzel, artık ülkede tek başına bir iktidar var’’ deyip umutlananlardanız.

Sandık ki, bir şiir okurken mağdur olanlar, bu ülkede demokrasi rüzgârı estirecek…

Sandık ki, ‘dışlanma’ narası atanlar, bu ülkede herkese fikir ve düşünce özgürlüğü tanıyacaktır.

Beklentiler daha neler nelerdi…

Bu beklentiler boşa çıkınca, umut dünyasının yanılgı köşesinde savrulan savrulana oldu!

Çünkü ülkede, iş ve aş yerine kavgaya kafa yoran bir siyaset vardı!

Adalet ve demokrasiyi çağdaşlaştırma yerine, adeta Ortadoğu kıvamına sokma siyaseti vardı!

Bir gün devleti ayakta tutan kurum ve kuruluşlarla kavga ediliyor…

Bir başka gün muhalif olanlara bağırılıp çağırılıyordu!

Siyasal iktidarda yer alanlarla, iktidar partisinin yetkilileri…

Saat başı TV TV açıklamalar yapıyor…

Sürekli yeni yeni getirisi olmayan gündemlerle milleti oyalıyorlardı!

Bunlar yetmezmiş gibi, bir de sözde aydın ve de gazeteciler vardı ahkâm kesen!

TV TV ahkâm keserek, Türk Ordusu’na dil uzatan…

Cumhuriyet dönemiyle… Tarihi kahramanlarımıza dil uzatan…

Yurtta hain, cihanda hain olan nice utanmaz yüz karaları…

Şimdi onların çoğu, hem söylediklerine pişman…

Hem de o günlerdeki yandaşlıklarına…

Çünkü ülkede yaşananların ucu onlara da dokundu!

Çünkü onalar da unutulan raflara kondu!

Sıra medyada…

İlerleyen zamanda, medyanın siyasal önemini kavrayan iktidar.

Önce medya dünyasını büyük bir ölçüde yandaş kıvamına soktu.

Sonra da bu medyanın rüzgârıyla seçimden seçime koştu!

Öyle bir siyasal güç havası pompalandı ki…

Demokrasiden adalete… Eğitimden ekonomiye…

Sorunlar yumağı artıp, vatandaşı yakarken…

Ağzını açana davaların açıldığı…

Hak arayana nice çamurların atıldığı günler girdi sıraya…

Muhalefet olan herkesin bir farklı etiketle damgalandığı ülkemde!

Muhalif partilerin, bu olup bitenlere adeta seyirci kaldığı ülkemde!

Medya rüzgârını arkasına alan siyasetin…

İş ve aş yerine durmadan kavgalı gündemler ürettiği ülkemde!

Üniformalı ve üniformasız nice vatanseverlerin mağdur…

Devleti ayakta tutan nice kurum ve kuruluşların mağlup sayıldığı ülkemde…

Kimi medya, kavga, ayrışma, seçim oyunları ve de karalamalar yaparak…

Kimi medya da korkup sessiz kalarak siyasal yanlışlara çanak tutar oldu!

SONUÇ:

Siyasal iktidarın 17. Yılı…

Bir varmış bir yokmuş…

Ülkem büyük bir ölçüde üretmeyen bir ülke olmuş…

Yabancıların ürettiği her şey, ülkemde en başköşeye konmuş!

Ne adalet güven vermiş, ne de demokratik hayat…

En kötüsü de ülkemdeki rakamlar bile inanılır olmaktan çıkmıştır!

Demokrasi ve fikir düşünce özgürlüğüne güvenip konuşanlara adalet…

İş arayanlara da ‘seç seç al’ mülakatları çarpmıştır!

Çağdışı siyasal Siz-Biz Ayrışmasıyla…

Sizin yanınızda olanlar… Ya da iş tuttuklarınız çamuru…

Ne ‘MİLLİ’ oluşumuza ne de ‘YERLİ’ oluşumuza yakışmıştır!

Derken günlerin günleri kovaladığı ülkemde.

Halkımız bunaldı!

Devleti ayakta tutan ne varsa, onların da her biri sallandı!

Bir tek siyasal seçimler var, bir de bu seçim sonuçlarının güvensizliği var; O kadar.

Ne yandaş olan medya işe yaradı!

Ne de duyarsız olup duyarsız kalanlar…

Çünkü yanlış siyasetin sıvaları öyle bir döküldü ki ülkemde!

Hayal kırıklığının insan insan insanlık boyu…

Boşa geçen zamanın milletçe en dayanılmaz kayıpları…

Adalet ve ahlakın sorgulayacağı daha nice memleket sorunları var!