Altın Portakal Film Festivali’nde…
En iyi kadın oyuncu NİHAL YALÇIN’A ödül vermek için sahnede yerini alan TAMER KARADAĞLI…
NİHAL YALÇIN’IN o heyecanla konuşması uzayınca…
Anlaşılması güç ve de bir sanatçıya asla yakışmayan mimiklerle…
Oldukça sert bir tavırla önünde konuşmasını sürdüren…
YALÇIN’IN ellerine ödülü tutuşturdu.
TAMER KARADAĞLI’NIN bu anlaşılmaz tutumu, oldukça büyük bir tepki alınca…
11 Ekim Pazartesi Günü, TV 8’deki 2. Sayfa magazin programına canlı bağlandı.
O sahnedeki dayanılmaz tavırlarını savunmaya çalışan KARADAĞLI:
‘‘NİHAL YALÇIN’IN konuşmasının uzun sürüdüğünü… Ödülü alarak konuşması gerektiğini…’’ Söyledikten sonra, bu kez işi siyasal demagojiye bağladı.
Sanki bir siyasi partinin miting meydanıymış gibi, başladı konuşmaya:
PKK’dan girdi… ABDULLAH ÖCALAN’A KADAR…
SELAHATTİN DEMİRTAŞ’TAN BAŞLADI, CANAN KAFTANCIOĞLU’NA KADAR… Konuştu da konuştu. Konuyu güncel rayından çıkarmaya çalıştı elbette!
Hamaset dolu demagoji yapan TAMER KARADAĞLI…
Adeta TBMM Grup Toplantısı’nda esip gürleyen bir bildik siyasetçi gibiydi!
Hani eser gürler, bağırıp çağırır; Ne var ki, öz halkının sorunlarından oldukça uzakta olan siyasiler gibiydi.
Kusura bakmasın ama zaten TAMER KARADAĞLI da halkın sorunlarına öyle damardan inerek ilgilenen bir sanatçı değildir.
Mademki bu kadar dertli… O halde niye İstanbul Belediyesi seçimlerinde TRT’ye çıkartılan Abdullah Öcalan’ın kardeşi hakkında o günlerde ses çıkarmadı.
Şu İmralı’daki Abdullah Öcalan’ın kardeşini TRT’YE çıkartıp oy toplama işine niye hiç kafa yormadı acaba?
YEMEZLER!..
‘’O gün öyle… Bugün böyle mi?’’ Diye sorarlar adama bilesin!
KARADAĞLI, sık sık ‘’Azerbaycan Türkü’yüm’’ der. Ama kendisini Azerbaycan’a ait hiçbir etkinlikte biz göremedik bugüne kadar!
Ne Azerbaycan ile ilgili olaylarda gördük!
Ne de ülkemizdeki sosyal siyaset dalgalanmalarında gördük!
Oysa sanatçı, sporcu ve de müzik çevreleri halkın her sorununa kafa yormalı…
Halkın haklı olan her sorunu için en ağır demokratik tepkiyi koymalıdır!
İster örgütlü bir halde ister kişisel olarak koymalıdır!
Bir ülkede, eğer sürekli demokratik ve hukuksal sancılar varsa;
O ülkenin sanatçı, sporcu ve de müzisyenleri asla ‘’bana dokunmayanlar uzun ömürlü olsun’’ diyemez!
Bir ülkede, eğer sosyal yapılar arasındaki bazı sorunları gidermek üzere çeşitli arayışlara giriliyor, ulusal barış adına bazı cesur adımlar atılıyorsa;
O ülkenin sanatçı, sporcu ve müzisyenleri, bu konu hakkında fikir ve düşünce açıklayanlara asla sırtını dönemez!
Ya da sadece ‘’bir biz varız bir de biz…’’ Kahramanlığı sergileyemez!
Her IRKTAN, HER DİNDEN, HER MEZHEBTEN, HER DİL VE RENKTEN olanlara da
Yaşam hakkı tanır. Elbette ki onların tüm sosyal normlarına ve de tüm kazanımlarına saygı duyarak…
Yoksa herkes her sıkıştığı yerde sadece ‘’BEN BEN… BİZ BİZ…’’ Diyerek insanlıkla bağdaşmayan demagojiler yaparsa;
Bu ülkede ne sosyal barış olur. Ne de birlik ve beraberlik!
YERLİ ve MİİLLİ olmanın reçetesi ancak böyle yazılır, bu biline…
Ayrıca, çevrecilerle emekçilerin ve üniversitelilerin haklı olarak hak arayışlarına, dünyanın tüm çağdaş ülkelerinde destek verilir.
Eğer varsa haksızlığa uğrayan çevre, siyasal grup ve kişiler, onların arkasında durmak da yine bir yurttaşlık görevidir!
Bunu sosyal statüsü ne olursa olsun, her vatandaş bir görev bilmelidir elbette!
TAMER KARADAĞLI’NIN ‘’ Şu konuşuyor şöyle diyor. Bu konuşuyor böyle diyor…’’ Gibi yaklaşımını da çok yadırgadık! Çünkü o konuşan, Ana
Muhalefet Partisi’nin en büyük İl’deki başkanıdır. Konuşmayıp susacak mıdır?
İster siyasetçi ister sanatçı, sporcu veya müzisyen olsun…
Ya da herhangi bir statüden bir vatandaş olsun.
Her bir yerde birbirinin hakkını savunması, doğal bir yurttaşlık görevi değil midir?
Bu millet, nice siyasal yanlışlar karşısında her daim başını kuma mı sokmalıdır?
Bu yüzden TAMER KARADAĞLI’YI çok yadırgadık çok…
Hem ödül verirken sahnedeki hareketleri kabul edilemez!
Hem de TV 8’E 2. SAYFA PRORAMI’NA katılarak söyledikleri kabul edilemez!
Ortaya koyduğu eylem ve söylemleri asla kendisine yakıştıramadık.
Dileriz ki, çocuklarımızın, gençlerimizin ve de tüm halkımızın yaşadığı bugünkü zor duruma daha bilinçli olarak kafa yorar.
Hem de demagoji yapanlardan uzak durarak…
Dileriz ki, ‘’söz konusu memleket ve millet olursa… Gerisi teferruattır’’ diyenler gibi düşünür; Üç beş siyasal kahramanlık taslayan sloganlarla yetinmez!
Çünkü okulda hakkını arayan öğrenciler bu ülkenin yarınlarıdır!
Çünkü emeğinin hakkını arayan çiftçi, esnaf ve tüm emekçiler, hayatımızın en büyük anlamıdır!
Çünkü çevre için mücadele edenler en vatansever yurttaşlardır!
Çünkü haksızlığa uğrayan ker kim varsa onun arkasında durmak, insan olmanın en büyük erdemidir!
Yoksa her hak arayana çamur atıp onlara terörist demek:
Hem millete hem de memlekete en ağır yaralar açar!
Önce kim faydalı kim zararlı diyerek işin temeline inmeli…
Sonra da ‘’sahi, aslında millete ve memlekete tam da bunlar zararlıdır’’ Demeli…
Sanatçı da demeli sporcu da…
Müzisyen de demeli, bunları yüceltip buralara getiren bu millet de demeli…
Kısacası herkes demeli…
Çünkü konuşmak herkesin hakkıdır. Herkesin!
Yeter ki, haklı ve haksızın kim olduğunu iyi bilerek konuşsun!
TAVUK BİLE SU İÇERKEN BAŞINI KALDIRIP ALLAHA BAKAR.