Bir insanın temel ihtiyacı nedir? Bir insanın temel ihtiyaçları aslında bellidir: Barınma ve beslenme. Başını sokacak bir çatı, karnını doyuracak bir lokma. Ancak son yıllarda bu en temel haklara ulaşmak giderek zorlaşıyor. Kira fiyatları, gıda harcamaları, enerji maliyetleri öyle bir noktaya geldi ki, toplumun geniş bir kesimi artık sadece “geçinmeye çalışmıyor”, adeta “nefes almaya” çalışıyor. Evde ışıkları erken kapatmak, kombiyi minimumda çalıştırmak, pazarda fiyat etiketlerine bakıp almadan dönmek… Bunlar artık basit tasarruf örnekleri değil. Bunlar, günlük yaşamda sürdürülebilirliği sağlamak için verilen sessiz bir mücadelenin işaretleri.

MAAŞLAR ARTIYOR PEKİ YA ALIM GÜCÜ?

2025 yılı itibariyle net asgari ücret 22.104,67 TL. Ancak bu ücret, özellikle büyükşehirlerde yaşayan vatandaşlar için geçim şartlarını karşılamakta yetersiz kalabiliyor. Barınma, ulaşım, gıda ve temel enerji giderleri bir araya geldiğinde, birçok kişi ay sonunu getirmekte ciddi zorluklar yaşıyor. Özellikle kiralık konut fiyatları, dar ve sabit gelirli vatandaşlar için ciddi bir yük haline geldi. Tek odalı bir dairenin kirası 15.000 TL’nin üzerinde olduğu büyük şehirlerde, kira tek başına maaşın büyük bir kısmını götürebiliyor. Üzerine faturalar, gıda ve diğer temel ihtiyaçlar eklendiğinde ortaya çıkan tablo, sosyal ve ekonomik açıdan tam bir çöküntü.

EMEKLİLER VE SABİT GELİRLİLER DAHA FAZLA ZORLANIYOR

Aldığı maaşla yaşamını sürdürmeye çalışan emekliler için de benzer bir tablo söz konusu. 10.000 TL - 14.000 TL civarında olan emekli maaşı, başta büyük şehirler olmak üzere birçok yerde temel ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalıyor. Pazara akşam saatlerinde gidip indirimli sebze-meyve almaya çalışan, kışın doğalgazı az yakarak ısınmaya çalışan binlerce emekli ve dar gelirli vatandaş, hayatlarını sürdürebilmek için çeşitli yollar arıyor.

ORTA GELİRLİ KALMADI, GENİŞ KİTLE YOKSULLUK RİSKİ ALTINDA

Uzmanlar, ekonomik dengesizliklerin bir sonucu olarak, toplumda orta gelir grubunun daraldığını ve gelir eşitsizliğinin arttığını ifade ediyor. Geliri sabit kalan bireylerin enflasyon karşısında alım gücünü kaybetmesi, özellikle temel tüketim kalemlerinde yaşanan fiyat artışlarıyla daha da belirgin hale geliyor.

SİMİT BİLE LÜKS OLDU!

Bir zamanlar sabah işe yetişen memurun, okul yolundaki öğrencinin, emeklinin en sade kahvaltısıydı simit. Yanında bir bardak çayla günü başlatan milyonlarca insan için hem ekonomik hem de pratik bir çözümdü. Ama bugün, simit bile lüks oldu. Büyük şehirlerde bir adet simidin fiyatı 15 TL’ye kadar çıktı. Dört kişilik bir ailenin sadece simit ve çayla yapacağı kahvaltının maliyeti, artık birçok hanenin günlük bütçesini aşıyor. Bu tablo, yaşamın ne kadar pahalandığını gösteren en sade ama en çarpıcı göstergelerden biri. Eskiden “fakir kahvaltısı” diye anılan bir öğün, bugün birçok sofrada yer bulamıyor. Bu durum, hayat pahalılığının geldiği noktayı anlatmak için uzun cümlelere ihtiyaç bırakmıyor.

SESSİZ BİR MÜCADELE

Toplumun geniş bir kesimi, her gün bir tercih yapmak zorunda kalıyor: Bugün elektrik faturasını mı ödeyeyim, yoksa çocuğuma kışlık mont mu alayım? Allahtan o dönemi geçtik mevsim bahar… Ama ne yazık ki anneler pazardan meyve mi alayım, yoksa ay sonuna mı saklayayım diye düşünüyor? Bu sorular artık istisna değil, günlük hayatta sıkça karşılaşılan karar anları haline geldi. Vatandaş, tüm bu koşullara rağmen çalışıyor, üretmeye devam ediyor. Birçok insan geçinmek için çaba sarf ederken, aynı zamanda sabır ve direnç gösteriyor. Bu nedenle bu yaşananlar artık sadece bir geçim hikâyesi değil. Bu, geniş kitlelerin sürdürülebilir yaşam için verdiği bir direnç öyküsüdür.

ÇÖZÜM UMUDU

Ekonomik göstergeler ne olursa olsun, vatandaşın cebindeki alım gücü, yaşam kalitesinin en somut göstergesidir. Bu nedenle sosyal politikaların, fiyat istikrarının ve gelir adaletinin güçlendirilmesi, toplumsal huzurun ve refahın sağlanmasında önemli bir role sahiptir. Kamuoyunun beklentisi, ekonomik yükün hafifletilmesi, temel ihtiyaçlara erişimin kolaylaştırılması ve özellikle dar gelirli vatandaşların yaşam koşullarının iyileştirilmesidir. Çünkü bu toplum, refahı da adaleti de fazlasıyla hak ediyor.